19 Mayıs 2022 Perşembe

Tarih Tekerrür Ederken…


 

Abdülhamit dönemine ilişkin yazılanlar okunduğunda, devletin geçmişten beri yarattığı sorunlu alanların büyüyerek hangi aşamalara geldiği görülüyor. Bu döneme ilişkin yazanların lehte ve aleyhte görüş ve değerlendirmeler yaparak toptancı bir bakış açısıyla hareket ettikleri görülüyor. Tarihi olay ve olgulara bu şekilde toptancı bakış açısından tamamen kurtulabilmek mümkün değil. Tarihi veya güncel hangi konu olursa olsun her konuda aslında bu tür toptancı bakış her zaman var. Bunun temel nedeni insan denilen varlığın doğasından kaynaklanıyor. İnsan, doğası gereği çok farklı, karmaşık bir yapıya sahip. Birey olarak da ele alınsa toplu olarak da ele alınsa insana dair kesin bir yargıya varabilmek zor. Bu nedenle insana dair kesin değerlendirmeler yapmamak gerekiyor.

Burada okuyucuya büyük görev düşüyor. Okuyucunun objektif bir bakış açısıyla çevresindeki her şeye nesnel bir şekilde yaklaşma alışkanlığını kazanması gerekiyor. Bunun için de sahip olduğu akıl nimetinin kıymetini çok iyi bilmesi, aklını doğru bir araç olarak kullanması, aklını başkalarının ellerine gözü kapalı teslim etmemesi gerekiyor. İlgisini, dikkatini çeken ne olursa olsun her konuda nesnellik/objektiflikten uzaklaşmamak insanın kullanılmamasına yardımcı olacaktır. Aksi takdirde insanlar birilerinin elinde oyuncağa dönüşmekten kurtulamaz.

Tarihi olaylara da bu çerçevede nesnel bir bakış açısıyla yaklaşmak önem arz ediyor. Abdülhamit özelinde Osmanlı genelinde bu bakış açısının geliştirilmesi için odaklanılan, konuda yazılmış tüm kaynaklara ulaşmak bu çerçevede birinci adım olmalıdır. Kaynakların tümüne ulaşabilmek oldukça zor olabilir. Okuma çabası kolay bir iş değil. Zaten okumanın zorluğu hemen tüm alanlarda insanları nesnellikten/objektiflikten uzaklaştırıyor. İnsan doğası gereği zorluklardan kaçmak, kolay olana yaklaşmak istiyor. Oysa her kolaylık aynı zamanda insanlar için tehlikeleri veya uzun vadede zorlukları da beraberinde getiriyor. Yaşadığımız dünyada herhangi bir şeyi üretmek, yapmak, ortaya çıkarmak oldukça zor bir süreç. Bunun gibi bilgiyi doğru bir şekilde yapılandırmak da aynı şekilde zor bir süreç. Tarih konusunu merkeze aldığımızda da aynı şey söz konusu oluyor.

Abdülhamit’e özel kitaplarda bazıları onu kızıl sultan diye nitelerken bazıları da muhteşem sultan/ulu hakan diye niteliyor. Benzer şekilde tarihî hemen her konuda; lehte ve aleyhte değerlendirmeler çerçevesinde insanlar toplanıyor, gruplaşıyor ve cepheleşiyorlar. Bu durum toplumdaki birlik ve beraberlik duygusunu azaltırken toplumsal gücün de dağılmasına neden oluyor. Atatürk, Cumhuriyet, din, Osmanlı, tarih, siyaset, kadın, ekonomi, eğitim gibi hangi kavram ele alınsa toplumda benzer bir gruplaşma, cepheleşme oluşurken her grup kendini haklı/doğru görürken karşıdakini düşman/hain/satılmış konumuna oturtup yok etmeye çabalıyor. Bu iki cephe toplumdaki güvenin temeline dinamit olarak konulunca artık hemen hiçbir konuda birlik olmak mümkün olmuyor.

Osmanlı’nın Abdülhamit dahil diğer tüm yakın tarihine ilişkin olaylara yakından bakıldığında bugün yaşanan sorunların kaynaklarını görmek mümkün. Ne yazık ki halen geçmişten gelen kök sorunlarımıza çözüm bulabilmiş değiliz. Geçmişten bugüne devam eden rüzgar önündeki amaçsız sürüklenme girdabından çıkabilmek için kök sorunların çözülmesi şart. Kök sorunlar doğru şekilde teşhis edilmediği sürece bataklıktaki sivrisineklerle uğraşmaya devam edilecek gibi görünüyor. Kök sorunların doğru teşhisi için; bugünün sorunlarının geçmişteki izleri doğru bir şekilde takip edilerek sorunların nedenleri, kaynakları, başlangıcı ortaya çıkarılabilir.

Bu çerçevede Abdülhamit özeline bakıldığında, Abdülhamit’i ne kızıl sultan ne de ulu hakan olarak yermek veya övmek hatasına düşmemek gerektiği söylenmelidir. Abdülhamit, hataları ile sevapları ile insandır. Bu toplumun geçmişinde yer almış, toplumun 33 yılına hakim olmuş bir tarihi değerdir. Bu değeri yok etmek, kötülemek, yermek bize bir şey katmayacağı gibi övmek de bugünümüze bir katkı sağlamayacaktır. Abdülhamit’i doğru yerine koymak demek, yaptığı hatalardan ders alarak bugün aynı hataları tekrar etmemek anlamına gelmektedir. Abdülhamit’e dair en nesnel kitaplardan birisi Orhan Koloğlu’nun "Abdülhamit Gerçeği" isimli kitabı. Bu kitap Abdülhamit konusunda yazılmış yerli ve yabancı kaynakların taranması, karşılaştırılması ve değerlendirilmesi ile hazırlanmış. Bu kitabı okuyunca övgülerin kaynağı kadar yergilerin de kaynağını daha doğru bir şekilde değerlendirmek mümkün olabiliyor. Kitabı okuyunca sadece Abdülhamit dönemini doğru tanımakla kalmıyorsunuz. Aynı zamanda bugünkü yönetim uygulamaları konusunda da daha doğru değerlendirme imkanına sahip oluyorsunuz. Bugünkü iktidarın yaptıklarının nelere mal olacağına dair doğru yordamalarda bulunma şansını da elde edebiliyorsunuz.

Bugünkü AK PARTİ/AKP iktidarı; muhafazakar demokrat bir yönetim anlayışına sahip olduğunu vurgularken, dindarlığı da önemli bir değer olarak topluma sunmaya çalışıyor.

Türk toplumuna dair yapılan değerlendirmelere genel olarak bakıldığında; toplumun dindarlık konusunda hassasiyete sahip olduğunu, toplumun büyük çoğunluğunun muhafazakar-sağ siyasal görüş ve kanaate sahip olduğunu hemen herkes kabul ediyor. Bu toplumda Osmanlıcılık, milliyetçilik, sağcılık, din, maneviyat, aile, kadın, namus, Atatürk, Cumhuriyet, vatan gibi kavramlar her zaman kabul görmektedir. Bu bakış açısıyla hareket edenler toplumda daha kolay kabul görebiliyor. Mevcut iktidar da bu değerlere sahip çıktığını iddia ederek yirmi yılı aşan bir süredir yönetimde yer almaya devam ediyor.

Bugünkü iktidar Abdülhamit konusuna tamamen duygusal bir anlayışla yaklaşıyor. Abdülhamit’i toplumun gözünde adeta kutsal bir objeye dönüştürmek son yıllarda önemli bir devlet politikası haline gelmiş durumda. "Payitaht Abdülhamit" dizisi devletin kanalında uzun süre yayınlanarak, bu politika en canlı şekilde topluma sunulmaya çalışıldı. Aynı şekilde "Diriliş Ertuğrul" gibi Selçuklu ve Osmanlı’nın kuruluşunu konu alan tarihi dizilerle toplumun zihninde var olan milliyetçilik/dindarlık/Osmanlılık duygularına hitap edilmeye devam ediliyor. Bu diziler aracılığıyla toplumun tarih bilinci yeniden oluşturulmaya çalışılıyor.

Abdülhamit dönemine ilişkin uygulamalara bakınca bugünkü politikaların o dönemin uygulamalarıyla birebir örtüştüğünü görmek mümkün. Abdülhamit’in yaşadığı dönemde önde gelen devlet yöneticileri ile girdiği politika uygulamalarının benzerini bugünkü iktidar da uygulamaya çalışıyor. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile oluşturulan tek adam yönetim anlayışı Abdülhamit’in Yıldız merkezli devlet yönetim geleneğinin yansıması. Abdülhamit’in Babıali’yi, bakanları, başbakanı ve diğer bürokratları devre dışı bırakarak her şeye müdahil olma alışkanlığı bugünkü iktidar uygulamalarıyla neredeyse aynı. Abdülhamit’in oluşturduğu jurnalcilik sisteminin yerini bugün parti teşkilatı almış durumda.

Bugün tarihten ders alınabilmiş olunsaydı Abdülhamit döneminde birebir uygulanan bu politikaların devleti, toplumu, ülkeyi getirdiği noktayı görmek mümkün olabilirdi. Bugün ders alınmadığı için Abdülhamit dönemi aynen yaşanmaktadır.

Bu nedenle bugün iktidarı destekleyen herkesin aklını başına alması ve geçmişte yapılan hatalardan dönülmesi için iktidar yetkililerini uyarması gerekiyor. Ülkenin geldiği noktada yaşanan ekonomik, siyasal, sosyal sorunlar hep Abdülhamit döneminde yaşanan olayların benzeridir. Abdülhamit dönemindeki bürokratik gelenek bugün aynen devam etmektedir. Bürokraside personel ataması yapmak devleti yönetmek anlamına gelmemektedir. Kurumlarda verimsiz insan kullanımı bugün de aynen devam etmektedir. Bürokraside görev yapanların sürekli değiştirilmesi, kamu kurumlarında kontenjan fazlası insan çalıştırılması, tanıdık referansıyla göreve gelen bu ihtiyaç fazlası insanların kamu kurumlarına alınmasına karşın çoğunluğun işine hiç gitmemesi, bugünkü ATM memurluğu, verimsizlik, sürekli kontrol altındaki yargı, her kuruma, her işe müdahil olan saray, saraydan habersiz hiçbir işe girişilememesi, en üst düzeydeki yöneticinin her konuya karışması, her işi biliyor gibi müdahil olması, hemen hiçbir alanda işin teknik boyutta gereğinin yapılmasına izin verilmeyip, "siyasi sorumluluk bizde" söylemi ile her alanda işleri yönetmeye çalışma gibi hemen her alışkanlık ve işleyiş düzeni Abdülhamit dönemi ile bugünkü dönemi birebir örtüştüren hususların başlıcalarıdır.

Abdülhamit dönemini nesnel kaynaklardan okuyarak bu durumdan kurtulmak mümkündür. Buna karşın mevcut iktidar toplumun tarihe duygusal ve tek yönlü yaklaşımından sonuna kadar yararlanmaya çalışmaktadır. İktidar yönetme erkini bu şekilde kullanırken toplum yanlış bakış açısının sonucunu ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlarla boğuşarak görmektedir. İçinden geçilen süreçte yanlış politikalar ülkedeki ekonomik sorunları daha da derinleştirmektedir. Sosyal ve siyasal sorunlar toplumun duygusal yönüne hitap edilerek görünmez hale getirilmeye çalışılmaktadır. Toplum bu süreçte uzun süre devam edemez. Bir gün mutlaka bu yanlışı görecektir. O zamana kadar yaşanan sorunlar toplumu terbiye etmeye devam edecektir. Sorunlardan daha kısa sürede çıkılmak, kurtulunmak isteniyorsa bir an önce duygusallığı bırakıp aklı işe koşmak gerekmektedir. Bunun zamanı çoktan gelmiştir de geçmek üzeredir.

Dinin temel kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’de geçen Şûrâ Suresi 30. Ayette Başınıza gelen her musibet, sizin ellerinizle işledikleriniz yüzündendir.”denilmektedir. Oysa mevcut iktidar, topluma şükürsüzlükten söz edip "başınıza gelen her şeye şükredin" diyerek yine bir başka yönden istismarda bulunmaktadır. Toplum tıpkı tarihe olduğu gibi dine de aynı şekilde bilgisizce, duygusal bir yaklaşımla bu istismara adeta göz yummaktadır.

“İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından (ve yapmaları gerektiği halde yapmadıklarından) dolayı bizi helak mı edeceksin?” (A’râf Suresi 155. Ayet)

 

Muhalifbakış                                                                           izmirmuhammedali@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Eğitimde Müfredat Açmazı

Bizde eğitim denilince okullar, okullar deyince sınıflar, sınıflar deyince de dersler akla gelir. Millî Eğitim Bakanlığı güya ders içerikler...