Ülkemizdeki eğitim sorunları sadece eğitimden
sorumlu bakanlığın çalışması ve çabası ile ortadan kaldırılabilecek kadar kolay
değil. Eğitim sorunları oldukça karmaşık, girift, uzun ve kapsamlı çalışmayı
gerektiren sorunlar. Eğitim dışındaki tüm diğer alanların eğitimle birlikte
işbirliğini gerektiren sorunlar bu kapsamda ele alınamayınca çözülemiyor.
Çözülemeyen sorunlar da bakanlığı yan yollara kaçmaya zorluyor.
Geçmişte bir dönem tüm okullar öğrencilerin tümünü
merkezi sınavda aldığı puana göre kabul ediyordu. Merkezi yarışma sınavına
eğitim alan tüm öğrenciler adeta girmek zorunda idi. Herkesin sınavda aldığı
puana göre sıralama yapılıyor ve okulların tümü en üst puandan en düşük puana
doğru yapılan sıralamaya göre okullara kayıt hakkı kazanıyordu. Bu sistemin
yarattığı kaos/sorun/karmaşa görüldü ve bundan vazgeçildi. Bunun yerine
herkesin en yakınındaki okula gideceği iddia edildi. Buna rağmen küçük bir
azınlık için önce fen liseleri sınav puanıyla öğrenci seçmeye devam etti.
Ardından bu sayı her geçen gün arttı. Fen liselerine eş değer konumda nitelendirilmeye
çalışılan sosyal bilimler liseleri de aynı gruba dahil edildi. Bir süre sonra İmam
Hatip liselerine talep olmadığı görülünce İmam Hatip Lisesine çocuğunu
göndermeyi düşünen aileler için yeni bir model geliştirildi. Fen ve Sosyal
Bilimler lisesi programı uygulayan proje imam hatip liseleri gibi garip bir
kategori oluşturuldu. Bu aralıktan pek çok farklı ortaöğretim kurumu geçmeye
başladı. Artık proje uygulayan okul kategorisinde Anadolu liseleri, mesleki ve
teknik Anadolu liseleri ve diğer tür okullar da proje uyguluyoruz adı altında
ayrıcalıklı hale gelmeye başladı. Ülkenin genel eğitim politikalarına yönelik
çalışmalar yapması gereken bakanlığın okulların öğretmen ve yöneticilerinin
atanmasına kadar ayrıntıya giren işlerle uğraşması bir başka handikap.
Bu uygulama aslında nitelikli eğitim
talebinde bulunan nüfusu tatmin etmek amacıyla geliştirilmiş bir yan yol olarak
kullanılmaya başlandı.
Sistemde bulunan herkesin yarışma sınavındaki
durumuna göre bir okula yerleşmesi önemli bir sorun oluştururken hiçbir sınav
yapılmaksızın öğrenci yerleştirilmesi uygulaması da nitelikli okul talebine
sahip olan aileleri tatmin etmedi. Bu yoğun talebi karşılayamayan bakanlık
sorunları çözecek köklü çözümler bulmak yerine pansuman çözümler üreterek
sorunların etrafından dolaşmayı tercih ediyor.
Nitelikli eğitim talebi toplumun tümü
tarafından dile getirilen bir talep değil. Eğitimin önemine inanma düşüncesi/ihtiyacı/gereksinimi
üst düzey bir gereksinim. Ülkede toplumun büyük çoğunluğunun sosyo ekonomik
düzeyi dünyadaki genel ortalamanın oldukça altında. Bu durum temel düzeydeki
ihtiyaçların karşılanmasını zorlaştırıyor. Toplumun çoğu temel düzeydeki
ihtiyaçlara odaklanmak zorunda kaldığı için eğitim gibi üst düzey
gereksinimlere yeterince zaman ayıramıyor. Toplumdaki dengesizlikleri ortadan
kaldırıp adaletli bir toplum yapısı oluşturması gereken devlet ve devletin
yetkili kurum ve kuruluşları ile bunların başında bulunan yetkili ve sorumlular
bu sorunlarla uğraşmak yerine daha kolay işlerle uğraşmayı tercih ediyorlar.
Sınavla öğrenci alan okullar nitelikli
okullar olarak isimlendiriliyor. Bu okullarda sınıf mevcutları 30’u geçemiyor.
Öğrenciler merkezi sınavda aldıkları puanlara göre bu okullara yarışma
sınavındaki seviyelerine göre alınıyor. Sınavla öğrenci alan okullar kapsamında
fen liseleri, sosyal bilimler liseleri, Anadolu liseleri ile özel bir proje/program
uygulayan okullar yer alıyor.
Sınavla öğrenci alan okullar dışındaki
okullar mefhumu muhalifinden hareketle niteliksiz okullar olarak isimlendirilmek
zorunda kalınıyor. Bu okullarda sınıf mevcutlarında herhangi bir sınır olmadığı
için uygulamada kırklara dayanabildiği gibi geçe de biliyor. Adrese dayalı bir
kayıt sistemi uygulandığı iddia edilse de yerleşim birimlerindeki tüm okullar
tek bir yerleşim yeri olarak belirlendiği için aslında uygulamada yine not
ortalamasına göre bir sıralama yapılmak zorunda kalındığı için seviyeye göre
gruplanmış öğrencilerden oluşan okullar yine ortaya çıkmış oluyor. Aslında bu
uygulama geçmişteki sınav puanına göre yapılan yarışma sınavına dayalı
sıralamadan çok da farklı bir sonuç doğurmuyor. Okullar yine başarı durumuna
göre gruplanmış durumda. Ayrıcalıklı gruplara özgü okullarla sıradan insanlara
özgü okullar bir şekilde ayrılmış oluyor. Ayrıcalıklı gruplara özgü okullar
nitelikli, sıradan toplum kesimlerine özgü okullar niteliksiz. Geçmişten bu
güne varlığını sürdüren paran kadar konuş anlayışı sürgit devam ediyor.
Eğitim sisteminde yer alan okulların
nitelikli ve niteliksiz diye ayrılması kadar bu ayrımı eğitim sistemini yöneten
bakanlığın yapması çok daha garip/ilginç ve de acı.
Nitelikli eğitim almak her vatandaşın en
temel hakkı olduğu halde bu hakkın kullanımından sorumlu devlet kurumu olan
milli eğitim bakanlığının bu konuda üzerine düşeni yapmak yerine nitelikli
eğitim endişesi taşıyan küçük bir azınlığa hizmet eder şekilde davranması
garip/ilginç ve acı.
Bakanlığın mevcut eğitim sorunlarını çözme
iradesini ortaya koyamamasının en önemli nedeni neyi nasıl yapacağı konusundaki
kafa karışıklığı yaşanmasıdır. Mevcut siyasal iktidarın ülke yönetimine ilişkin
vizyonsuz bakışı bu kafa karışıklığının yaşanmasına neden oluyor denebilir.
Vizyonsuzluğun nedeni ise mevcut dünya gerçeklerinden habersiz bir yaşam
felsefesine, bakış açısına sahip olunması. Mevcut iktidar geçmişten bugüne
gelinceye kadar içinden geçerek geldiği tarihi mirası, kültürel, siyasal arka
planı sağlıklı bir toplumsal zemine oturmuyor. Bunun nedeni de ülkenin genel
toplumsal zemininin sağlıksız olmasından kaynaklanıyor denebilir. Türkiye
toplumu geçmişten beri sağlıksız bir yapıda varlığını sürdürdü. Toplumdaki
sağlıksız yapıyı tam olarak ortaya koyabilmek o kadar kolay değil. Toplumun
tarihi, siyasal, sosyal, coğrafi, kültürel, ekonomik pek çok yönü var. Bunların
tümünü kapsayabilmek oldukça zor. Toplumun sağlıksız yapısından süzülerek
ortaya çıkan siyasal, sosyal gruplar mevcut kurumları kullanarak toplumsal
hayata hizmet sunmak zorundalar. Kamu hizmeti amacıyla oluşturulmuş kurumlar
toplumun tüm kesimlerini içine almak zorunda. Toplumun tüm kesimlerini içinde
barındıran sosyal gruplar sahip oldukları her tür siyasal, sosyal, kültürel
mirası içinde bulundukları kurumlara taşıyorlar.
Türkiye toplumunun hastalıklı yapısının
ortaya çıkardığı kurumsal yapılardan birisi olan eğitim sistemi de diğer
yapılardan farklı bir anlayışta oluşturulmadı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder