29 Aralık 2024 Pazar

İslam Eğitim Felsefesini Kurmak Mümkün mü?


 

İslam tarihi boyunca çağdaş anlamda bir eğitim felsefesi kurma çabası ortaya çıkmadı. Eğitim felsefesi kavramı da aslında yeni bir kavram. Felsefe kavramı da yine İslam dininde kolayca üzerinde uzlaşılan bir kavram olmamıştır. Bundan dolayı İslam Eğitim Felsefesi kurma teşebbüsü de olmamıştır denebilir.

Eğitim kavramı da geçmişte bu günkü anlamıyla ele alınamamıştır. Çağın getirdiği yeni anlayışlara göre İslam’a yaklaşım da yine yeterince anlaşılmış bir durum değil. Çağın getirdiği yeni anlayış dinde reform olarak algılanıp geniş kitleler tarafından yaygın bir biçimde benimsenememiştir.

İslam, din olarak Arap toplumunun içinden doğup gelişmiştir. Araplardan İran’a, Türklere, Hindistan’a, Uzak doğu ve Afrika’ya oradan da Avrupa’ya ve dünyanın diğer yerlerine yayıldı. Bu yönüyle tek bir temel İslami anlayışın oluşabildiği, oluşturulabildiği söylenemez. Ümmet kavramıyla bir birlik varlığından söz edilmeye çalışılsa da bu farklı kültürlerin anlayışlarının tümüyle yok edilerek aynı potada eritilmesinin başarıldığı anlamına gelmiyor. İnanç ve ibadetle ilgili konularda genel, ortak bir temelden söz edilebilirse de bu her yönüyle bir ortaklığın varlığını göstermiyor. Her toplum kendi kültürüne göre bir gelenek oluşturmuş ve buna göre dine yaklaşmıştır.

Aynı Allah’a inanıyor olmak her konuda aynı şekilde düşünülmesini, davranılmasını getirmemiştir.

Bu durum ortak bir İslami eğitim kavramının geliştirilememiş olduğunun göstergesidir.

Aslında tarihi sürece bakılınca bunun mümkün olmadığı da anlaşılabilir. Farklı kültürlerden gelen insanların ortak bir eğitim anlayışı geliştirmeye ihtiyaç duymaması da yadırganmamalıdır. Geçmişte olmayan bir şeyin İslam için de olmaması doğaldır. Ama bugün artık bilinen kavramlara/anlayışa göre bir ortak anlayışın olmaması eksikliktir.

Bugün de tüm ümmet için tek bir İslami eğitim anlayışı üretmek mümkün olmayabilir. Zira bugün de toplumlar arası kültürel farklılıklar aynen devam ediyor. İslami yaşayış toplumsal çeşitlilikle birlikte çeşitlendiği için tek bir eğitim anlayışı oluşturmak mümkün olmayabilir. Ancak İslam’ın temel kaynağı olan Kur’an tektir. Öyleyse Kur’an’a göre bir eğitim anlayışının geliştirilmesi, üretilmesi imkansız olmayabilir.

Kur’an’ın eğitim anlayışı kadar eğitim felsefesinin de üretilmesi gerekmektedir. Bunu da her Müslüman toplumun kendisi içinde yapması gerekiyor.

Kur’an’dan kaynaklanan eğitim felsefesi nasıl üretilecek sorusu üzerinde durmak gerekiyor. Kur’an nasıl bir insan tipi öngörüyor sorusu şimdiye kadar İslam toplumlarında kafa yorulmuş bir soru değil.

İslam toplumlarında Kur’an üzerine kafa yorulduğu da tam olarak söylenemez. Kur’an üzerinde kafa yormak deyince hafızlık kurumu akla gelebilir. Ancak hafızlık Kur’an üzerine kafa yormak anlamına gelmiyor. Hafızlık sistemi üzerinde yeni bakış açılarının geliştirilmesi yönünde fikir üretenler olmakla birlikte klasik eğitim yöntemi olarak hafızlık sistemi üzerinde yeni bir yöntemin geliştirildiği söylenemez. Klasik anlamda hafızlık Kur’an-ı Kerim’in belirli bir sıraya göre ezberlenmesi şeklinde olmaktadır. Kur’an’ı yüzünden okumak Arap harflerini öğrenip kitabı yüzünden okumak şeklinde yapılıyor. Kur’an’ı yüzünden okumak ve ilmihal bilgisine sahip olmak eğitimin/din eğitiminin çerçevesini oluşturuyor. İlmihal bilgisi temel fıkıh/iman ile ilgili konuların öğrenilmesi şeklinde olmaktadır. Kur’an okumayı öğrenmek diye nitelenen bir öğretim, eğitim yönetimin din eğitim diye nitelenmesi ne kadar doğru sorusu üzerinde ciddi bir şekilde düşünülmesi gerekiyor.

Anlamak üzerine herhangi bir çaba klasik hafızlık sisteminde bulunmamaktadır. Kur’an-Kerim’in anlaşılmaksızın baştan sona ezberlenmesi Kur’an’ın temel anlayışında olmayan bir yöntemdir. Kutsal kitabın içinde bir çok ayetlerde Arap toplumunun anlaması için ayetlerin Arapça olarak gönderildiği yönünde açıklamalar bulunmaktadır. Bu durum Kur’an’ın baştan sona ezberlenmesinin istenmediği, anlaşılmasının istendiğini gösterir. Bugün ülkemizde toplumda yüceltilen şekliyle hafızlık eğitiminin dinle, Kur’an’la çok fazla ilgisi bulunmamaktadır. Buna rağmen kamu ve özel bu alanda söz söyleyen gerçek ve tüzel kişilerin bu konuda tek söz söyledikleri görülmemektedir. Hafızlık, din eğitiminde etkin, doğru, işlevsel bir yöntem olabilir mi sorusunun ciddi bir şekilde sorgulanması gerekiyor.

Geçmişten bugüne gelen klasik din eğitim yöntemi diye nitelenen uygulamaların sorgulanması yapılmaksızın bir İslami eğitim felsefesinin oluşturulması mümkün değildir. Doğru bir eğitim felsefesi kurulmaksızın da çağın şartlarına uygun bir insan yetiştirme ve eğitim sisteminin kurulması da mümkün değildir.

 

 

Mehmet Ali DEMİR

Muhalifbakış

izmirmuhammedali@gmail.com

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Eğitimde Müfredat Açmazı

Bizde eğitim denilince okullar, okullar deyince sınıflar, sınıflar deyince de dersler akla gelir. Millî Eğitim Bakanlığı güya ders içerikler...