26 Aralık 2024 Perşembe

Din Eğitimi Eleştiri ve Önerileri

Din eğitimi konusu ülkemizde en çok tartışılan konulardan birisidir. Din eğitimi konulu tartışmalar ne yazık ki sağlıklı bir zeminde yapılamıyor.

Din eğitimi de aslında eğitim kavramının bir alt dalı. Bu nedenle din eğitimi tartışmalarını eğitim tartışmalarından bağımsız ele almak mümkün değildir.

Eğitim tartışmalarında nasıl bir insan modeli/nasıl bir insan tipi sorusunun cevaplanması gerekiyor. Eğitim konusunda cevaplanması gereken bu sorular benzer şekilde din eğitimi konusunda da ele alınması gereken sorulardandır.

Ülkemizde din eğitimi ile ilgili mevcut duruma ilişkin bir resmin ortaya konabilmesi için toplumsal hayatın içinde din eğitimi konusunda var olan uygulamalara, geçmişten bu güne geliştirilmiş olan sisteme bakmak gerekiyor. Din eğitiminin yapıldığı yerler olarak geçmişten bugüne camiler, medreseler, okullar akla geliyor. Eğitim denilince ilk akla gelen Kur’an okuma, ezberleme, hafızlık akla geliyor. Okumanın seviyesi namaz surelerinin öğrenilmesinden başlayıp daha üst düzeylere kadar çıkılıyor. Kitlesel eğitim yaygın değil. Kitlesel eğitim kızlara ve erkeklere göre farklı şekillerde yaygınlaşmış denebilir. Kızlar ve erkeklerin ayrılması şeklinde bir eğilim var. Küçük yaşlarda kız-erkek ayrımı tam olarak yapılmasa dahi ortaokul ve lise yıllarında ayrılma eğilimi artıyor. Üniversite düzeyinde ayrı sınıf uygulaması kısmen kalkıyor. Tümüyle ayrılması gerektiği taraftarı olanlar da var.

Sıradan vatandaşa yönelik eğitim çerçevesi derinlikten yoksun. Üst düzey eğitim özgün ürünler üretmekten çok şerh yazmak şeklinden ileri gitmiyor. Eskinin tekrarı, farklı şekilde açıklanması gibi uygulamalardan ileri gitmeyen bir eğitim düzeni var. Çağın şartlarına uymaktan uzak. Matbaanın gelmemesi veya eğitime geç dahil edilmesi önemli bir eksiklik. Toplumda okumaya karşı yeterli ilgi olmamasının nedenleri üzerinde sistemli bir araştırmaya dayanan bir görüş geliştirilebilmiş, gerekçe ortaya konabilmiş değil. Bu sorunun çözümüne yönelik sistemli bir çabanın geliştirilememiş olması büyük bir sorun.

Medrese sistemi diğer alanlarda olduğu gibi çağını okumaktan uzak kalmış durumda. Beşik ulemalığı geleneği ortaya çıkmış. Kurumsal bir işleyiş düzeni kurulamamış bir durum var. Hafızlık kurumu toplumda çok fazla yüceltilmiş durumda. Oysa bu işlevsel bir yöntem olmadığı gibi herkese uygun da değil. Yeni bir yol, yöntem geliştirilmeli. Mehmet Akif ERSOY "Doğrudan doğruya Kur’ân’dan alıp ilhamı, Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâmı"anlayışı sadece şiirlerde ve hamasi söylemlerde kalmıştır.

İslamcı diye nitelenen hemen hiç kimse eğitim sistemi konusunda yeterince kafa yorma ihtiyacı duymamış gibi görümüyor. Aslında buna zaman da olmadı denebilir. Çağdaş anlamda eğitim sistemi anlayışı son dönemlerde ortaya çıkmış bir olgudur. Bununla birlikte din eğitimi konusu ilk andan itibaren önemle ele alınması gereken konudur.

Geçmişteki toplumsal hayat bu ihtiyacın bugünkü şekliyle anlaşılmasına imkan bırakmamış dense bu da yanlış olmaz. Din eğitiminin gerektiği gibi gelişememesi üzerinde de daha ayrıntılı durulması gerekiyor.

Eğitim konusu bizde yeni bir kavram olmakla birlikte din eğitimi çok daha sonra üzerinde düşünülen bir kavram olarak kalmıştır. Cumhuriyetle birlikte yeni toplum yaratma projesinde din kavramı kişinin vicdani bir meselesi olarak ele alındığı söylemi ortaya atılmış da olsa aslında din toplumun hayatından geri plana itilmeye çalışılmış bir kavram olarak kamusal alandan dışlanmaya çalışılmıştır. Bu dışlayıcı bakış toplumda dine bakışı yaygınlaştırma yerine sınırlamıştır. Din eğitimi din kavramının içinde, dinin bir alt dalı olan daha sınırlı bir alandır. Uzun yıllar boyunca dinin varlık veya yokluğu üzerinde toplumsal bir tartışma yaşanması din eğitimine bakışın da gelişmesini engellemiştir.

2002 yılında yaşanan iktidar değişikliği ile birlikte dindar, muhafazakar ve demokrat diye kendini niteleyen AK PARTİ(AKP) iktidara gelince din eğitimi konusunda yeni bir dönemin başlayacağı zannedilmekle birlikte iktidar, geçmişten beri yaşanan tartışmalardan kendini kurtararak din eğitimine dair yeni bir soluk geliştirmeyi başaramamıştır.

İslam tarihi boyunca klasik din eğitimi diye nitelenen eğitim yöntem ve tekniklerinin dışına çıkma endişesi olmaksızın kendilerince öngördükleri çözüm yollarını hayata geçirerek dindar nesil yetiştirme söylemine sarılmayı, bu söylemi iktidar gücünü elinde tutmanın bir aracı olarak kullanmayı tercih etmişlerdir. Bu nedenle yirmi yılı aşan bu iktidar tecrübesi ne yazık ki din eğitimi konusunda kaçırılmış büyük bir fırsat olarak kalmış gibi görünmektedir.

Buna rağmen iktidarın bakış açısından bağımsız bir din eğitimi çerçevesinin çizilmesine yönelik çabalara büyük ihtiyaç bulunmaktadır. İktidarın dindar nesil söyleminden bağımsız doğru bir din eğitimi çerçevesinin oluşturulmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Bunun için dinin temel kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’den hareket edilmesi, Mehmet Akif ERSOY’un söylemiş olduğu asrın idrakine uygun bir din eğitimi söylemi geliştirilmesi için çalışılması gerekiyor.

Bu amaçla klasik eğitim yöntemlerinin mutlaka eleştiriye tabi tutulması gerekmektedir. İktidar tarafından yüceltilen hafızlık eğitim yönteminin dinle çok da ilgisinin olmadığını söylemek bugün toplumda büyük cesaret istemektedir. Oysa bu eleştirel değerlendirme yapılmaksızın klasik din eğitiminden kurtularak gerçek anlamda Kur’an’a uygun bir sistemin kurulması mümkün de değildir.

Kur’an-Kerim’in dinin temel kaynağı olduğu söylemi tüm Müslümanlar tarafından kabul edilmek zorundadır. Bu inanmanın temelidir. Kur’an-ı Kerim’in baştan sona ezberlenmesi olarak tanımlanan hafızlık aslında Kur’an-ı Kerim’in temel isteği değildir. Kur’an-ı Kerim’de temel ilke anlamaktır. Kutsal kitabın pek çok ayetlerinde anlaşılması için indirildiği toplumun diliyle indirildiği ifade edilmektedir. Hafızlık İslam’ın en son hedefi değildir. Hafızlık eğitiminde kutsal kitaptaki tüm bölümler belirli bir sıra dizinine göre ezberlenir. Ezberlemek hafızlığın temelidir. Oysa kutsal kitaptaki temel ilke anlamadan ezberlemek değildir. Bu nedenle hafızlığı bir din eğitim yöntemi olarak kabul etmek doğru olmadığı gibi bu yöntemi idealize etmek hiç de dine uygun bir anlayış değildir.

Bu konuda en başta topluma yön göstermesi gereken yegâne kurum Diyanet İşleri Başkanlığı olduğu halde bu kurum bu konuda hemen hiçbir şey söylememeyi tercih etmekte, tersine bu dine uygun olmayan yöntemin daha da kökleşip gelişmesi için çaba harcadığı görülmektedir. Bu din eğitimi açısından büyük bir handikaptır.

Kur’an-ı Kerim kendi bağlılarına anlama sonrasında nasıl hareket etmeleri gerektiği konusunda yollar göstermektedir. Öğütler verme, uyarma, anlatma, açıklama, düşünme, akletme gibi yönlendirmelerle her bir inanan kişinin nasıl bir insan olması gerektiği konusunda gösterilen yolların her biri aslında din eğitiminin de çerçevesini çizmektedir. Din eğitiminin çerçevesi çizilirken kutsal kitapta çizilen bu çerçevenin bir yol haritası olarak takip edilmesi gerektiği halde tarih boyunca hemen hiçbir İslam toplumunda bu konularda kafa yorma ihtiyacı duyulmamış olması inandığını söyleyen insanlar açısından büyük bir tezat oluşturmaktadır.

Hemen her zaman camilerde inananlara “Allah’ın ilk emri okudur”söylemi dile getirilir. Okumaya bu kadar önem veren bir dinin bağlılarının okumaya karşı bu kadar ilgisiz kalması din eğitimi konusunda ne kadar büyük bir eksiklik içinde bulunulduğunu da göstermektedir. Yine din hassasiyeti olan kişiler tarafından Allah’ın kutsal kitabında her şeyin yazıldığı iddia edilir. Kutsal kitapta insana, doğaya, dünyaya, tarihe, ekonomi başta olmak üzere her tür toplumsal alana yönelik açıklamaların bulunduğu söylemine karşın bu alanlarda Müslüman toplumlarının elle tutulur bir somut sistem geliştirememiş olması da yine büyük bir eksikliktir. Bu durum sadece din eğitimi alanında eksiklikten söz etmenin yeterli olmadığını, aslında eğitim başta olmak üzere yönetim, ekonomi, toplum, dünya, insan ve bilim konularında da büyük eksikliklerin bulunduğu apaçık ortada duran bir gerçekliktir.

Dinin istediği insan tipinin doğru bir şekilde temel kaynak olan Kur’an-Kerim’den çıkarılması gerekmektedir. Bu çerçevede kutsal kitabın ayrıntılı bir şekilde analiz edilmesi gerekmektedir. Bu ise anlamadan ezberlemeye dayanan hafızlık yöntemi ile yapılamaz. Hafızlık yöntemi din eğitimi yöntemi olarak kullanılmaktan acilen çıkarılmalıdır. İmam Hatip Liseleri sistemi kısmen din eğitimi ile ilgili bir model olarak ileri sürülmekle birlikte bu sistemin de üzerinde yine ayrıntılı bir şekilde değerlendirme yapılması gerekmektedir.

Din eğitimi konusunda bu tartışmalarda en büyük sorumluluk din konusunda eğitim alarak topluma yön verme imkan ve gücü olan kişilerdedir. Din eğitimi konusunda en büyük otorite ülkemizde ilahiyat fakülteleridir. İlahiyat fakültelerinden mezun olanlar din eğitimi konusunda tek otorite olarak düşünülmektedir. Bu okullardan mezun olmuş olanların büyük çoğunluğunun görev aldıkları Diyanet İşleri Başkanlığı kendisinden beklenen toplumu aydınlatma görevini gerektiği gibi yerine getirmekten uzaktır. Diyanet İşleri Başkanlığı bürokratik bir yapıya dönüşmüştür. Bu bürokratik yapı siyasal iktidarın güdümünde olmaktan çıkması gerekmektedir. Doğru bir din anlayışının toplumda oluşabilmesi için ilahiyat mezunları başta olmak üzere diyanet mensuplarının büyük sorumlulukları bulunmaktadır. Topluma doğru din anlayışının anlatılmaması, tersine geleneksel ama dine uygun olmayan yöntemlerin yüceltilmesi dini cahilliğin devam etmesine katkı sunmaktadır. Bu durum dine de zarar vermektedir. Ancak din eğitimi sadece bu alanda eğitim alıp yetişmiş kişilerin işi ve görevi değildir. Eğitim konusunda bilgi sahibi olan herkesin bu konuda kafa yorması gerekmektedir.

Kur’an-ı Kerim’in tarif ettiği insan modelinin ete kemiğe bürünmüş halinin somutlaştırılması için sadece tarihsel kişilerden yararlanılmakta, bu ise daha çok menkıbelere dayanılarak yapılmaya çalışılmaktadır. Bu durum doğru bir insan modeli oluşturulmasını engellemektedir. Bu nedenle daha çok Kur’an-ı Kerim’in betimlediği niteliklerden hareket edilmesini gerektirmektedir.

Kur’an-ı Kerim’in nitelediği insan aslında yaşadığı dünyada hemen her şeye karşı ilgi duyan bir insandır. Duyarlılık önemli bir niteliktir. Okuyan, inceleyen, düşünen, gezen, sorgulayan, eleştiren, gözlemler yapan, ekonomik olarak güçlü, başkalarına hemen her konuda yardımcı olmayı hayatının en önemli işlerinden birisi olarak gören, övünmeyi sevmeyen, zenginliğini herkesle paylaşan, ömür boyu mücadele etmeyi bırakmayan, kötülükle ve kötülerle sürekli mücadele eden, iyiliğin peşinde koşan, iyilerle sürekli işbirliği, güç birliği, fikir birliği yapan, gününü, hayatını her yönüyle planlayan, sahip olduğu hiçbir değeri israf etmeyen, insana ve çevreye değer veren, saygı gösteren, güçlüye değil haklıya taraftar olan, başkalarıyla en güzel şekilde tartışan, en güzel şekilde öğüt veren, kırıcı, sert, kaba olmayan, şahitliği akrabalık ve sevdikleri üzerinden değil, hak üzerinde yapan, söz verdiğinde sözünü tutan, sözleşmelerini yazan, başkaları için kötü düşünceler beslemeyen, hatalarından ders alan, başkalarına düşmanlık yapmayan, mevki veya makamı, ekonomik veya sosyal durumu ne olursa olsun herkese saygı gösteren, başkalarına kölelik yapmayı kabul etmediği gibi başkalarını köle yapmak için çaba da harcamayan gibi bir anda akla gelen insani niteliklerin eğitim sisteminin içinde ne işi var diyecek bir pedagogun olması mümkün değildir.

Din eğitiminin temelini oluşturabilecek bu niteliklerin hemen tümü ve daha fazlası kutsal kitabın içinde yer almaktadır. Bu niteliklerin ortaya çıkarılması en başta din eğitimi konusunda hassasiyet taşıyanların görev ve sorumluluğunda bir iştir. Din eğitimi üzerinde yapılacak tartışmalar diğer alanlarda da model ve sistem ihtiyaçlarına yönelik çalışmalara katkı sağlayacaktır. Bu tartışmalar siyasal aidiyet duygusundan tamamen kurtularak yapılmalıdır. Bu günkü siyasal iktidar din eğitimi anlayışına büyük bir zarar vermiştir. Bu nedenle siyasal aidiyet anlayışı ile bu alana yaklaşmak fayda yerine zarar verecektir.

 

 

 

Mehmet Ali DEMİR

Muhalifbakış

izmirmuhammedali@gmail.com

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Eğitimde Müfredat Açmazı

Bizde eğitim denilince okullar, okullar deyince sınıflar, sınıflar deyince de dersler akla gelir. Millî Eğitim Bakanlığı güya ders içerikler...