Sistemli bir
eğitim faaliyeti dünyada uzun bir geçmişe sahip olmamakla birlikte bizim
ülkemizde daha da kısa bir geçmişe sahiptir. Sistem kurma adına girişimler
bulunmakla birlikte Osmanlı döneminde başarıya ulaşabilmiş değildir.
Cumhuriyetle birlikte girişilen iddialı çabalar uzun soluklu olmaktan uzak
kalmış ve sürekli bir değişimle karşı karşıya kalınmıştır. Bugün dahi gerçek
anlamda sistemli bir eğitim faaliyetinden söz etmek yok dense hata edilmiş
olmaz. Türkiye eğitim sistemi olarak nitelenebilecek bir yapı hala kurulabilmiş
değildir. Uzun yıllar boyu sağlanamayan siyasi istikrarsızlık bunun başlıca
sorumlusu gibi görülse de mevcut iktidarın yirmi yılı aşan yönetim tecrübesinde
var olan istikrara rağmen sorunların azalmasından ziyada artış göstermesi
istikrarsızlığın doğru bir gerekçe olmadığını göstermiştir. Yaşanan sorunların boyutlarına
bakınca köklerin çok daha derinlerde olduğunu göstermektedir.
Cumhuriyet dönemindeki
eğitim sistemi sorunlarını belli bir alanla sınırlamak güç görünmektedir.
Sistemin yapılanma, yaygınlaşma, işleyiş ve gelişim sorunları azalmak yerine
her geçen gün artma eğilimindedir. Osmanlı döneminde görmezden gelinen veya
yaşanan siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel, mali iç ve dıştan kaynaklanan
devasa sorunlardan dolayı görmeye fırsat bulunamayan sorunlar Cumhuriyetle
birlikte varlığını sürdürmeye devam ederken ne yazık ki çözüm üretilememiştir.
Eğitim
sisteminin olmamasının getirdiği boşluk yabancı ülkeler tarafından çok iyi
değerlendirilmiş ve ülkenin her yanı yüzlerce yabancı okulla doldurulmuştur.
Cumhuriyetle birlikte bu okulların varlığı her ne kadar sınırlanmaya çalışılsa
da tamamen yok edilememiştir. Bugün dahi yabancı/azınlık okulların etkisi
eğitim sisteminin işleyiş düzeni içinde varlığını sürdürmektedir. Yabancı
okullarda kurulmuş işleyiş düzeni hala ülkenin yerli eğitim kurumlarının bir
adım önünde gitmektedir. Bunu gören pek çok vatandaşımız çocuklarını
yabancıların okullarına göndermek için adeta yarışmaktadır. Yabancı okulların
bu tekeli kısmen fen liselerinin yaygınlaştırılması ile kırılmış gibi görünse
de bu alanda da sorunların görmezden gelinemeyecek düzeylerde olduğunu kabul
etmek gerekiyor.
Eğitim sistemi yasal çerçeveyle belirlenmiştir. Bununla
birlikte yasal çerçevenin sistemin işleyiş düzenine gerektiği gibi etki
edebildiğini söylemek zordur. Osmanlı dönemindeki başıboşluk bu dönemde vardır
denemez ancak, yasal çerçeve sürekli müdahaleler nedeniyle istikrarlı bir
işleyişe kavuşamamıştır. Yasal çerçeve dünden bugüne hedefsiz bir şekilde
oradan oraya sürüklenen bir yaprak görünümündedir. Siyasal iktidarlar eğitim
sistemini dolayısıyla okulları kendi siyasal amaçlarına hizmet edecek araçlar
olarak kullanmak için çaba göstermektedir. Bununla birlikte toplumda ortak bir
fikir doğrultusunda işleyişe kavuşturulması gerekliliğine dair bilinç halen
geliştirilememiştir. Bir dönem laik vatandaş yetiştirme hedefi bugün dindar
nesil yetiştirmeye dönüşmüştür. Bu durum eğitim alanına halen çatışmacı bir
anlayışla yaklaşıldığının göstergesidir.
Resmi ve özel
girişim aracılığıyla geliştirilmeye çalışılan eğitim sisteminde büyük pay
resmi/kamuya aittir. Milli Eğitim Bakanlığı eliyle işletilmeye çalışılan eğitim
alanı ülkenin tüm alanlarına yönelik faaliyetleri tek başına güya planlanır,
yönetilir ve değerlendirilir. Tek başına yürütülen bir faaliyette derli toplu
bir işleyiş, düzen beklense de gerçeklik bu beklentiye uymaz. Tüm yetkileri
eline aldığını zanneden milli eğitim bakanlığı alanın tamamına hakim olmaktan
çok uzaktır. İletişim ve haberleşmenin bu kadar yaygınlaştığı günümüzde dahi eğitim
sisteminin bağlı olduğu yasal çerçeveye uymayan o kadar çok işleyiş vardır ki
duruma yakından bakınca şaşırmamak elden gelmez. Resmi eğitim sisteminin
paralelinde vakıflar, cemaatler, gruplar tarafından kurulan ve yürütülen o
kadar çok ve çeşitli faaliyet vardır ki bunlara bakınca bu ülkede bir devlet
otoritesi var mı sorusu insanın aklına takılmaması imkansızdır. Merdiven altı
kavramı artık durumu tasvir etmekten çok uzaktadır. İnternete girip yapılacak
küçük bir araştırma bu alandaki yaşananları görmeyi sağlar. Resmi kurumlara
alternatif medreseler, eğitim kurumları, kurslar, kurumlar garip karşılanmaz. Yasal
olarak mümkün olmayan her tür eğitim ve kurs faaliyeti gözünüzü çevirdiğiniz
her yerde rahatlıkla görülür. Kamuya açık alanlarda yapılan reklamlarda verilen
mesajlarda, ilan ve duyurularda yasal çerçeveye uymayan her husus bakanlığın
merkez teşkilatında devletin eğitim faaliyetlerini yönetmekten sorumlu
yetkilileri tarafından dahi kabul edilir. Bu alanda çözüm üretme sorumluluğuna
sahip olan yetkililer adeta gözlerini ve kulaklarını kapatmış gibi hareket
etmektedir.
Eğitim faaliyetlerinin
önemli bir boyutu olan ve özel teşebbüsler tarafından yürütülen eğitim öğretim
faaliyetleri öylesine ihmal edilmiş durumdadır ki bu alanda kimin ne yaptığı
belirsiz bir durumdadır. İzinli veya izinsiz yürütülen faaliyetler öylesine
yaygınlık kazınmış bir durumda iken buna dur demesi gereken yönetim makamları
ilgisizlik ve çaresizlik içinde günlük rutinin dışına çıkmaya yönelik adım
atmamaktadır. Eğitim yönettiğini zanneden bakanlık merkez ve taşra teşkilatı bu
gidişe dair girişimde bulunmaktan imtina etmektedir. Özel teşebbüsler
tarafından yürütülen eğitim öğretim faaliyetleri konusunda yasal düzenlemeler
olmakla birlikte bu düzenlemeler uygulamada işlevsiz kalmaktadır.
Milli Eğitim Bakanlığı özel öğretim alanına yönelik
istikrarlı, standart, rutin, değişmez, kendinden emin bir işleyiş düzenine
sahip olduğunu söylemek neredeyse mümkün değildir. Özel öğretimin düzenlenmesine yönelik alanlarda sürekli
değişmeler vardır. Mevzuat, uygulama usulleri, standartlar ve işleyiş düzeni
sürekli değişmektedir. Bu durum istikrarsızlığı daha da büyütmektedir. Bir
dönem özel öğretime yönelik devlet teşvikleri yapılırken bir süre sonra bu
teşviklerin kaldırıldığı, duruma ve zamana göre teşvike yönelik
kriterlerin sürekli değiştirildiği görülür.
Teşviklere güvenerek kurum açanlar bir süre sonra yeni durumla
karşılaşınca ne yapacaklarını şaşırmaktadır.
Eğitim sistemini genel olarak yöneten Milli Eğitim
Bakanlığının bakış açısı tüm eğitim sistemini doğrudan etkilemektedir. Eğitimin
yönetiminden sorumlu olan bakanlığın bakış açısına ilişkin yasal çerçeve bir fikir vermekle
birlikte yeterince değerlendirme imkanı vermemektedir. Eğitime dair bakış açısını
ortaya koyacak anlayışı betimlemeye yarayacak veriler, raporlar,
değerlendirmeler kamu ile paylaşılmamaktadır. Yeterli veri olmayınca herkesin
kendine özgü yapacağı değerlendirmeler ortaya çıkmaktadır. Bakış açısı bakan kişiden kişiye değişmektedir. Eğitime dair bakış açısına ilişkin kanaat elde edebilmek için
eğitime dair uygulamalara bakmak gerekiyor. Eğitime dair uygulamaları tek
kelimeyle ele alıp değerlendirmek ise oldukça zordur. Eğitimin yönetim/yönetici boyutu, öğretmen boyutu, özlük
hakları boyutu, okul boyutu, öğretim kademeleri boyutu, sınavlar, sınıf
geçmeler, kademeler arası geçiş, personel politika ve uygulamaları,
yükseköğretim, temel eğitim, mesleki eğitim, eğitime erişim, barınma, mezuniyet
sonrası imkanlar, örgün ve yaygın eğitim gibi pek çok alana yönelik
uygulamalara bakılarak eğitime dair değerlendirmeler yapmak mümkündür. Sayılan
bu alanların her biri aynı zamanda sorun alanları olarak da isimlendirilir. Her
alan bu yönüyle sorunlarla boğulmaktadır.
Eğitim uygulamaları içinde denetim alanı bakanlık tarafından
ele alınması gereken en can alıcı uygulama alanıdır. Bu alanın eğitime dair tüm
alanlara etkisi tartışılmaz derecede büyüktür. Milli Eğitim Bakanlığının denetime yönelik bakış açısı konusunda
önemli sorunlar vardır. Eğitim politikaları genel hatları ile iyi
belirlenmediği durumlarda eğitimin alt basamaklarına yönelik politikalar da
yine benzer bakış açısıyla ele alınır. Denetim politikası da bu alt
basamaklardan sadece birisidir. Denetime dair bir politikadan söz etmek oldukça
güçtür. Denetime yönelik bakışı doğru betimlemek denetime yönelik
uygulamalardan ortaya çıkar. Denetim sistemi yasal olarak var gibi görünse de
işleyiş düzenine bakıldığında sistemden çok günlük uygulamalardan söz etmek
daha doğru olacaktır. Günlük uygulamalar ise uygulama yetkisini elinde
bulunduran kişilerin kişisel anlayışlarına göre değişmektedir. Uygulama
yetkisine sahip olanlar kendi kişisel anlayışlarına göre yetkilerini
kullanırken sistemden çok günübirlik uygulamalara yönelmektedir.
Denetim konusu eğitim sistemimizde günübirlik değişmelerle ele alındığı için istikrarlı bir yapı ortaya çıkamamıştır. Yasal olmayan her tür faaliyet kadar yasal olmakla birlikte yasal çerçeveye uymayan işleyiş faaliyetlerine yönelik önlem almada önemli bir araç konumunda olan denetim faaliyetleri uzun yıllar boyu ihmal edilmişken 2016 yılından sonra tamamen saf dışı edilmiştir. Denetim faaliyetinin etkisi yönetim faaliyetinin etkisine bağlıdır. Denetimin ihmal edilmesi ve yok sayılması eğitime dair yönetim anlayışındaki körlüğün bir başka göstergesidir. Eğitim sisteminde çoklu organ yetmezliğiyle nereye kadar gidilebileceğini öngörmek için kehanete gerek yok.
Muhalifbakış |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder