31 Mart yerel seçimler tamamlandı. 2002’den bu yana
iktidarda bulunan AK PARTİ(AKP) ilk defa ikinci parti konumuna düştü. Bu konuda
partinin içindekiler ve dışındakiler herkes kendince değerlendirmeler yapıyor. 22
yıllık iktidarın geldiği noktaya ilişkin tümüyle kapsamlı bir değerlendirmeyi
tek bir kişinin yapabilmesi mümkün değil. Bu nedenle herkesin kendince yaptığı
değerlendirmeler sınırlı bir yönünü ortaya koyuyor. Partinin en yetkilileri
dahi gerçek anlamda eksiksiz bir değerlendirmeyi yapabilmesi mümkün değil.
Siyasal bir hareket olan AK PARTİ iktidara geldiği günden itibaren sosyal,
siyasal, ekonomik alanlarda birey ve toplum olarak herkesin hayatına bir
şekilde etki etmiştir. Bu yönüyle ilk günden bu yana pek çok toplumsal olay ve
olguyla içli dışlı olmuş AK PARTİ(AKP) iktidarına dair yapılacak her
değerlendirme bir yönüyle doğruluk payı olmakla birlikte tek başına bir anlam
taşımayacaktır. Toplumsal bir olayın pek çok yönü vardır. Bu nedenle tüm
değerlendirmeleri dikkate almak zorunludur. Kesin bir hüküm verebilmek şu
aşamada mümkün değildir. Gerçek anlamda doğru hükümler ancak tarih olduktan
sonra verilebilir. 22 yıllık iktidarın faaliyette bulunduğu alanlar çok çeşitli
olması nedeniyle her alana yönelik değerlendirmeler ayrı bir şekilde yapılması
gerekmektedir. Eğitim, sağlık, adalet, ekonomi, bürokrasi, siyaset, alt yapı,
iç ve dış her alanda aldıkları kararlarla tüm bu alanlarda toplum hayatına etki
eden iktidarı bir yazının sınırları içinde ele alıp değerlendirmek zor bir
iştir.
Bu zorluk, ancak sınırlı alanlar dikkate alınarak
değerlendirme yapılabilirse kısmen aşılabilir. Toplumsal hizmet alanları
şeklinde kategorik olarak gruplandırılmış kamu hizmet alanlarının her biri kendine
özgü işleyiş düzeni ve çalışma sistemine sahiptir. Eğitim sektörü ile sağlık
sektörü, adalet ve emniyet, ekonomik ve sosyal toplumsal hizmet alanları bu
sınırlandırmanın çerçevesinin bir kısmıdır. Ancak tüm bu sektörlerin üzerinde
genel bir yönetim sistemi, yönetim anlayışı vardır. Genel yönetim anlayışı bu
yönüyle toplumsal hizmet alanlarının tümünü içine alır. Yönetim, topluma yön
verme gücünü temsil eder. Bu yönüyle yönetim konusunda yapılacak
değerlendirmeler kamu hizmet alanlarının sınırlı alanlarının bir üst basamağı
olarak tüm alanlara yönelik değerlendirmeleri içerebilir. İktidarın yönetim
anlayışına dair bir şeyler söyleyebilmek için de birincil verilerden yoksunuz.
İktidarın yönetim anlayışını ortaya koyacak kesin bir veriye ulaşmak mümkün
değil. AK PARTİ(AKP) iktidarının yönetim anlayışına dair herkeste kendince bir
algının olduğu kesin. Günlük gazetelerde köşe yazısı yazan yazarların hepsi
kendince bu konuda bir kanaate sahipler. İktidar gücünü kullanan partinin
yönetim anlayışına dair lehte veya aleyhte herkes bir şeyler söylüyor. Lehte
veya aleyhte olanların söylediklerini objektif mi değil mi değerlendirmek de
bir başka zorluk içeriyor. Objektif değerlendirmenin halen iktidarda olan bir
yönetim açısından yapılabilmesi çok da kolay bir iş değil. Bu yönüyle herkesin
kendince bir değerlendirme yapmaya hakkı var denebilir.
Yönetim anlayışı toplumlar açısından oldukça önemli
bir unsur olarak ortaya çıkmıştır. Aslında yönetim anlayışı her dönemde benzer
bir öneme sahip idi denebilir. Bununla birlikte dünyanın geldiği noktada
iletişim imkanlarının çok gelişmiş olması geçmişteki imkansızlıkların pek
çoğunu bu gün mümkün hale gelmiştir. Geçmişte dünyanın herhangi bir yerinde
sınırlı bir alanda yapılan uygulamalar diğer yerlerde yaşayan toplumlar
tarafından duyulmaz, bilinmezdi. Bu nedenle yaşananların etkisinin herkese
yaygınlaşması zaman alan bir durum idi. Oysa bugün dünyanın herhangi bir
yerinde yaşanan bir olay çok kısa bir süre içinde başka yerlere de etki
etmektedir. Bu nedenle bugünkü şartlarda yönetim anlayışı geçmişe göre çok daha
fazla öneme sahip hale gelmiştir.
Ekonomik sorunlar kaynak yetersizliğinden değil,
kötü yönetimden kaynaklanmaktadır.
Dünyada çok daha zor şartlarda bulunan toplumlar
etkin yönetim sistemleri kurarak toplumsal refahı yükseltmeyi başarmıştır.
Bizde petrol olmadığı için enerji darboğazı yaşıyor
değiliz. Petrolü olmayan nice toplumlar/devletler çok daha üst refah seviyesine
sahip iken petrol zengini nice ülkeler çok daha alt düzeylerde refah
seviyesinde toplumlarını yaşatmaktadır. Bu durum sorunun kaynak sorunu
olmadığını, kötü yönetim ve organizasyon sorunu olduğunu açıkça göstermektedir.
Japonya çok dezavantajlı şartlara sahip bir
coğrafyada olmasına rağmen kurduğu etkin yönetim sistemi sayesinde toplumunu organize
etmeyi başarmıştır. Yetişmiş insan gücü sayesinde dünyanın her yerinde her tür
kaynağa kolayca ulaşır hale gelerek refah seviyesini en üst düzeye
çıkarabilmiştir. Benzer şekilde İskandinav ülkeleri, Güney Kore, Singapur ve
diğer gelişmiş dünya ülkeleri bu duruma örnektir.
Bizde her alandaki bozuk işleyiş düzeni toplumun ve
insanımızın elini, ayağını bağlamaktadır. Eğitimdeki bozuk düzen insan gücü
israfına yol açarken benzer şekilde her alanda israf hat safhalara
ulaşmaktadır.
Bu iktidar 22 yıl boyunca etkin bir yönetim sistemi
kurmak için gereken çabayı göstermedi/gösteremedi.
Yönetim-denetim ilişkisinin ihmal edilmesi yönetimi
zayıflatır. Yönetimin zayıflaması toplumda düzenin bozulmasına yol açar. Bu
iktidar döneminde bu durum somut bir şekilde yaşanmıştır.
Deprem sonrası yaşananlar imar alanındaki
denetimsizliği ortaya koymuştur. Benzer şekilde İstanbul’da yaşanan gece kulübü
yangını sonrası ölen 29 kişinin durumu en merkezi ve en büyük şehir olan
İstanbul’da itfaiye başta olmak üzere ticari faaliyet yapan işletmelere yönelik
denetim boşluğunu ortaya koymuştur. Haber bültenlerinde dinlenen her haber
aslında ülkemizde her alanda denetim konusunda yaşanan boşluklara ilişkin
yüzlerce, binlerce örnekleri gözümüzün içine sokmaktadır.
Yerlilik millilik söylemleriyle iktidar partinin
gücünü devlet gücü haline dönüştürmüştür. Bu yaparken bürokrasinin içinde
kendine bağlı sendikalar aracılığıyla kadrolaşma yoluna gitmiştir. Bu yaklaşım
ehliyet ve liyakati zedelemiştir. Sendikalar mesleki dayanışma ve gelişim
sağlamaktan çok siyasal iktidar makamlarıyla ilişki kurma merkezlerine dönüşmüş
yani yönetim yozlaşmıştır.
Topluma yön verme aracı olan yönetimin yozlaşması
toplumsal hayatın içinde düzensizliklerin, boşlukların oluşmasına neden
olmuştur. Düzensizlik ve boşluklar her alanda menfaat şebekelerinin
gelişmesine/güç çatışmasına/yeni paralel yapıların oluşmasına neden olmuştur. Bu
durum ekonomik, eğitsel, sosyal, mali, adli sorunların katlanarak büyümesine
neden olmuştur.
Bu konuya somut bir örnek verebilmek için toplumsal
sistemin tüm alanlarının tek tek incelenmesi mümkün değildir. Bununla birlikte
eğitim sisteminde yaşanan kötü yönetim sorunları somut bir şekilde ortadadır.
Eğitim sisteminin içinde bulunan herkes eğitim sistemindeki kötü yönetimin
örneklerini her an yaşar ve görür. Aynı iktidar döneminde eğitim sisteminin
yönetimini en üst düzeyde bakanların ele alması, temsil etmesi beklenir. Bu
iktidar döneminde gelen tüm bakanlar döneminde eğitim sistemindeki sorunlar
azalmamış artmıştır. Gelen dokuz bakan döneminin hiç birinde eğitim sisteminin
temel sorunlarına yönelik bir bakış açısı geliştirilememiştir.
Geçmişte sorunlara yönelik değerlendirme yapılırken
siyasal istikrarın olmaması önemli bir gerekçe olarak ileri sürülürdü. 22
yıllık AK PARTİ(AKP) iktidarı bu tezin çökmesine neden olmuştur. Sorunların
çözümü için siyasal istikrarın yeterli bir şart olmadığı bu iktidar yaşatarak
bize göstermiştir.
Bu iktidar döneminde eğitim yönetimine dair köklü
bir sistem kurulamamıştır. Bakanlık merkez ve taşra teşkilatına yönelik bir
yönetici yetiştirme sistemi, okullar düzeyinde düzenli işleyen bir yönetici
seçme, yetiştirme sistemi kurulamamıştır. Onlarca defa yönetici seçme sistemi
yapılmış ve bozulmuştur. Yönetim alanında bir sistem kurulamadıktan sonra
istikrarlı bir yönetim anlayışının olması da mümkün değildir.
Yönetim toplumun eğitilmesinde önemli bir araç
görevi görebilecek iken bozuk yönetim anlayışı, tersine toplumda
düzensizliklerin kökleşmesine neden olmuştur. Kurallı yaşama alışkanlığını
sağlama sorumluluğunu yerine getirmesi gereken yönetim kuralsızlığı besleyerek
toplumsal düzeni bozmuş ve olumsuz alışkanlıkların daha da yaygınlaşmasına göz
yummuştur. Vergi afları, imar afları, ceza afları ve daha diğer pek çok aflar
kuralsızlığı, cezasızlığı alışkanlığa dönüştürmüştür.
Şubat depreminin yaşandığı dönemde uzmanlar
günlerce televizyonlarda deprem bilimi diye bir olgunun varlığını dile getirmişler
ve bu bilimin ilkelerine uyulmadığı sürece şehirlerin yıkılmaya mahkum olduğunu
söylemişler ve herkesi bu konuda uyarmışlardır. Toplumsal hayatın içinde de
aynı şekilde bir yönetim bilimi vardır. Yönetim biliminin ilkelerine uyulmaması
toplumsal sorunların çözümüne değil, büyümesine, giderek toplumun yozlaşarak
devletin de yıkılmasına yol açar. Bu iktidar yönetim sisteminin etkili bir hale
gelmesinde üzerine düşen görevleri yapmamış, yönetim bilimini görmezden
gelmiştir. Bu gün seçim yenilgisi konusunda bu konunun da üzerinde önemle
durulması gerekiyor.
Mehmet Ali Demir |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder