24 Eylül 2021 Cuma

Kur’an Kursları ve Din Anlayışı

4-6 yaş Kur’an kursu hizmetlerinin yaygınlaştırılması için çalışmalara büyük ihtiyaç olduğu söyleniyor. Cuma hutbelerinde veya vaazlarında diyanet görevlileri bunu sık sık dile getiriyor. Bu söylem Diyanet anlayışı üzerine söz söylemeyi, düşünmeyi gerektiriyor. Diyanetin din anlayışı denilince bir yönüyle de devletin din anlayışını anlamak gerekiyor.

Kur’an Kursu diye nitelenen kurumlarda yapılan faaliyet bir yönüyle Osmanlıdan tevarüs ettirilen din eğitimi faaliyetinin sınırlı bir kısmının bu günkü görüntüsünden başka bir şey değil. Osmanlı’da din eğitiminin en sistematik kurumları medreselerdi. Medrese sisteminin niteliği son dönemlerde oldukça düşmüştü. Bugün medrese sisteminin göklere çıkarılmaya çalışılması çok da gerçekçi bir yaklaşım değil. Buna rağmen Osmanlı dönemi din eğitim uygulamaları bugüne aktarılmaya çalışılıyor.

Müslüman zihniyetin gözünde Kur’an-ı Kerim kutsal bir kitaptır. Bu kutsal kitaba temiz olmayan dokunamaz. Eline alan her Müslüman huşu içinde bir duyguya girer. Kitaba atfedilen kutsallık anlamı o kadar abartılır ki kılıf içinde duvarlara asılır, ona karşı ayak uzatılmaz, onun olduğu yerde yatılmaz, üç kez öpülüp alına konarak alınıp bırakılır. Bu kutsal kitabın Arapçasının okunması, hele makamlı ve sesli okunması dindarlık göstergesinin en üst basamağı olarak görülür. Kur’an Kurslarındaki faaliyetin toplum nezdindeki en üst/en son noktası da budur. Kur’an’ı makamla okuyabilmek.

Kur’an kurslarında önce elif cüz diye nitelenen Arap harflerinin tanınması, seslendirilmesi, ezberlenmesi, okunması öğretilir. Harfleri öğrenenler hareke denilen sesli harf biçimindeki seslendirmeyi öğreten işaretleri tanımaya geçer. Oradan harflerin birleştirilmesi ve kısa Arapça ek ve kelimelerin okunmasına geçilir. Kelimeleri doğru, hızlı okuyabilenler kısa cümlelere, kısa metinler halindeki duaların, surelerin okunması ve ezberlenmesine geçer. Tüm bu aşamaları bitiren birisi artık Kur’an’a geçebilir. Kur’an-ı Kerimin sonundaki kısa sureler hem okuma hem ezber edildikten sonra en baştan Fatiha Suresinden başlanarak Kur’an okunmaya başlanır. Buna yüzünden okuma denir. Kur’an-ı Kerimi baştan sona okuyup bitirmeye hatim indirmek denir. Hatim indirmek Kur’an kurslarında önemli bir basamak/iş/dindarlık göstergesidir. Bunun bir üst basamağı hatim indirmeyi yılda bir, ayda bir şekilde tekrarlamaktır. Hafızlık kavramı artık bundan sonra gelir. Hafızlık eğitim sürecinde yapılanlara bakıldığında altı yüz sayfa civarında olan Kur’an-ı Kerimin kademe kademe ezberlenmesinin sağlandığı görülmektedir. Kur’an-ı Kerimi baştan sona ezberleyen kişi belli aralıklarla tekrarlar yaparak unutmamaya çalışır. Kur’an-ı Kerim’in anlamını öğrenme gibi bir faaliyet ne kurslarda ne de hafızlık eğitim sürecinde yoktur.

Kur’an kursu hizmeti diye nitelenen faaliyeti resmi veya gayri resmi hemen herkes yürütüyor. Devlet kurumu olan diyanet yanında cemaatler, şahıslar veya aileler de bir şekilde bu alanda faaliyet yürütmekte. Bazı kesimler bu faaliyet adı altında kendi özel amaçlarını perdelemeye çalışıyor. Süleymancı diye nitelenen cemaat özellikle kırsalda resmiyette yurt diye açtığı kurumları gayri resmi olarak vatandaşa Kur’an Kursu diye tanıtıyor. Bazı kesimler de kreş diye açtığı resmi kurumları Kur’an kursu diye nitelemekte.

Kur’an Kursu veya hafızlık sisteminin din anlayışının neresinde olduğu üzerinde durulması gerekiyor. Dinin amacı üzerinde sıradan insandan uzmanlık düzeyinde bilgi sahibi insana kadar hemen herkesin bir düşüncesi, değerlendirmesi vardır. Hemen her düzeydeki her insan dinde temel anlayışın kutsal kitabın içerdiği mesajın anlaşılması gerektiği üzerinde fikir birliği içindedir. Buna rağmen Kur’an Kursu ve hafızlık sistemindeki anlama odaklanmamak çelişkili bir durumdur.

Kur’an Kursu ve hafızlık sistemini doğru bir din anlayışı kazanmada etkin bir yol ve yöntem olarak kabul edebilmek dinin özüne uymamaktadır. Bu konuda dindarlığı bir yaşam biçimi olarak benimsediğini düşünen herkesin mutlaka kafa yorması gerekiyor. Buna karşın devletin din anlayışının çerçevesini çizen diyanet kurumunun bu sistemi ısrarla yüceltmeye çalışması da ayrıca değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.

Müslüman toplumundaki dindarlık, Kur’an Kursu eğitimi, hafızlık eğitimi gibi anlayışlar, kurumlar, sistemler içi boşaltılmış durumda. Bir bakıma görüntüsü var ancak yaşamıyor. Bunların yaşar hale gelmesi Müslüman bireye, bilgili/alim/ilim sahibi bireye bağlı. Bilgi sahibi bireyler ise yönetimlerin güdümüne yani gücün/menfaatin güdümüne girmiş, peşine düşmüş durumda. Anılan değerlerin hayata geçebilmesi/yaşar hale gelmesi için içinde bulunduğu toplum/dünyanın her tür sorununa çözüm sunması, metotlar, araçlar geliştirmesi gerekiyor. Siyasal, sosyal, ekonomik, psikolojik her tür yaşam alanına yani dünyaya yönelik sunulacak çözümler sunulmayıp başkalarının sunduğu, ortaya koyduğu çözümlere/ uygulamalara mahkum olmak taklit etmeyi doğuruyor. Özgün çözümlerin sunumu için fikir başta olmak üzere dünya şartlarının gerektirdiği her tür teknolojik alt yapıyı ortaya koymak gerekiyor. Bu ise üretim yapmayı gerektiriyor. Üretim ise çalışma gerektirir. İslam toplumlarında kendi değerlerini gündeme taşıyacak bir çalışma kültürü, çabası, azmi yok. Ne Türkiye’de ne de dünyada yok.

 

 

                  Muhalifbakış

                                                                          izmirmuhammedali@gmail.com

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Eğitim Yönetim İlişkisi Üzerine

Eğitim sistemi insan ilişkilerinin yoğun olduğu bir çalışma alanı/sektör. Her sektörün kendi işleyiş düzeni vardır. Yürütülen faaliyetin öze...