2023 seçimlerinin yaklaştığı şu günlerde
Cumhurbaşkanı seçim sloganı olarak 1950 yılındaki CHP-DP arasındaki seçim
yarışında kullanılan sloganı kullanıyor. 1950 yılı seçimleri çok partili hayata
geçişin iktidar değişimine yol açtığı önemli bir dönüm noktasıdır. 1946 yılında
çok partili hayata geçişle birlikte yapılan seçimlerde uygulanan seçim hileleri
sonucu iktidar değişikliği yaşanamamıştı. 1946 yılında yaşanan yolsuzluklar
1950 yılında tekrar edilmediği için DP(Demokrat Parti) iktidara gelmeyi
başardı. Bu başarı 27 yıllık tek parti yönetim uygulamasına son vermiş oldu. Bu
yönüyle 1950 yılındaki DP tarafından kullanılan yeter söz milletin sloganı o
dönem için anlamlı idi.
Aynı sloganı bugün Cumhurbaşkanının kullanmaya
çalışması 1950 ruhuyla uyuşmuyor. 27 yıllık tek parti iktidarına karşı yeter
söz milletin sözünün anlamı vardı. Oysa bugün Cumhurbaşkanı’nın başında
bulunduğu iktidar 21 yıldır devleti yönetiyor. 2002 yılında iktidara gelen AK
PARTİ/AKP bu güne kadar devleti tüm kademeleriyle dönüştürmüş durumda. 2018
yılı sonrası ortaya çıkan yeni yönetim sistemi ile birlikte tam bir tek adam
yönetimi oluşturulmuş durumda. Buna rağmen iktidarın başındaki kişi olarak
Cumhurbaşkanı’nın yeter söz milletin söylemini kullanması anlamsız kalıyor.
Zaten 21 yıllık iktidar gücünü elinde bulunduran bir partinin yeter diye kime
hitap ettiği belirsiz. Yeter kelimesinde bir bıkkınlık, yapılan uygulamalar
karşı bir isyan, başkaldırı anlayışı var. İktidar partisi devlet gücünü tümüyle
elinde bulunduran yegane güç iken kime karşı yeter nidasını yükseltiyor,
anlaşılmıyor. Sözün millette olması söylemi de yine anlamsız. Milletin
temsilcisi olan mecliste çoğunluk 21 yıldır iktidarda olduğu halde hala sözün
millette olmadığını ima edip bundan sonra sözü millete vereceğini iddia etmek
çok anlamsız.
İktidar devlet erkini en üstten en alta istediği
gibi şekillendirmiş durumda. İktidarın partisi tam bir devlet partisine
dönüşmüş durumda. İktidar partisinin yöneticileri ülkenin her yerinde tüm iş ve
işlemlere doğrudan müdahil oluyor. Öyle bir sistem kurulmuş ki siyasal
iktidarın istemediği bir uygulamanın hayata geçebilmesi mümkün değil. Objektif
olmayan her tür yan yollar kullanılarak kadrolaşma sonuna kadar istendiği
şekliyle yürütülüyor. Toplumda adamın yoksa, siyasal iktidardan referansın
yoksa hiçbir işe giremezsin anlayışı kökleşmiş durumda. Bürokrasinin her
kademesi tamamen siyasal iktidarın yönlendirmesiyle hareket etmek zorunda
kalıyor. Buna rağmen hala yeter söz milletin söylemi sanal bir söylem olmaktan
öte gitmiyor.
İktidar bu söylemle toplumda geçmişten beri gelen
siyasal akımları, anlayışları kendi etrafında toplama çalışıyor. Aslında yeni
bir söylem bulmakta zorlanan iktidarın kendince çıkış arayışının bir göstergesi
olarak bu söylemi kullandığını söylemek yanlış olmaz. Ekonomik sistemle ilgili
söylenen hemen hiçbir şey gerçekleşebilmiş değil. Ülkenin parası dünyada en
değersiz paralar arasına girmiş durumda. Enflasyon, faiz ve döviz politikaları
tamamen iflas etmiş durumda. Göçmen politikası büyük tepkilere neden oluyor.
Toplum dünyadaki gidişatla ülkedeki gidişatı kıyaslayınca büyük bir
karamsarlığa düşüyor. Geçmişten beri edinilmiş pek çok kazanım kayba dönüşmüş
durumda. Her geçen gün bu ülkeden ümidini kaybedenlerin sayısı artıyor. Buna
rağmen seçimlerde iddialı olduğunu göstermek adına böylesi sanal söylemleri
kullanmakla çıkış bulunmaya çalışılıyor.
Siyasal iktidarın bu söyleminin başarılı olup
olmayacağını şimdiden öngörmek kolay değil. Bu kadar ekonomik, sosyal ve
bürokratik sorunlara boğulmuş bu iktidar için hala çıkış yolu olabilir mi
sorusunu tek kalemde cevaplamanın zor olması muhalefet tarafındaki kafa
karışıklığından kaynaklanıyor. Muhalefet yıllardır yaşanan sorunlar karşısında
topluma inandırıcı projeler sunamamış olması nedeniyle iktidar hala toplumda
önemli bir kesim tarafından çözüm kapısı olarak görülmeye devam edebiliyor.
Buna rağmen 14 Mayıs seçimleri iktidar için en zor
seçimlerden birisi olacağı görünüyor. Halkın tüm yaşanan sorunlara rağmen halen
mevcut iktidara sahip çıkıyor olması toplumdaki kafa karışıklığını da
gösteriyor. İktidar gücü kaybetmeme adına tüm ekonomik, bürokratik ve sosyal
imkanları sonuna kadar kullanmaya gayret ediyor. Yıllarca ülke kaynaklarını
rasyonel olmayan bir anlayışla kullanmayı alışkanlık haline getiren iktidar
için bu son şans denebilir. Seçim vaatlerine bakıldığında geçmişten beri
yaptıklarının sonucu olarak ortaya çıkan sorunlara şimdi çözüm üreteceğini
iddia ediyor. Seçimlerde iktidar diye bir grup anlaşılsa da aslında iktidarı
temsil eden sadece Cumhurbaşkanı’nın kendi şahsiyetidir. Kişiye dayalı yönetim
sisteminin ortaya çıkardığı tek adam yönetim anlayışında tüm erk Cumhurbaşkanı’nın
elinde bulunuyor. Cumhurbaşkanı toplum nezdinde sahip olduğu cazibeyi sonuna
kadar kullanmaya çalışıyor. Toplum nezdinde cazibe sağlayan dindarlık uzun
süredir aşınmış durumda. İktidarın yanına kolayca yaklaşmaya neden olan
dindarlık söylemi artık toplum nezdinde çekim yaratmaktan çok, uzaklaşılmasına
neden oluyor. Dindarlık söylemini usulsüzlüklere perde olarak kullanma
davranışı toplum tarafından uzun zamandır fark edilmiş durumda. Bunun sonucunda
dindarlık söylemi tepkiye neden olmaya başlamış durumda. Buna rağmen bu söylem
halen toplumun önemli bir çoğunluğu tarafından kolayca görmezden gelinemiyor.
Tek parti iktidarının sonunu getiren 1950 seçimleri
aynı zamanda toplumdaki pek çok sınırlamaların, yanlış uygulamaların ve yok
saymaların da sonu olarak toplumun büyük kesimleri tarafından kabul ediliyor. Dindarlık
da bu yönüyle sınırlanan, yok sayılan alanların başında geldiği inancı varken
mevcut iktidarın bu söyleme sahip çıkmamasını beklemek toplumu tanımamak
anlamına gelir. Toplumun büyük çoğunluğunda yakın ve uzak tarih okuma,
araştırma, sorgulama ve tartışma kültürüne dayalı olarak öğrenilen, tanınan bir
alan değil. Söylem düzeyinde kalan bir bakış açısıyla edinilen tarih bilincinin
farkında olanlar için toplumu manipüle etmek de kolay olmaktadır. Mevcut
iktidar da toplumu en iyi tanıyan siyasal hareket olmakla her zaman övünüyor.
Toplumu iyi tanıdıklarını inkar etmek de mümkün değil. Muhalefet de bu
konulardaki eksiklerini görebildiği gün siyasal iktidarın işi daha da zor
olacaktır. Son dönemlerde bunların izleri görünmeye başladı denebilir. Fakat
bugünkü siyasal panorama muhalefetin başarısından daha çok siyasal iktidarın
başarısızlığının bir sonucu gibi görünüyor. Muhalefet seçime kadar toplumun
dilini doğru anladığını gösterecek söylemlere daha fazla önem vermesi
gerekiyor. Sadece siyasal iktidarın başarısızlığına odaklanmış bir bakış açısı,
politika üretme çabası toplum tarafından kolay kabul edilir gibi görünmüyor.
Muhalifbakış |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder