12 Nisan 2023 Çarşamba

Yeter Söz Milletin Söylemi Üzerine

2023 seçimlerinin yaklaştığı şu günlerde Cumhurbaşkanı seçim sloganı olarak 1950 yılındaki CHP-DP arasındaki seçim yarışında kullanılan sloganı kullanıyor. 1950 yılı seçimleri çok partili hayata geçişin iktidar değişimine yol açtığı önemli bir dönüm noktasıdır. 1946 yılında çok partili hayata geçişle birlikte yapılan seçimlerde uygulanan seçim hileleri sonucu iktidar değişikliği yaşanamamıştı. 1946 yılında yaşanan yolsuzluklar 1950 yılında tekrar edilmediği için DP(Demokrat Parti) iktidara gelmeyi başardı. Bu başarı 27 yıllık tek parti yönetim uygulamasına son vermiş oldu. Bu yönüyle 1950 yılındaki DP tarafından kullanılan yeter söz milletin sloganı o dönem için anlamlı idi.

Aynı sloganı bugün Cumhurbaşkanının kullanmaya çalışması 1950 ruhuyla uyuşmuyor. 27 yıllık tek parti iktidarına karşı yeter söz milletin sözünün anlamı vardı. Oysa bugün Cumhurbaşkanı’nın başında bulunduğu iktidar 21 yıldır devleti yönetiyor. 2002 yılında iktidara gelen AK PARTİ/AKP bu güne kadar devleti tüm kademeleriyle dönüştürmüş durumda. 2018 yılı sonrası ortaya çıkan yeni yönetim sistemi ile birlikte tam bir tek adam yönetimi oluşturulmuş durumda. Buna rağmen iktidarın başındaki kişi olarak Cumhurbaşkanı’nın yeter söz milletin söylemini kullanması anlamsız kalıyor. Zaten 21 yıllık iktidar gücünü elinde bulunduran bir partinin yeter diye kime hitap ettiği belirsiz. Yeter kelimesinde bir bıkkınlık, yapılan uygulamalar karşı bir isyan, başkaldırı anlayışı var. İktidar partisi devlet gücünü tümüyle elinde bulunduran yegane güç iken kime karşı yeter nidasını yükseltiyor, anlaşılmıyor. Sözün millette olması söylemi de yine anlamsız. Milletin temsilcisi olan mecliste çoğunluk 21 yıldır iktidarda olduğu halde hala sözün millette olmadığını ima edip bundan sonra sözü millete vereceğini iddia etmek çok anlamsız.

İktidar devlet erkini en üstten en alta istediği gibi şekillendirmiş durumda. İktidarın partisi tam bir devlet partisine dönüşmüş durumda. İktidar partisinin yöneticileri ülkenin her yerinde tüm iş ve işlemlere doğrudan müdahil oluyor. Öyle bir sistem kurulmuş ki siyasal iktidarın istemediği bir uygulamanın hayata geçebilmesi mümkün değil. Objektif olmayan her tür yan yollar kullanılarak kadrolaşma sonuna kadar istendiği şekliyle yürütülüyor. Toplumda adamın yoksa, siyasal iktidardan referansın yoksa hiçbir işe giremezsin anlayışı kökleşmiş durumda. Bürokrasinin her kademesi tamamen siyasal iktidarın yönlendirmesiyle hareket etmek zorunda kalıyor. Buna rağmen hala yeter söz milletin söylemi sanal bir söylem olmaktan öte gitmiyor.

İktidar bu söylemle toplumda geçmişten beri gelen siyasal akımları, anlayışları kendi etrafında toplama çalışıyor. Aslında yeni bir söylem bulmakta zorlanan iktidarın kendince çıkış arayışının bir göstergesi olarak bu söylemi kullandığını söylemek yanlış olmaz. Ekonomik sistemle ilgili söylenen hemen hiçbir şey gerçekleşebilmiş değil. Ülkenin parası dünyada en değersiz paralar arasına girmiş durumda. Enflasyon, faiz ve döviz politikaları tamamen iflas etmiş durumda. Göçmen politikası büyük tepkilere neden oluyor. Toplum dünyadaki gidişatla ülkedeki gidişatı kıyaslayınca büyük bir karamsarlığa düşüyor. Geçmişten beri edinilmiş pek çok kazanım kayba dönüşmüş durumda. Her geçen gün bu ülkeden ümidini kaybedenlerin sayısı artıyor. Buna rağmen seçimlerde iddialı olduğunu göstermek adına böylesi sanal söylemleri kullanmakla çıkış bulunmaya çalışılıyor.

Siyasal iktidarın bu söyleminin başarılı olup olmayacağını şimdiden öngörmek kolay değil. Bu kadar ekonomik, sosyal ve bürokratik sorunlara boğulmuş bu iktidar için hala çıkış yolu olabilir mi sorusunu tek kalemde cevaplamanın zor olması muhalefet tarafındaki kafa karışıklığından kaynaklanıyor. Muhalefet yıllardır yaşanan sorunlar karşısında topluma inandırıcı projeler sunamamış olması nedeniyle iktidar hala toplumda önemli bir kesim tarafından çözüm kapısı olarak görülmeye devam edebiliyor.

Buna rağmen 14 Mayıs seçimleri iktidar için en zor seçimlerden birisi olacağı görünüyor. Halkın tüm yaşanan sorunlara rağmen halen mevcut iktidara sahip çıkıyor olması toplumdaki kafa karışıklığını da gösteriyor. İktidar gücü kaybetmeme adına tüm ekonomik, bürokratik ve sosyal imkanları sonuna kadar kullanmaya gayret ediyor. Yıllarca ülke kaynaklarını rasyonel olmayan bir anlayışla kullanmayı alışkanlık haline getiren iktidar için bu son şans denebilir. Seçim vaatlerine bakıldığında geçmişten beri yaptıklarının sonucu olarak ortaya çıkan sorunlara şimdi çözüm üreteceğini iddia ediyor. Seçimlerde iktidar diye bir grup anlaşılsa da aslında iktidarı temsil eden sadece Cumhurbaşkanı’nın kendi şahsiyetidir. Kişiye dayalı yönetim sisteminin ortaya çıkardığı tek adam yönetim anlayışında tüm erk Cumhurbaşkanı’nın elinde bulunuyor. Cumhurbaşkanı toplum nezdinde sahip olduğu cazibeyi sonuna kadar kullanmaya çalışıyor. Toplum nezdinde cazibe sağlayan dindarlık uzun süredir aşınmış durumda. İktidarın yanına kolayca yaklaşmaya neden olan dindarlık söylemi artık toplum nezdinde çekim yaratmaktan çok, uzaklaşılmasına neden oluyor. Dindarlık söylemini usulsüzlüklere perde olarak kullanma davranışı toplum tarafından uzun zamandır fark edilmiş durumda. Bunun sonucunda dindarlık söylemi tepkiye neden olmaya başlamış durumda. Buna rağmen bu söylem halen toplumun önemli bir çoğunluğu tarafından kolayca görmezden gelinemiyor.

Tek parti iktidarının sonunu getiren 1950 seçimleri aynı zamanda toplumdaki pek çok sınırlamaların, yanlış uygulamaların ve yok saymaların da sonu olarak toplumun büyük kesimleri tarafından kabul ediliyor. Dindarlık da bu yönüyle sınırlanan, yok sayılan alanların başında geldiği inancı varken mevcut iktidarın bu söyleme sahip çıkmamasını beklemek toplumu tanımamak anlamına gelir. Toplumun büyük çoğunluğunda yakın ve uzak tarih okuma, araştırma, sorgulama ve tartışma kültürüne dayalı olarak öğrenilen, tanınan bir alan değil. Söylem düzeyinde kalan bir bakış açısıyla edinilen tarih bilincinin farkında olanlar için toplumu manipüle etmek de kolay olmaktadır. Mevcut iktidar da toplumu en iyi tanıyan siyasal hareket olmakla her zaman övünüyor. Toplumu iyi tanıdıklarını inkar etmek de mümkün değil. Muhalefet de bu konulardaki eksiklerini görebildiği gün siyasal iktidarın işi daha da zor olacaktır. Son dönemlerde bunların izleri görünmeye başladı denebilir. Fakat bugünkü siyasal panorama muhalefetin başarısından daha çok siyasal iktidarın başarısızlığının bir sonucu gibi görünüyor. Muhalefet seçime kadar toplumun dilini doğru anladığını gösterecek söylemlere daha fazla önem vermesi gerekiyor. Sadece siyasal iktidarın başarısızlığına odaklanmış bir bakış açısı, politika üretme çabası toplum tarafından kolay kabul edilir gibi görünmüyor.

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Eğitim Yönetim İlişkisi Üzerine

Eğitim sistemi insan ilişkilerinin yoğun olduğu bir çalışma alanı/sektör. Her sektörün kendi işleyiş düzeni vardır. Yürütülen faaliyetin öze...