Milli
eğitim bakanlığında eğitim müfettişliği ile ilgili yeni bir yönetmelik
düzenlemesi yapıldı. Müfettişlik sistemi yönetimin denetim fonksiyonunu yerine
getirmekle görevli bir organ olarak yönetim kültürümüz içinde yer alıyor.
Yönetim sistemimiz içinde tarihi süreç içinde genel anlamda denetim işlevi
müfettişler aracılığı ile yerine getirilmeye çalışılmış. Yönetim kavramının
bilimsel bir çerçevede ele alındığı batı toplumlarındaki gelişim süreci bizim
ülkemizde gerektiği gibi işletilememiştir. Yüzyıllardır devam eden batılılaşma
serüveni içinde önceleri askeri alanda ortaya çıkan dünyaya uyum çabası zamanla
toplumun tüm kesimlerine yayılmış. Buna rağmen istenen sonuca halen
ulaşılabilmiş değil. Bunun sebeplerine dair herkes kendince yorumlar,
değerlendirmeler, çıkarımlar yapıyor.
Yönetim
kavramını rasyonel bir bakış açısıyla ele alan batılı anlayış, işleyiş
sürecinde ortaya çıkan ihtiyaçlara göre sürekli deneme yanılmalarla ancak her
adımda sistemi daha güçlü bir hale getirerek yönetim faaliyetlerini sistematik
bir yapıya kavuşturmuştur. Denetim kavramı da bu sistemin en önemli
parçalarından birisi olarak ortaya çıkmıştır. Yönetim ve denetim kavramlarının geçirdiği
bu gelişim süreci ülkemizde yaşanan yenileşme hareketlerinde görülen gelişigüzellikle
aynı şekilde taklit edilmeye çalışılmıştır.
Eğitim
sistemi de diğer tüm toplumsal hizmet alanlarındaki gibi batıya benzeme
anlayışıyla yapılandırılmaya çalışılmıştır.
Son
otuz yıl içinde eğitim sistemindeki denetime yönelik düzenleme çalışmalarına
bakıldığında derli toplu bir bakış açısından söz edebilmenin mümkün olmadığı
görülmektedir. Denetim konusunda mevzuat düzenlemeleri, bürokratik yapıda ve
işlevi yürüten görevlilerin isim değişikliğinden öte gitmemiştir. Düzenleme ve
değişiklik çalışmalarında bir plan, program ve sistematik bakış açısından söz
edebilmek mümkün değildir. Düzenleme ve değişiklik çalışmalarında yetki sahibi
kişilerin bireysel bakış açılarından öte adım atılamamıştır.
Denetime
daha çok günlük yönetim sorunlarında karşılaşılan sorunlara çözüm üretecek
düzeyde müdahaleden daha fazla bir işlev/görev ve yetki verilmesinden
kaçınılmıştır. Denetim, yönetim sistemini güçlendirecek bir işlevden ziyade
yönetim makamında bulunan anlayışın isteğine göre hareket eden bir organ
olmaktan başka amaçla kullanmak düşünülmemiştir. Denetime genel yönetim
sisteminin etkisini arttıran rasyonel bir işlev olarak değil, ihtiyaca göre sınırları
çizilmiş bir çerçevede kullanılacak bir araç olarak bakılmıştır. Sistemde
toplumun ihtiyaçlarına çözüm üreten bir yönetim anlayışından çok topluma yön
veren yönetici merkezli bir yönetim anlayışının hakim olması toplumdan çok
kişileri önceleyen bir anlayış ve kültürün gelişmesine, işleyişin de bu
çerçevede düzenlenmesine yol açmıştır. Toplumu oluşturan her birey de bu
anlayış, kültür ve işleyişe göre bir anlayışla hayata bakar olmuştur. Bu andan
itibaren yönetim, toplum ve birey birbirine bu paradigma ile bakmaya
başlamıştır.
Milli Eğitim Bakanı Mahmut ÖZER yeni düzenleme ile
ilgili olarak, “Bakanlık olarak teftiş sisteminde yeni bir sistem
kurduk. Yeni sistemde sadece geleneksel inceleme ve soruşturma fonksiyonu
olmayacak, ayrıca okullara yönelik denetim ve rehberlik desteği sağlama ve
illere yönelik izleme, değerlendirme ve rehberlik desteği sağlama fonksiyonları
da olacak. Böylece, eğitimin kalitesinin sürekli iyileştirilmesine imkân veren
bir kalite güvence sistemi kurmuş olduk. Artık her okul eğitim kalitesini
artırmaya odaklanacak. Bakanlık olarak okullarımıza ve illere eğitim
göstergelerinde hedeflerine ulaşmaları için gerekli kaynakları sağlayacağız.
Ayrıca rehberlik desteği de sağlayacağız. Eğitim tarihimizde kalite adına çok
önemli bir adım bu... Artık, okuldan ilçeye ve ile, ilden Bakanlık'a kadar
eğitim sisteminin tüm bileşenlerinin kalitesini sürekli izleyen, değerlendiren
ve rehberlik hizmeti sağlayan organik bir sistem oluşturuldu. Bu sistemin
oluşturulması için gerekli mevzuat altyapısını da tamamladık. 78 ve 87 sayılı
Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri yayımlandıktan sonra hazırladığımız Millî Eğitim
Bakanlığı Eğitim Müfettişleri Yönetmeliği de 1 Mart 2022 tarihli ve 31765
sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı. Tüm illerimizde eğitim müfettişleri başkanlıkları
kuruyoruz. İllerimizde eğitim müfettiş ihtiyacını karşılamak için 750 eğitim
müfettiş yardımcısı alım sürecini başlattık." açıklamasını
yapmış.
1992 yılından bu yana denetim işlevini yürüten müfettişlere
yönelik defalarca mevzuat düzenlemesi yapan bakanlık en son adımıyla değişiklik
sayısına yeni bir ilave yapmış oldu. Yeni düzenleme ile ilgili açıklamalara
bakınca çarpık bir bakış açısının devam ettiği görülüyor.
Teftiş sisteminin kuruluşuyla inceleme, soruşturma fonksiyonu
dışında yeni işlevlerin ortaya çıkacağı, denetim ve rehberlik sağlama,
izleme-değerlendirme desteği sağlanarak kalitenin geliştirilmesinin
hedeflendiği, oluşturulan mevzuat alt yapısı aracılığıyla ortaya çıkacak
denetim sisteminin bu hedefe ulaşmada önemli görevler icra edileceğinin beyan
edildiği bu açıklamadan anlaşılıyor. Buna karşın bazı değerlendirmelerde
denetim ile soruşturmanın ayrılması gereği üzerinde duran görüşlerin ileri
sürüldüğü görülüyor.
Kalitenin geliştirilmesinde denetim sisteminin kurulması
gereği önemli bir adım olabilir. Ama 2016 yılından bu güne denetim işlevi
eğitim sisteminin içinde adeta yok sayılan bir işlev haline getirilmişti.
Eğitim sistemindeki denetim tamamen Eğitim Bir Sen sendikasına bırakılmıştı. Bu
sendika da kendi taraftarlarını sisteme yerleştirip kendince denetimi
yapıyordu. Aslında sendikanın yaptığı bu denetimi resmi anlamda bir denetim
olarak saymak doğru olmaz. Sendika tarafından yürütülen bu denetim faaliyeti
gayri resmi bir faaliyet idi.
2016 öncesinde de aslında sistemde etkin bir denetimden söz
etmek zordu. Geçmişte gerektiği gibi etkin bir araç olmaktan çok uzak olan
denetim işlevinin tamamen ortadan kaldırılmış olması eğitim sistemi açısından
çok da büyük bir kayıp olmamakla birlikte yeni düzenleme sonrası geçmişten ders
alınacağına dair bir beklenti de yok.
Denetim yönetimin bir alt dalıdır. Denetim işlevinin
etkililiği yönetim sisteminin etkililiği ile doğrudan doğruya bağlantılıdır.
Kalite ise tüm sistemle birlikte sistemin bağlı ve ilişkili olduğu ekonomik,
siyasal, sosyal ve kültürel alanları da ilgilendirmektedir. Bu nedenle sistemin
parçalarından birinde yapılacak bir düzenleme ile tüm sistemin
değiştirileceğine inanmak sistemi tanımamak anlamına gelmektedir. Genel
yönetimde var olan sorunlar giderilmeden denetim sistemindeki değişikliklerle
iyileştirmenin, kalitenin sağlanabilmesi mümkün değildir. Genel yönetim
amaçları önceleyen bir hukuk düzeni kurmamaktadır. Hukuk düzeni sürekli
değişmektedir. Değişiklikler ihtiyaçtan kaynaklanmak yerine kişilerin istek ve
taleplerinden kaynaklanmaktadır. Sürekli değişiklik sistemde istikrarsızlık
yaratmaktadır. Yönetim denetimi sınırlı bir alan için kullanmaya çalışmaktadır.
Çoğu alan denetimden uzak tutulmaktadır. Denetim sonuçları gerektiği gibi ele
alınmamaktadır. Sorunların çözümüne yönelik bir denetim yerine yaptırım
uygulamaya yönelik ancak yönetimin belirlediği kişilere olacak şekilde bir
yaptırım içeren denetim yapılmaktadır. Böyle olunca sistemde haksız bir denetim
algısı oluşmaktadır.
Bakan Mahmut Özer’in sözlerine bakıldığında aslında en üstten
itibaren başlayan bir çarpık bakışın, algının var olduğu görülüyor. Bakan
Mahmut ÖZER’in ifadelerinden teftiş sistemini doğru bir şeklide
algılamadığı/algılayamadığı izlenimi oluşuyor. Teftiş sisteminin geleneksel
fonksiyonunun inceleme ve soruşturma olduğu algısı genel anlamda yönetim
kavramında doğru olmayan bir değerlendirme. Yönetimin alt işlevi olan
denetim/teftiş hakkında doğru bir algı ve bakış açısı olmayınca ilk düğme
yanlış iliklenmiş oluyor. Artık yukarı doğru işlerin düzgün gidebilmesi de
mümkün değil.
Genel yönetim anlayışı doğru bir temel üzerine oturtulamadığı
sürece yönetimin alt işlevlerindeki sorunların da düzelebilmesi mümkün
görünmüyor. Genel yönetim anlayışındaki sorunlu alanlar denilince köklerini
tarihte, kültürümüzde, siyasal ve sosyal yapımızda aramak gerekiyor.
Dolayısıyla yenileşme tarihimizle yönetim sorunlarımız da at başı gidiyor
dersek yanlış bir değerlendirme yapmış olmayız. Çağdaş yönetim anlayışına sahip
bir devlet sistemi kurulamadığı sürece de bu sorunlar yaşanmaya, büyüyerek
yaşanmaya devam eder. Çağdaş yönetim anlayışının gereği olan yönetimde açıklık,
istikrar, katılım, rasyonellik, hukukilik, hak temelli yönetim, adaletli
yönetim, sürekli iyileştirme faaliyetleri ve bunların gereği bir yapının
kurulması öyle tek kalemde gerçekleştirilebilecek hususlar değil elbette. Tüm
bu çalışmalar için yetişmiş insan gücü, güçlü bir siyasi irade, etkin bir
devlet yapısı, pek çok farklı alanı içeren koordineli ve uzun süreli bir ekip
çalışması ve maddi-manevi kaynak gerekiyor. Bunların bir araya getirilebilmesi
kolay görünmüyor. Üstelik de tüm bu gerekliliklere muhalif geleneksel bir
toplum ve devlet yapısını da gözden uzak tutmamak gerekiyor.
Çağdaş devlet yönetim anlayışında olması gereken katılım
kavramı bu çerçevede işbirliğini, yönetişimi, koordinasyonu da gerektiriyor.
Yönetim, denetim ve diğer tüm alt işlevler arasındaki bütünlüğü sağlayan
çimento ise yapının, organizasyonun, kurumsal sistemin kuruluş amaçları.
Kuruluş amaçları ise hukuki metinlere dayalı olarak ortaya konması gerekiyor.
Her toplumsal hizmet alanını tanımlayan eğitim, sağlık, güvenlik ve diğer
alanların özelliği amaçların da çerçevesini çizmesi gerekiyor. Gerçek hayatın
ortaya çıkardığı bu hizmet alanları amaçların çerçevesini belirlerken hukuki
çerçeve de işleyiş düzeninin çerçevesini çizmesi gerekiyor.
Eğitim alanı özelinde değerlendirmeler yapıldığı için eğitim
hizmetini üretme görevini üzerine alan Milli Eğitim Bakanlığı ve onun teşkilat
yapısında yönetim, denetim ve diğer tüm alt işlevlerin doğru bir şekilde
yapılandırılması, işletilmesi bu hizmetin kalitesine büyük oranda etki
yapacaktır. Bu ise yönetmelik düzeyinde yapılan bir mevzuat düzenlemesi ile
olmayacak bir iş. Hele hele geleneksel müfettişlik sistemini yeniden kurup
hayata geçirerek bu sorunun çözüleceğini beklemek daha da zor. Yapılan
düzenleme geçmişte yapılan bir hatadan dönüşe dair bir adımdan öte anlam
taşımıyor. Bakanın söylediği hedeflere ulaşabilmek için eğitim sisteminde çok
daha köklü düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Özellikle de 2018 sonrası ortaya
çıkan yeni yönetim yapısı sonrası çok daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç var.
Denetime doğru bir işlev ve yapı kavuşturmak bir başlangıç
olabilir. Denetim sisteminin bakanlık ve taşra şeklinde ikili bir yapıda
olacağı aşikar gibi görünüyor. Bu durumda hiç olmazsa bakanlık düzeyindeki
denetim birimlerinin görev alanını sadece il/ilçe milli eğitim müdürlükleri
olarak belirlemek çok daha yararlı bir işleyiş olabilir. Zira il/ilçe milli
eğitim müdürlüklerinin ildeki denetim birimleri aracılığıyla denetlenebilmesi mümkün
görünmediği gibi il/ilçedeki kurum ve kuruluşların bakanlıkta görev yapan
denetim elemanları tarafından denetlenmesi de aynı şekilde işlevsel görünmüyor.
Yapının kurulması sonrası denetim işlevini yürütecek kişilerin yetiştirilmesi
ikinci önemli adım olması gerekiyor. Geçmişte uygulandığı gibi öğretmenler
arasından yapılacak bir sınavla seçilecek kişilere verilecek bir-iki aylık
eğitimle bu yetiştirmenin olması mümkün değil. Hele hukuk, iktisat, işletme
gibi farklı alanlardan alınacak kişilerin de bu sürece dahil edilmesi sorunu
büyütmekten fazla bir sonuç vermeyecektir. Yönetici seçme ve yetiştirme
sorunlarımızın benzeri denetim sisteminin ihtiyaç duyduğu personel için de aynı
şekilde varlığını sürdürmektedir. Yönetici ve denetim elemanı yetiştirmeyi özel
bir alan olarak ele almak sistemde kalite için olmazsa olmaz bir bakış açısı
olmalıdır. Bu çerçevede yine geçmişte yıllar yılı kağıt üzerinde kalan eğitim
akademisinin açılmasını bugün daha ciddi olarak ele almak gerekiyor. Eğitim
akademisinin kuruluşu kağıt üzerinde kalmamalı. Hayata geçirilmeli. Eğitim sisteminin
ihtiyaç duyduğu her tür yönetim ve denetim elemanı buradan alacakları eğitim
sonrası seçilmeli. Buna göre bir kariyer sistemi kurulmalıdır.
Muhalifbakış izmirmuhammedali@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder