Yeni milli
eğitim bakanı Yusuf TEKİN’in bakanlığa başlaması ile birlikte ülkenin eğitim
düzeninde yeni bir döneme geçildi. Bu yeni dönemin özelliği Yusuf TEKİN’in
kişiliği ile de doğrudan ilgili. Bu iktidar döneminde Yusuf TEKİN geçmişte bir
süre bakanlık müsteşarlığı görevinde de bulunmuştu. Bu dönemdeki uygulamalar
aslında bakanlık dönemindeki uygulamaların da bir ön uygulaması olarak
görülebilir.
Yusuf TEKİN’in
müsteşarlık dönemi dönem itibariyle iktidar ile FETÖ’cüler arasında mücadelenin
yoğunlaştığı bir dönemdi. Bu dönemde Yusuf TEKİN bakanlıktaki FETÖ’cülerin kısmen
tespiti ve saf dışı bırakılmasına yönelik çalışmaların da başladığı dönem
olarak nitelense yanlış olmaz. FETÖ’cülerle mücadele konusunda herkes kendine
göre değerlendirmeler yapıyor. Bu yönüyle FETÖ’cülerle mücadele belki de Yusuf
TEKİN’in en son eleştirileceği bir konu olabilir. Sonuçta paralel devlet
yapılanması uygulaması hiçbir devlet için kabul edilemez. Bununla birlikte
paralel devlet yapılanması tanımlamasının da doğru bir şekilde yapılması
gerekiyor. Zira bir dönem FETÖ’cü diye kötülenen grupların benzeri bugün halen geçmişteki
şekliyle var olmaya devam ediyor. FETÖ’cüler paralel yapı olarak kötü ise
benzeri yapılar da aynı şekilde kötü olarak görülmesi gerekir. Oysa tıpkı FETÖ’cü
diye nitelenen grupların bulunduğu dönemlerde bulunan başka yapılar bugün de
aynı şekilde hatta güçlenmiş olarak varlıklarını devam ettiriyorlar. Siyasi
iktidarla işbirliği içinde olanları kollarken iktidarla uyuşamayanları
kötülemek devlet sistemi içinde yine olmaması gereken bir durumdur. Bu gün
iktidarın koruması altında olan yapıların yarın ne yapacaklarını bilmek pek de
mümkün olmuyor. Nitekim FETÖ’cü diye nitelenen grup bir dönem devleti yöneten
bugünkü iktidarla adeta içtikleri su ayrı gitmez durumda idi. Paralel devlet
yapılanması bu yönüyle doğru tanımlanıp devlet yönetim sisteminin buna göre
kurulması, işletilmesi, yapılandırılması gerekir.
İktidarın
kolladığı FETÖ benzeri paralel yapılar açısından mücadelede en son eleştiriye
tabi tutulması gereken Yusuf TEKİN bu yönüyle dahi oldukça ileri düzeyde
eleştirileri hak eden birisi konumunda. Yusuf TEKİN sivil toplum görünümlü
paralel devlet yapılanması türü kurum, kuruluş ve yapılanmalarla güçlü bağı
olan birisi. Bu yönüyle müsteşarlık döneminde bu ilişkilerini iktidarın
hizmetine açıkça sundu. Bakanlık makamına gelmesi de aslında bu geçmişinden
kaynaklanıyor.
Yusuf TEKİN’in
müsteşarlık döneminde başlayan iktidar FETÖ’cü mücadelesinde kurulan Aktif
Eğitim Sen Eğitim Bir Sen’den yoğun bir şekilde üye devşirmeye başlayınca
Eğitim Bir Sen büyük telaşa kapılarak yeni sendika ile mücadeleye girişmişti.
İktidarla arası bozulan FETÖ’cüler iktidarı alt etme gayretine girince iktidar
da FETÖ’cülere karşı yeni ittifaklar aradı. Eğitim Bir Sen bu ittifakta önemli
bir aktör olarak yer aldı. Yusuf TEKİN bu süreçte Eğitim Bir Sen sendikasının
iktidarla girdiği işbirliğinde önemli bir organizatörlük rolü oynadı. İktidar
eğitimi Eğitim Bir Sen sendikasına adeta teslim etti. O dönemde kurulan bu
ilişki halen devam ediyor. Bugün Yusuf TEKİN Eğitim Bir Sen ile en iyi geçinen
hükümet üyelerinden birincisi konumunda. Yusuf TEKİN’müsteşarlık dönemi sona
erdikten sonraki süreçte gelen bakanlardan Ziya SELÇUK bakanlık kadrolarında
değişikliklere gitmeye çalıştı. İktidar Ziya SELÇUK’un eğitim alanındaki
kariyerinin toplum nezdindeki olumlu etkisinden yararlanmayı düşünerek açık bir
karşı çıkışta bulunmadı. Buna rağmen bazı sivil toplum temsilcileri Ziya SELÇUK’un
Yusuf TEKİN tarafından oluşturulan yapıyı bozduğuna dair eleştirileri kamuya
yansıdı. Mahmut ÖZER dönemi de kısmen eğitim sisteminde sendika ve diğer
paralel yapıların etkilerinden azade kaldı. En azından Yusuf TEKİN’in
dönemindeki kadar başıboş bir etki süreci kolay kolay yaşanamadı. Yusuf TEKİN
bakanlık makamına gelir gelmez müsteşarlık döneminde kurmaya çalıştığı yapıda
ortaya çıkan çatlakları kapatmaya girişti. Çok daha güçlü bir şekilde istediği
şekilde bir yapılanmayı oluşturmaya çalışıyor. Bu dönem bu yönüyle eğitim
sistemindeki paralel yapıların daha etkin olacakları bir dönem olacak gibi
görünüyor.
Paralel yapılarla
mücadele süreci bu yönüyle genel olarak genel yönetimde, özelde de eğitim
sisteminde doğru şekilde yönetilemiyor. Bu işleyiş düzeni iktidarın en zayıf
yönlerinden birisi. Ne yazık ki geldikleri günden beri bu alanda doğru adım
atmayı başaramadılar. Bu başarısızlık ülkedeki birlik beraberlik ruhunun
gelişip güçlenmesine katkı yerine zarar vermiş durumda. Ülke şu an iki ana
gruba bölünmüş durumda. Bir tarafta iktidarın sağladığı rantı kaybetmek
istemeyen grup, diğer tarafta iktidara muhalefet oluşturmaya çalışan grup.
İktidara muhalif olanların umut vaat edemeyen politika ve söylemleri toplumda istemeden
de olsa daha büyük kaos olur korkusuyla iktidarın devamına neden olmuş gibi
görünüyor. İktidarın girdiği çıkmazdan geri dönüş adına bazı adımlar atmaya
çalışması ne kadar sonuç verecek zamanla görülecek. Bununla birlikte Milli Eğitim
Bakanı Yusuf TEKİN’in bakan olarak seçilmesi girilen çıkmazdan en azından
eğitim sistemi alanında çıkılmaya niyetli olunmadığını gösteriyor. Ekonomik
alanda dönüldüğü söylenen rasyonel politika uygulaması eğitim sisteminde Yusuf
TEKİN’in bakanlığında pek mümkün görünmüyor.
Yusuf TEKİN’in
bakanlığa geldiği günden beri yoğun bir şekilde bakanlık kadrolarında
değişiklik yaşanıyor. Genel müdürler, daire başkanları, il ve ilçe
müdürlerinden birisi gelip birisi gidiyor. Bürokrasideki bu hızlı değişim
aslında eğitimdeki politikasızlığın en belirgin göstergelerinden sadece birisi.
Milli Eğitim Bakanlığı kızakta, çalışmadan maaş alan personelin en yoğun olduğu
bakanlıklardan belki de birincisi dense yanlış olmaz. Yıllardır bakanlığın
merkez ve taşra teşkilatında görev yapmış olan yönetici kadrolarında çalışmış
olanların büyük çoğunluğu uzman, araştırmacı, müşavir adı altında bekletiliyor.
Bu yoğun iş gücü aldıkları ücretlere karşın hiçbir hizmet üretmiyorlar. Çoğu
evlerinde, memleketlerinde emeklilik zamanlarını bekleyerek zamanlarını
geçiriyorlar. Bu konuda bakanlık hiçbir adım atmamakta ısrar ediyor. Ülkenin
içine girdiği ekonomik krize rağmen kamuda yapılması gereken tasarruf
tedbirlerinden en başta geleni bu personel politikasının değiştirilmesi bir
zorunluluk iken yeni bakan Yusuf TEKİN bu konuda adım atmayı hiç düşünmüyor.
İşleyişin aynen devam etmesine göz yumuyor.
Eğitim sisteminde
ihtiyaç duyulan rasyonel politika uygulama sürecinin şu aşamada Yusuf TEKİN ile
hayata geçmesinin mümkün görülmediği söylemi daha pek çok uygulama ile
desteklenebilir. Fakat okuma kültürünün gelişemediği toplumumuzda uzun yazmak
çok da yararlı değil. Bir başka yazıda devam etmek dileğiyle…
Muhalifbakış |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder