Zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran kanun, 11 Nisan 2012'de
''İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun'' adıyla Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Bu kanunun yürürlüğe girmesi sonrası okullar okul öncesi,
ilkokul, ortaokul ve ortaöğretim kurumları olarak ayrıldı. Okul öncesi hariç
diğer kademeler zorunlu oldu. Kanuni düzenleme ile getirilen bu sistemin alana
yansıması üzerinde durmak gerekiyor. Eğitim sisteminin kağıt üzerinde
düzenlenmesi kadar hatta çok daha önemli yönü alandaki uygulamalardır. Zira kağıt
üzerinde yazılı olan teorik boyut uygulamadaki gerçeklikle örtüşmediği sürece
çok fazla bir anlam taşımamaktadır.
Eğitim sistemine yönelik düzenleme çalışmaları Osmanlı
döneminin son dönemlerinde başladı. Cumhuriyet dönemi ile birlikte yeni bir
dönem başlamış gibi görünse de Osmanlı döneminden bağımsız bir yaklaşımla ele
almak doğru değildir. Bu yönüyle eğitim sistemine yönelik düzenleme çalışmaları
150 yıllık bir geçmişe sahiptir. 150 yıllık bu düzenleme çabaları halen
sağlıklı bir yapıya ulaşabilmiş değil gibi görünüyor.
Bugünkü yapının temel çerçevesi 1970’li yıllarda çizilmiştir.
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile okul sisteminde zorunlu eğitim temel
eğitim olarak isimlendirilmiş ve temel eğitim okulları ilköğretim okulları
şeklinde açılacağı hükmü getirilmiştir. Bu kanuni düzenleme sonrası bu alandaki
uygulamalar yaygın şekilde uzun süre hayata geçirilememiştir. Eğitim alanındaki
kanuni uygulamaların hayata gerektiği gibi geçirilememiş olmasının pek çok
siyasal, sosyal, ekonomik ve bürokratik yönleri vardır.
Toplumda eğitim alanı ideolojik bir kamplaşma alanı haline
dönüştürülmüştür. Eğitimi toplumun dönüştürülmesinde araç olarak gören çevreler
bu aracı kendi kontrol ve tek ellerine almak istemişlerdir.
Ülkede yaşanan ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlar eğitime
dair yaşanan sorunları sürekli gözden uzak kalmasına neden olmuştur.
Günümüzde kanuni düzenlemenin gereği olarak ilkokul, ortaokul
ve ortaöğretim kurumu şeklinde ayrılan öğretim kurumları yeterli fiziksel
altyapı olmaması nedeniyle zorunlu olarak aynı ortamları kullanmak zorunda
kalmaktadır. Aynı binada ilkokul, ortaokul, ortaokul, lise, hatta bazen ikiden
çok okul levhalarının bulunduğu görülmektedir. Son dönemde anaokullarına ait
levhaların da ilkokul ve ortaokul levhalarına eklendiği görülüyor. Okullarımız
tam bir okul levhası enflasyonu ile karşı karşıyadır denebilir.
İlkokul ve ortaokulların bünyesinde okul öncesi eğitim vermek
amacıyla açılmış olan ana sınıfları anaokuluna dönüştürülerek kurumların kağıt
üzerindeki sayıları daha da arttırılmış durumdadır.
Sistemde yani kağıt üzerinde ilkokul ile ortaokulun ayrı olmasına
rağmen gerçekte yönetim, personel, fiziki ortam ve diğer yönlerden birlikte ele
alınması eğitim sisteminin yönetiminde sorunlara neden olmaktadır.
Okul öncesi eğitime dair mevzuat hükümlerine bakıldığında
okul öncesi eğitim faaliyetlerinin yürütüldüğü kurumlar olarak anasınıfları,
uygulama sınıfları ve anaokulları şeklinde gruplandırıldığı görülmektedir.
Anasınıfları ilkokul, ortaokul veya ortaöğretim bünyesindeki yönetimlere bağlı
olarak bir veya birkaç sınıf olarak açılmaktadır. Uygulama sınıfları okul
öncesi eğitim alanında program uygulayan geçmişte kız meslek lisesi diye
nitelenen fakat daha sonra mesleki ve teknik eğitim alanında ortaöğretim kurumu
diye nitelenen ve çocuk gelişimi programı uygulayan lise/ortaöğretim kurumları
bünyesinde açılmaktadır. Anaokulları ise bağımsız yönetime sahip ayrı okullar
şeklinde kurulur şeklinde düzenlemelerin olduğu görülmektedir. Okul öncesi
eğitim faaliyetlerine yönelik eğitsel ve uygulama sürecine bakıldığında
anasınıfı, uygulama sınıfı veya anaokulu şeklinde isimlendirilen üç farklı
kurumda da aynı nitelikte faaliyetlerin var olduğu görülür. Aslında okul öncesi
eğitim faaliyeti anasınıfı, uygulama sınıfı ve anaokulu olarak hangi isim
altında olursa olsun tümünde aynı içerik ve uygulamaya sahiptir. Öğrenciye
yönelik uygulamalar üç kurumda da aynı içerik ve kapsamda yapılır. Fark tamamen
uygulama yapılan kurumlara özgü şartlara göre esnetilebilmesinden kaynaklanır.
Anasınıfları çok daha kolay açılıp yürütülebilir. Uygulama sınıfları alana özgü
teorik ve uygulama kolaylığı sağlamak amacıyla oluşturulur. Anaokulları okul
öncesine yönelik daha bağımsız işleyiş düzeni sağlama imkanı sunar. Okul öncesi
eğitimin yaygınlaştırılması sürecinde amaç ihtiyaç duyan öğrencilere ulaşmaksa
kurumların isminin çok da önemi olmasa gerek.
Milli Eğitim Bakanlığı son dönemde anasınıflarını
anaokullarına dönüştürme şeklinde bir uygulama yapmaktadır. Bu uygulamada
ilkokul, ortaokul ve ortaöğretim kurumları bünyesindeki anasınıfları anaokuluna
dönüştürülmektedir.
İlkokul, ortaokul ve ortaöğretim kurumları bir müdür
tarafından yönetilirken aynı kurumun bünyesindeki diğer okullar için müdür
yardımcılığı ataması yapılmaktadır. Aynı müdürün yönetiminde iki ayrı müdür
yardımcısı görevlendirilirken sistem üzerinde iki ayrı okul tanımlaması yapılmaktadır.
Müdür yardımcıları sorumlu oldukları kurumun yönetim faaliyetleri başta olmak
üzere tüm diğer işlerini ilgili mevzuata göre yürütürken aynı müdüre bağlı
olarak çalışmaktadır. Okulun öğretmenleri, öğrencileri ve diğer personel aynı
ortamları paylaşmaktadır.
Okulların bu şekilde farklı isimlendirilmesine karşı aynı ortamları
kullanmaları zorunluluktan kaynaklanmaktadır. Her okul türü için ayrı bir binanın
ayrılması mümkün değildir.
Zorunlu eğitimin yaygınlaştırılması amacıyla uzun yıllar boyunca
imkanlar ölçüsünde okul binaları yapılmaya çalışılmıştır. Kesintisiz sekiz
yıllık eğitim düşünülerek yapılan okul binaları yeni yasal düzenleme sonrası
dört yıllık ilkokul ve ortaokula dönüşümle birlikte yeni sisteme uyumda sorun
yaratmıştır. Bu sorun günümüzdeki uygulama ile aşılmaya çalışılmaktadır. Ancak
bu çözüm yöntemi daha farklı sorunların yaşanmasına neden olmuştur.
Okul türlerine göre işleyişi düzenleyen mevzuat hükümleri
geçmişten bugüne yeni duruma göre değiştirilmemiştir. İlkokul ve ortaokul diye
ayrılan okulların işleyişini düzenleyen mevzuat temel eğitim adı altında okul
öncesi, ilkokul ve ortaokulun tümünü kapsar şekilde varlığını sürdürmektedir.
Aynı mevzuatın üç farklı kurum türüne yönelik düzenlemeler içermesi uygulamayı
zorlaştırmaktadır. Tek yönetim altında üç farklı kurumun yönetilmesi uygulaması
bürokratik işleyişte karmaşaya yol açmaktadır. Kağıt üzerindeki gereklilik ile
uygulama arasındaki şartların uyuşmasında yaşanan zorluklar uygulayıcılarda
çatışmaya neden olmaktadır.
Okul binası yapımı için geçmişten bugüne harcanan çabalardan
geri dönüş kolay değildir. Bunun yerine sistem üzerinde kurumların fiziki
şartları da dikkate alınarak ilkokul, ortaokul kategorisi yanında ilköğretim
okulu şeklinde bir tanımlama yapılarak sorun yaratan işleyişe izin
verilmeyebilirdi.
Sistem üzerinde kurumların bu şekilde ayrılması yerine
ilköğretim okulu şeklinde tanımlanabilirdi. Böylece yönetim, uygulama ve
mevzuat bütünlüğü sağlanmış olurdu. Mevcut duruma bakıldığında uygulamada yönetim
ve uygulama karmaşasının yaşandığı görülmektedir. Uygulamada tek müdüre bağlı
iki farklı kademenin işlerini yürüten müdür yardımcıları iki farklı kurumun
işlerini sistem üzerine işlemektedir. Tek başlılık ile çok başlılık bir arada
karmaşaya yol açmaktadır. Tek mevzuat içinde farklı kurumların birleştirilmesi
işleyişi zorlaştırmaktadır. Aynı yönetime bağlı personelin katılacağı
kurul/komisyon çalışmaları kademelere göre farklılaşması nedeniyle
yöneticilerin işlerini çoğaltmaktan öte anlamı olmayan bir işleyiş düzeni okul
işleyişini zorlaştırmakta, personelde anlamsız iş yükü duygusunun doğmasına
neden olmaktadır.
Muhalifbakış |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder