Seçimler
sonuçlandı. Ülkede herkesin yakındığı pek çok sorunlara rağmen toplum mevcut
iktidarı yeniden seçti. Televizyonlar başta olmak üzere her yerde bu konuda
yorumlar yapılıyor. Herkes kendince bir şekilde yaptığı yorumlarla görüş ve
düşüncelerini dile getiriyor. Seçim sonuçlarını kazananlar da kaybedenler de
kendilerine göre yorumluyor ve gelecek için planlar yapıyor.
Seçimlerde mille
ittifakı ve cumhur ittifakı olarak iki ana ittifak yarıştı. Millet ittifakını
CHP ve İyi Parti temsil ederken Cumhur İttifakı cumhurbaşkanı ve MHP’nin ana
akım olarak temsil etti. MHP herkesi şaşırttı. Şimdi herkes bunun gerekçesini
anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyor.
MHP’nin başarısı
üzerine yapılan yorumların tümünün mutlaka kendine göre haklı tarafları vardır.
Sosyal olayların nedenlerini ve sonuçlarını ortaya kesin bir şekilde koyabilmek
mümkün değil. Herkes kendince bir ucundan tutup yorum yaparak değerlendiriyor.
Tüm yorumların bir araya getirilerek yapılacak değerlendirme en doğrusu
olacaktır. Bu ise çok kolay bir iş değil. Ben de bu çerçevede bir yönünü dile
getirmek istiyorum. MHP mevcut sistemde iktidarı desteklerken yapılan hataları
tam olarak üzerine almıyor. Bu yönüyle fazla sorumluluk almaksızın var olan
avantajlardan sonuna kadar yararlanma imkanına sahip bir konumda. Bu nedenle bu
işleyiş düzeninin sona ermesi işine gelmiyor. Bir yönüyle iktidarın gölgesinde
kalıyor gibi bir görüntü vermek istenmeyen bir görüntü olabilir mi denebilir
ancak MHP’nin mevcut sistemde tek başına iktidara gelme iddiasının olabilmesi
mümkün değil. Bu nedenle iktidara doğrudan sahip olunamayacağını gören MHP
yönetimi, iktidara kendini en avantajlı şekilde eklemlemiş oluyor. İktidar MHP’ye
tamamen tavır koyabilmesi mümkün değil. Bu yönüyle iktidar MHP’ye mecbur olduğu
için onun desteğini sağlayacak her tür talebine boyun eğmek zorunda kalıyor. MHP
sadece küçük bir destek vererek iktidarın zorluklarını yüklenmeksizin iktidarın
avantajlarına sahip olabiliyor. MHP yönetimi bu durumu kendi takipçilerine çok
iyi bir şekilde anlatmış gibi görünüyor.
Millet ittifakı
en başta Kemal KILIÇDAROĞLU ismini kendine lider olarak seçmekle toplumda büyük
bir çelişkinin doğmasına neden olmuştu. CHP yanına muhafazakar grupları almaya
çalışmış da olsa toplumdaki muhafazakar kesimleri tam olarak yanına çekmeyi
başaramadı. CHP zihniyeti kavramının toplum zihninde oluşturduğu travma bir
anda değişebilecek bir düzeyde değildi. İktidara karşı olan pek çok muhafazakar
seçmen gönül rahatlığı ile CHP önderliğindeki ittifaka destek veremedi. Millet
ittifakı içinde tıpkı cumhur ittifakındaki şekliyle her parti kendi adıyla
seçime girse sonuç değişir miydi sorusu bir kenarda durmakla birlikte en önemli
faktör KILIÇDAROĞLU’nun aday olarak bu ittifakın liderliği olmuştur. Kemal
KILIÇDAROĞLU’nun adaylığı toplumda yeterince kabul edilebilmiş değildi. Buna
rağmen CHP yönetimi en büyük grup biz isek lider de bizden olmalı dayatması ile
KILIÇDAROĞLU’nun adaylığında ısrar ederek yenilgiye büyük bir katkı sağlamış
oldu. Toplumsal zihniyette olan CHP travmasından kurtulabilen kesim
kazandıracak kadar büyütülemedi. Bundan sonra CHP’nin benzer siyasal söylem ve
uygulamalara devam ederek toplumdaki derin travmayı sona erdirmesi gerekiyor
ancak bu da oldukça zor görünüyor.
İktidar
açısından seçim sonuçları başarılı gibi görünse de toplumun yaşadığı derin
sorunlara çözüm bulabileceğini beklemek çok fazla bir iyimserlik olacaktır.
Belki bir yönüyle son defa iktidar talebinde bulunan Cumhurbaşkanının gelecek
beş yıllık dönemde atacağı adımlara göre bir değerlendirme yapılabilir. Bunun
olabilmesi ise ancak atılacak adımların görülmesine bağlı bir durumdur. Bu güne
kadar atılan adımların aynısına devam edilerek derin sorunlardan çıkabilmek
mümkün görünmüyor. Son dönem denerek bu güne kadar zenginleştirilen, rant
sağlanan gruplara dirsek gösterilir ve toplumun yararına yönelik politikalar
belirlenip uygulamaya geçirilebilirse belki bir ümit var denebilir. Yirmi
yıllık iktidar tecrübesinin geldiği noktada oluşturulan tek adam yönetimi
ülkede derin sorunlara yol açtı. Kurumsal işleyiş düzenini tamamen bozdu. Bu
işleyiş düzeninin yeniden kurulabilmesi için devletin tüm alanlarının yeniden
ele alınması gerekiyor. Devletin içine düştüğü yönetim sorunları çözülmek
isteniyorsa köklü uygulama değişikliklerine gidilmesi gerekiyor. Artık bir
iktidar beklentisi olmayan birisi için ülkede oy avcılığı anlamına gelecek
uygulamalar yapmasına gerek de yoktur. Bundan sonra toplumun tümüne yarar
sağlayacak kararların, düzenlemelerin ve işleyişin ortaya konması gerekiyor.
Toplumun
iktidarı destekleme gerekçesine bakılınca seçim sürecinde ortaya konulan
projeler, ülkenin ortaya koyduğu başarılar, topluma gösterilen hedefler bunu
sağlamıştır denebilir.
Toplumda yönetim
uygulamalarına yönelik ayrıntılı bir değerlendirme yapıldığını düşünmüyorum.
Yönetimin yaptığı uygulamalara bakılınca işleyiş düzeninin desteklenecek bir
yönünün olmadığı ileri sürülebilir. Buna rağmen toplumun desteğinin kazanılmış
olması gidişata yönelik ayrıntılı bir değerlendirmenin toplum tarafından
yapılmadığını gösteriyor. Yönetim, bir yönüyle toplumun aynasıdır. Toplumda var
olan bakış açısı benzer şekilde yönetim uygulamalarına da aynen yansımaktadır.
Bir yönüyle yanlış yönetim uygulamalarının toplum zemininde kökleri olmasa toplum
tarafından bunlar hoş görülmez. Bu nedenle toplumun zemininde var olanlar
yönetim uygulamaları tarafından da desteklendiği için toplum tarafından kötü
görülmedi. Toplumun içinde kayırmacılık uygulamaları hemen her alanda vardır.
Bu nedenle yönetimde kayırmacılığın olmasına toplum kötü gözle bakmamaktadır.
Rüşvet uygulamaları, yolsuzluk, usulsüz ve kuralsız işler yine toplum tabanında
yaygın bir uygulama olduğu için bu tür uygulamaların yönetim uygulamalarında
görülmesi yadırganmamaktadır. Yolunu, yordamını bularak işini hale yola koyma
kültürü toplum tarafından her zaman hayranlıkla izlenen bir yöntem olduğu için
aynı uygulamaların yönetim düzeyinde olması yine yadırganmamıştır. Toplum
kendine uygun bir anlayış, uygulama ve işleyiş düzenine ses çıkarmak yerine
devam kararı vererek bir yönüyle kendi gerçeklerine uygun bir adım atmıştır.
Ekonomik
sorunlara yönelik yapılan değerlendirmeler açısından toplumun nasıl oluyor da
bu ekonomik sorunlara yol açan iktidarı destekledi diye düşünülüyor olabilir.
Ekonomik sistemin aktörleri içinde en büyük mağduriyeti sabit gelirliler yaşıyor.
Ticari hayatın içinde alım satım yapan tüm kesimler mevcut duruma göre ortaya
çıkan maliyetleri ürün ve hizmetlerine doğrudan doğruya yansıtıyor. Enflasyon
veya diğer ekonomik sorunlar bu faaliyetlerde bulunanlara büyük bir zarar
vermiyor. Sabit ve dar gelirli kesimler mevcut durumda en altta kalıyorlar. Kırsal
kesimde yaşayan nüfus büyük oranda kendi yağıyla kavrulma anlayışı içinde
iktidara büyük bir tepki içinde değiller. Bu nedenle seçimlerde küçük çaplı
yerleşim yerlerinde iktidar oy oranlarında büyük kayıplar yaşamadı. Büyük
şehirlerde iktidara olan destek düşmekle birlikte aday, millet ittifakının
yanlış görüntü vermesi, iktidarın medya ve diğer araçları iktidar gücüne
dayanarak sonuna kadar kullanması gibi nedenlerden dolayı yeterli düzeye,
kazandıracak düzeye gelemedi.
Muhalifbakış |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder