Eğitim sistemi insan ilişkilerinin
yoğun olduğu bir çalışma alanı/sektör. Her sektörün kendi işleyiş düzeni
vardır. Yürütülen faaliyetin özelliğine göre sektördeki işleyiş düzeni de
farklılık gösterir. Bu durum bir yönüyle işin özelliğine göre hareket etmeyi de
anlatır. Eğitim sektöründe işlenmek istenen ham madde insandır. Öğrenci diye
nitelenen insana bulunduğu çağın özelliklerine göre planlanmış faaliyetler
yaptırılarak onun kendi iç potansiyelini geliştirmesi, keşfetmesi hedeflenir.
Öğrenciye yönelik planlanmış olan faaliyetler öğretmenler tarafından yürütülür.
Öğretmen eğitim faaliyetinin nasıl yürütüleceği konusunda eğitim alarak bu
alanda çalışma/iş yapma yetkinliği kazanır. Öğrenci ve öğretmenin yüz yüze geldiği
ortam olan okullar fiziksel ortamlar olmakla birlikte bu ortamlardaki her tür
faaliyet öğretmen-öğrenci etkileşimi ile anlam kazanır. Faaliyetin özelliğine
göre ihtiyaç duyulan araç gereçler de yine okullardaki faaliyetleri tamamlayıcı
unsurlardır. Eğitim faaliyetinin yürütülmesi için oluşturulan ortamlar olan
okulların fiziksel olarak yapılması, ihtiyaç duyulan araç gereç ve malzemelerin
temin edilmesi eğitim faaliyetinin tamamıyla yapılması için yeterli olmaz.
Okulların oluşturulması eğitim faaliyetinin en temel basamağının kurulmasıdır.
Binanın temelinin atılması nasıl başlangıç ise okulların kurulması da bir temel/bir
ilk adım/bir ilk basamaktır.
Eğitim sistemlerinin ortaya
çıkması toplumların ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel ve daha diğer tüm
alanlardaki gelişmelerin ortaya çıkması sonucunda bugünkü
anlamına/kapsamına/derinliğine ulaşmıştır. Eğitim faaliyeti ilk insanın/insan
topluluklarının ortaya çıkması ile birlikte var olmakla birlikte günümüzdeki
şekliyle bir sistemin varlığının ortaya çıkması uzun tarihi süreçlerin
geçirilmesine ihtiyaç göstermiştir. Eğitim faaliyeti geçmişte iki kişinin etkileşimi
ile başlayabilirken geldiğimiz noktada artık iki kişilik etkileşimlerden çok
daha fazlasının yapılmasını gerektirmektedir. Bundan dolayı eğitim
faaliyetinden çok eğitim sisteminden söz edilir hale gelinmiştir. Sadece eğitim
için değil aslında tüm toplumsal faaliyetler sistemli bir anlayışla ele almak
zorunludur.
Dünyanın geldiği noktada toplumsal
sistemi doğru anlayan her anlayış sistematik çalışma düzenini kurmak zorundadır.
Bugün artık devlet sistemleri olmaksızın toplumların bir arada ve huzurlu bir
bütün halinde yaşamaları imkansızdır. Eğitim sistemlerinin üzerinde devlet
sistemleri vardır. Dünya artık geçmişteki durumundan çok farklı bir konuma
ulaşmıştır. Dünyanın küçük bir köy olduğu söylemi dünyadaki hızlı iletişimin
mesafeleri anlamsız hale getirdiğini göstermektedir.
Eğitim sistemleri devlet
sistemlerinin altında bir alt sistem olarak vardır. Devlet sistemleri iyi
organize olmuş toplumların varlığını gerektirdiği gibi iyi organize olmuş bir
toplum da etkin bir yönetimin varlığını gerektirmektedir. Toplumları oluşturan
her bir birey içinde bulunduğu topluma iyi organize olmuş bir yönetim
aracılığıyla en üst düzeyde katkı sunma imkanına sahip olabilmektedir.
Yönetimler bu yönüyle iyi organize oldukları kadar toplumda var olan her bir
bireyin en üst düzeyde etkin olmasını sağlama gibi bir sorumlulukları vardır.
Bu yönüyle bireye yönelik faaliyetlerin temelinde yer alan eğitim sistemlerinin
de önemi daha fazla hale gelmiştir. Eğitim sisteminin önemli hale gelmesi
sadece sistemin varlığı ile sağlanamaz. Var olan her tür sistemin kuruluş
amacına uygun olarak işletilmesi halinde kuruluşuna uygun ürünler verebilir.
Eğitim sistemi de kuruluş amacına uygun olarak işletilmesi halinde bireyleri içinde
bulunduğu topluma yararlı hale getirebilir. Bunu başaran toplumlar her konuda
dünyada etkin pozisyonlarda bulunabilmektedirler. Başaramayan toplumlar ise
diğer toplumlara her alanda muhtaç olmakta, diğer toplumların piyonu/sömürgesi/uşağı/pazarı
haline gelmektedir.
Ülkemiz eğitim sistemi bu genel
ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde önemli sorunlarla karşı karşıya
olduğu görülmektedir.
Eğitim sistemindeki sorunların
temelinin yönetim sistemindeki sorunlardan kaynaklandığı rahatlıkla
söylenebilir. Yönetim sistemleri tüm toplumlar için can alıcı bir öneme
sahiptir. Yönetim sistemleri etkin bir şekilde organize olursa toplumun sahip
olduğu her tür maddi, manevi, insan ve diğer kaynakları toplumun yararına
olacak şekilde kullanılabilmektedir.
Ülkemiz yönetim sistemi geçmişten
beri önemli sorunlarla boğuşmaya devam ettiği görülmektedir. Zaman zaman
yöneticilerin Türk tarihinin 2500 yılı aşan bir geleneğinden söz ettiği
duyulur. Buna rağmen Türk yönetim kültürünün sahip olduğu uzun tarihi sürece
uygun bir şekilde dünyada ağırlığını hissettirebildiği söylenemez. Dünyanın
geldiği noktada yönetim sistemlerinin sahip olması gereken
etkinlik/dinamiklik/amacına uygun işlerlik niteliklerine sahip olmadığı
görülmektedir. Devlet yönetim sistemlerinin geçirdiği ilerleme süreci Türk
Yönetim sistemi için söz konusu olduğu söylenemez. Türk yönetim sistemi çağın gereği
olan sistemleri takip edememenin sonucunda geri kalmıştır. Uzun süre geri
kalmışlığın çaresi olabilecek çözümler uygulanmaya çalışılsa da halen girilmiş
olan kısırdöngüden çıkılabildiği söylenemez. Dünyadaki devlet yönetim
sistemleri içinde olması gereken birçok sistem halen yönetim sistemimizde
kurulabilmiş değildir. Çağın getirdiği anlayışa sahip gelişmiş devlet yönetim
sistemleri bizim için ne yazık ki halen gerçekleşebilmiş değildir.
Yönetim sistemindeki bu sakatlık
diğer tüm sistemler için olduğu gibi eğitim sistemi için de büyük sorunların
sürüp gitmesine neden olmaktadır. Eğitim sistemi yönetim sisteminden
kaynaklanan hastalıklardan kurtulamamaktadır. Yönetim sistemindeki hatalar ve
sorunlar giderilmeden de eğitim sistemindeki hata ve sorunların çözülmesi beklenmemesi
gerekiyor. Yönetim sistemi bozuk olunca ona bağlı olan alt sistemler de aynı
bozukluktan aynı şekilde etkilenmektedir.
Yönetim sisteminin değişimi için
toplumsal bir silkinişe ihtiyaç bulunmaktadır. Bu ise toplumsal bilince ihtiyaç
göstermektedir. Toplumsal bilinç ile yönetsel sistem arasında doğrudan bir
ilişki vardır. Aslında bu durum büyük bir kısırdöngüye düşülmüş olduğunun da
bir göstergesidir. Yönetim gücünü elinde bulunduranlar toplumsal bilinç için
çaba göstermedikleri veya toplumsal bilinci kendi istedikleri yönde oluşturmaya
çalıştıklarında yönetim sisteminin değişmesi de mümkün değildir. Toplumsal
bilinç yönetime rağmen kısa sürede değişmesi zordur. Toplumsal bilinç, yönetim,
yönetim sistemi, bu sistemlere bağlı eğitim sistemi ve diğer sistemler hepsi iç
içe geçmiştir. Bu nedenle kolay bir iş olduğu söylenemez.
Yönetim gücünü elinde bulunduran
iktidarların bu yönüyle üzerine büyük sorumluluk düşmektedir. Halen ülkemizi
yönetmekte olan mevcut iktidar 23 yılı aşan bir süre içinde büyük bir imkana
sahip olmakla birlikte yönetim sistemini çağın gerektirdiği şekilde dizayn
etmek yerine yanlış bir anlayışla ülke yönetimini çok farklı şekilde kullanarak
sahip olduğu büyük imkanı adeta heba etmiş gibi görünmektedir. 23 yıllık süre
toplum hayatı için uzun bir süre olmamakla birlikte hız çağında bulunduğumuz
bir dönemde yıllar değil günler dahi büyük öneme sahiptir. Mevcut iktidar
yönetimi çağdaş yönetim sistemlerine uygun bir şekilde dizayn etmek yerine
küçük bir zümrenin/kişilerin/grupların yararına işleyecek şekilde dizayn etmeyi
tercih etmiştir. Toplumsal anlayışın ortaya çıkmasına büyük katkısı olabilecek
medya/basın/yayın faaliyetlerini de yine kendi amaçlarına uygun şekilde maniple
etmeye yönelmiştir. Bu anlayış genel yönetim sorunlarının çözülmesi yerine daha
da artmasına yol açmıştır. Eğitim sistemi de bundan aynı şekilde etkilenmiştir.
Eğitim sisteminin devasa sorunları yıllar boyunca azalmak yerine varlığını
artarak sürdürmeye devam etmiştir. Yakın zamanda çıkışın olabileceği yönünde
bir izlenim de bulunmamaktadır.
Mehmet Ali DEMİR |
Muhalifbakış |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder