1 Nisan 2021 Perşembe

Toplumda Cemaat, Tarikat Türü Yapılanmalar Neden Var?


 

Toplum pek çok farklı insan tekinden ve insan gruplarından oluşur. Bu nedenle tek başına toplumun tümüne yönelik bir açıklama getirebilmek çok da mümkün görünmüyor. Cemaat ve tarikat yapıları insanın grup halinde bir arada bulunduğu sosyal yapılardır. Sosyoloji bilimi toplumsal grupları toplumsal bir gerçeklik olarak kabul eder. Toplumsal grupları oluşturan sayısız unsurlar vardır. Her grup kendini oluşturacak değer sistemine sahiptir. Cemaat ve tarikat yapılarını bir arada tutan değer dindir. Dini inanç konusunda bir araya gelen insanlar cemaat ve tarikat grubu olarak ortaya çıkar. Bu durum cemaat ve tarikat türü yapılanmaları toplumsal bir gerçeklik olarak kabul etmenin bilimsel bir olgu olduğunu gösterir. Cemaat ve tarikat yapılarının yok olması demek toplumsal bir gerçekliği yok saymak anlamına gelmektedir. Toplumsal bir gerçekliği yok saymak yerine gerçekliği anlayarak işleyiş kanunlarına uygun bir sistem halinde varlığını sürdürmenin yollarının ortaya konması gerekmektedir.

Doğada var olan her şey kendi doğal işleyiş düzenine uygun hareket etmesi için bırakıldığında geliştiği gibi kendisi için belirlenmiş bir çerçevede, yönlendirildiği bir kanalda gitmeye zorlandığında ortaya doğal veya yapay sonuçların çıktığı görülür. Doğal işleyişe müdahale süreci olumlu sonuçlar verdiği kadar hastalıklı sonuçlar da verebilir. Bunun gibi insan unsurunun organize biçimi olan toplum düzeninin işleyiş düzeninin de kendine özgü doğal işleyiş kuralları vardır. Bu kurallara riayet etmemek hastalıklı sonuçların ortaya çıkmasına neden olur. Cemaat ve tarikat yapılarının bugünkü mevcut durumu doğal işleyiş kurallarının görmezden gelinerek girilen zorlama sürecinin bir ürünüdür. Bu zorlama sürecindeki kopma noktası veya kritik aşama Cumhuriyet dönemi olmuştur.

Cumhuriyet öncesi dönemde de cemaat ve tarikat yapıları vardı. Bu yapıların işleyiş süreci geçmişten beri edindikleri geleneksel işleyiş düzeni ne ise aynı şekilde Cumhuriyet dönemine kadar getirmişlerdi. Geçmişten getirilen geleneksel işleyiş düzeni mükemmel, hatasız değildi. Geçmişten beri toplumun her alanında var olan, üretilen iyi veya kötü her şey kurumlara, toplumu oluşturan bireylere sinmişti. Bir toplumun içinde topluma şamil olmuş bir değerin, davranışın, işleyiş düzeninin, iyi veya kötü olsun her alana yayılmaması mümkün değildir. Toplumda cemaat ve tarikat yapılarında var olan olumsuz davranışlar, gelenekler, anlayışlar sadece bu yapılara özgü, bu yapılarla sınırlı değildir, olmamıştır. Toplumdaki her şey iç içe bir durumda olduğu için varlık dünyasına gelen iyi veya kötü her olgu, olay tüm kurumlara sirayet edecektir. Tarih boyunca ortaya çıkan adet, gelenek ve yaşayış şekli insan ürünü olması hasebiyle insanın dahil olduğu her yere kolaylıkla girmiştir. Dolayısıyla cemaat ve tarikat yapılarında görülen hastalıklı her uygulama benzer şekilde devlet kurumlarında da vardı. Toplumda üretilen her şeyde de vardı. İnsanın dahil olduğu her şeyde vardı.

Cumhuriyet yeni toplum yaratma projesine başlarken geçmişten tamamen kendini soyutlayabileceğini zannetti. Yepyeni bir insan ve toplum yaratma projesi insan, doğa ve toplum gerçekliğine uygun bir yaklaşım değildir. İnsan bir anda bir durumdan başka bir duruma geçemez. Yaşayış biçimi anlayış biçimini geliştirir. Sahip olunan anlayış davranışı şekillendirir. Yaşayış biçimini, anlayışını, davranışını değiştirmeye zorlanan bir insan psikolojik, sosyolojik, kültürel, siyasal, ekonomik ve daha pek çok yönlerden tepkiler geliştirir. Zorlamanın şiddetine göre tepkilerin şiddeti ve şekli de değişir. Gücü yetiyorsa karşı çıkar. Gücü yetmiyorsa boyun eğmiş gibi görünür ancak gizli gizli fırsat kollar.

Cumhuriyet döneminde doğal olmayan bir işleyiş süreci zorlama ile değiştirilmeye çalışılmıştır. Toplumun hayatında var olan ve hastalıklı olarak görülen ne varsa her şey yasaklanmış, yok sayılmış ya da görmezden gelinmiştir. Siyasal, sosyal, kültürel ve hukuk alanlarında yapılan inkılaplarla sorunların çözülebileceği düşünülmüştür. Oysa yasaklamalar, görmezden gelmeler ve yok saymalara karşın insan hayatında var olan her şey yaşamaya devam etmiş ancak perde arkasına çekilmiştir. Cemaat ve tarikat yapıları da bunlardan sadece birisidir.

Toplum hayatında var olan insan grupları sosyal veya psikolojik temeller üzerinde oluşur. Toplum hayatının her alanına tam olarak nüfuz edebilmek, hâkim olabilmek mümkün değildir. İçinde bulunduğumuz dönemde teknolojik gelişmeler inanılmaz bir güce kavuşmuş olmasına rağmen bugün dahi bu mümkün değil iken Cumhuriyet döneminde veya çok daha eski dönemlerde bu hiç mümkün değildi. İnsana dair var olan yaşayış biçimlerinden haberdar olunabilmesi için korkuya ve zorlamaya dayalı bir işleyiş düzeni kurulmaması gerekir. Haberdar olabilmek perde arkasında olmamayı gerektirir. Perde arkasına gizlenme korkudan kaynaklanır. Korku ve gizlenme ikiyüzlü davranışın yaygınlaşmasını getirir. Korku ve gizlenme karşılıklı güven duygusunu ortadan kaldırır. Güven duygusunun olmadığı bir ortamda birlik ve beraberlik olması mümkün değildir. Güven duygusunun olmadığı, korku ve gizlenmenin yaygın olduğu bir ortamda gücü eline geçirip karşısındakine zorla kendi düşüncesini dayatma anlayışı olur. Dayatma zorlamadır. Cumhuriyet döneminde uzun süre bu anlayış yönetenlerde hâkim yönetim anlayışı olmuştur. Buna karşı yöneten yönetilen arasında yabancılaşma, güvensizlik ve çatışma ortamı güçlenmiştir. Toplum hayatında var olan sosyal ve psikolojik temeller doğru bir şekilde anlaşılarak zorlama ile değil özgürlük temelinde bir işleyiş düzeni gizli kapaklı, perde arkası işleyişi ortadan kaldırır. İşleyiş düzeninde özgürlük, farklı düşüncelerin kolayca dile getirilmesini sağlar. Farklı düşünceler karşılıklı sorgulamayı, düşünmeyi, anlama çabasını gerektirir. Bunlar ise bilgi sahibi olmakla gelişecek zihinsel süreçlerdir. Bilgi sahibi olmak okuma, dinleme, duyma, görme, izleme, yaşama gibi yollarla mümkündür. Bilgi sahibi olma sürecinde kullanılan yöntemler zorluk ve kolaylık durumuna göre yaygınlaşır. İnsanın doğasında zora karşı kolayı tercih etme meyli her zaman ön plana çıkar. Doğada da engeller yön değişmesini sağlamada önemli bir etkendir. Bu nedenle bilgi edinme yollarından okuma süreci diğer yöntemlere göre daha zor yayılır. Buna karşın dinleme, duyma, izleme çok daha kolaydır. Daha az çabayı gerektirir. Bu durum toplum içinde bilgi edinme yöntemi olarak dinleme ve izlemeyi gerektiren yöntemlerin daha kolay gelişmesini sağlar.

Cemaat ve tarikat yapılarının bu kadar çok ve kolay gelişmesinin pek çok nedeni olmakla birlikte başta gelen ilk nedenlerden birisi Cumhuriyet döneminde girişilen yeni toplum ve birey yetiştirme projesinde dini duyguyu görmezden gelmesidir. Görmezden gelinen dini duygu geçmişten beri dini bilgi üretme ve yayma işlevini üzerine almış olan cemaat ve tarikat yapılarının tekelinde kalmıştır. Bu yapılar yasaklansa da yok sayılsa da perde arkasında yaşamaya devam etmişlerdir. Yönetenlerin görmezden geldiği dini duyguya dair bilgi ihtiyacı cemaat ve tarikatlara mecbur kalınmasına neden olmuştur. Sıradan vatandaş ihtiyaç duyduğu dini bilgiyi okuyarak edinmesi kaynak bulma, eğitime ulaşma ve diğer siyasal, kültürel ve tarihi gerekçelerden dolayı zaten mümkün olmuyordu veya çok zordu. Bu durum daha kolay olan sorma, dinleme, izleme gibi daha kolay yolların tercih edilmesine neden olmuştur. Cemaat ve tarikat yapılarının önderleri bu durumu kendi amaçları için kullanmaya başlayınca büyük kitleleri kolayca yönlendiren güçlere dönüşmüştür. Bu durum siyasal figüranların iştahını çekmiştir. Siyaset ve cemaat-tarikat yapıları arasında bu durum pazarlık konusuna dönüşmüştür. Bu da hastalıklı bir yapının daha da güçlenmesini sağlamıştır.

Cemaat ve Tarikat yapısının varlığı toplumsal bir gerçeklik olmakla birlikte hastalıklı yapının varlığı ile birlikte devam etmesi yarar yerine zarar vermektedir. Gerçekliği inkar edilemeyen böylesi yapıların hastalık üretir konumdan kurtarılması gerekir. Bu ise perde arkasında olan kısımların ortaya çıkmasını sağlayacak düzenlemelerin, çalışmaların ve işleyişlerin geliştirilmesi, güçlendirilmesi ile mümkündür.

On dört yüzyıldır yaşayan çok farklı toplumlarda, coğrafyalarda ve kültürlerde varlığını sürdüren bir dinin tek bir anlayış, uygulama ve bakış açısına sahip olabilmesi mümkün değildir. Bu nedenle çok farklı yorum, uygulama, anlayış ve bakış açılarının ortaya çıkması doğaldır. Bu çeşitlilik Cemaat ve tarikat yapılarının da çeşitlenmesine neden olmuştur.

 

                  Muhalifbakış

                                                                          izmirmuhammedali@gmail.com

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Eğitimde Müfredat Açmazı

Bizde eğitim denilince okullar, okullar deyince sınıflar, sınıflar deyince de dersler akla gelir. Millî Eğitim Bakanlığı güya ders içerikler...