Adı plan, yani kağıt üzerinde geleceğe dair
karar. Türkiye’de Cumhuriyet öncesi ve Cumhuriyet dönemi boyunca planların
hayata geçmesi konusunda önemli sorunların olduğu bir gerçek. Osmanlı döneminde
yenileşme hareketlerine ilişkin sayısız raporlar, fermanlar, kararlar ve
planlar yapılmış, ancak hemen hepsi kağıt üzerinde kalmış olduğu rahatça
görülecektir.
Osmanlı yenileşme hareketlerindeki uygulamalara
bakıldığında mülkiye, askeriye, maliye, eğitim gibi alanlarda geçmişte var olan
düzenlerin bozulması sonrası ehliyetsiz, liyakatsiz ve yiyicilerin
çoğaldığından ve bunun da devletin ve milletin can, mal ve namus emniyetini
ortadan kaldırdığından söz edilip tekrar esenlik günlerindeki düzen ve
intizamının sağlanması için yapılması gerekenlere dair planlar hazırlandığı görülür. Buna karşın planlar hayata geçirilirken yapılması gerekenlerin tam
olarak yerine getirilmediği, taahhüt edilen düzenin kurulması sürecinde
devletin başında bulunanların kendi güç ve saltanatlarından vazgeçmedikleri,
getirileceği söylenen yeni düzenin güç ve kudreti olmayan sıradan vatandaşlara
uygulanmaya çalışıldığı, sonuçta adaletsizliğin ve bozulmanın aynen ve hatta
gittikçe kötüleşerek devam ettiği tarihe ilgi duyanlara malumdur.
Tarihimizde senedi ittifaklar, Tanzimatlar,
Meşrutiyetler hep bu minval üzere yaşanmış ve sonuçta imparatorluk tarih
sahnesinden silinip gitmiştir.
Çağdaş bir devlet ve toplum yaratma/oluşturma
iddiasıyla ortaya çıkan Cumhuriyet rejiminde de değişen fazla bir şey
olmamıştır. Değişen deyimin tam anlamıyla saltanat kayığının yolcuları olmuştur.
Büyük iddialarla getirilen yeni rejim kendi elitlerini yaratmış ve onlar da
kendilerine dokunulmaz alanlar oluşturup bu alanın dışındakilere kural, karar
ve planlar dayatmışlardır. Bu konuda da cumhuriyet dönemine yönelik her türlü
hatıra, kanuni düzenleme, tek parti genel kurul toplantı tutanaklarına,
şuralara, DPT(Devlet Planlama Teşkilatı) tarafından hazırlanan beş yıllık
planlara, hükümet ve parti programlarına ve devlet icraatlarına bakılabilir.
Bugün İnsan Hakları Eylem Planı hazırlayan
iktidarın başlangıcından bu güne geçirdiği iktidar etme sürecinde yapılacak
genel bir gözlem ve inceleme değerlendirmede de geçmiştekinden farklı bir
işleyişin olmadığı görülecektir. Bu iktidar da mazlumların, garip gurebanın
hakkını savunacağım, millete hükmetme değil hizmet etmek için geldik
söylemleriyle geldikleri koltuklarda kendi elitlerini, dokunulmaz/korunmuş
alanlarını oluşturdular. Bu iktidarın en önemli şahsiyetlerinden birisi olan
Bülent ARINÇ ve daha önce başkalarınca da söylenmiş olan mücahitlikten
müteahhitliğe evrilme sürecinde iktidarın sağladığı rantı kendi taraftarlarına,
kural, kaide, mevzuat ve dayatmaları başkalarına dayatır hale geldiler.
Şimdi şaşaalı eylem planı açıklama törenleri
ile geleceğe dair ümit çiçeklerinin tohumlarını saçmaya çalışıyorlar. Bunları
yaparken de herkesi şahit olmaya davet ediyorlar. Bu kalabalık davetliler
arasında yabancı diplomatik temsilcilerini de çağırıyorlar. Yabancı diplomatik
temsilcileri bu daveti alınca yüzlerindeki istihzalı gülüşü görür gibi
oluyorum. Zira çok değil yaklaşık 150 yıl önce de onların ataları olan
diplomatlar benzer toplantılarla Tanzimat’ın, meşrutiyetin ilan edildiğine
şahit olmuşlardı. Geçen sürede bu ülkede fazla bir şey değişmedi. Hala elitler
ve elitlere özgü korunmuş alanlarla sıradan vatandaşın gördüğü muamele farklı.
Değişen saltanat kayığının yolcuları.
Hatırlayanlar olacaktır. ABD Başkanı Barack
Obama Beyaz Saray’da döneminin önemli komedyen stand-up programcılarından bir
televizyoncuyu davet etmiş ve konuşmaları sırasında Beyaz Sarayın önündeki
parkta bir kahve içme senaryosu planlamışlardı. İkisi bir araca binip kapıdan
çıkmak istediklerinde kapıdaki güvenlik personeli başkan Obama’ya “Efendim,
başkan korumaları ve ilgili personel olmadan Beyaz Saray’dan ayrılamaz” diyerek
kendisini uyarması sonrası Obama ilgili kişiden özür dileyip “Görüyorsun ki
izin vermiyorlar” deyip geri dönmüşlerdi. Bu olay bir senaryo olsa dahi
buradaki mesaj önemli. Bir kural varsa buna önce en baştaki kişi uyacak. Gerçek
anlamda hukuk devleti bunu gerektirir.
Bu gün ülkemizde yaşanan pandemi sürecinde
çok yakın zamanda yaşanan iktidar partisinin il/ilçe kongreleri herkesin
zihninde çok canlı. Bunun dışında herhangi bir devlet dairesinde işi olan bir
şahsın ilk düşüncesi tanıdık birilerini bulmaktır. Herhangi bir yere iş
başvurusu yapacak kişi referans aramadan iş başvurusu yapmaz. Mülakat garibesi bir
başka örnek. Mahkemelerde tanıdıkların dosyaları hızla işlem görürken sıradan
vatandaşın vay haline. Kişiye özel yasal düzenlemelere hiç bakmıyorum. Yani
kısaca bu ülkenin yürütmesi, yasaması ve yargısı yani devleti oluşturan temel
işlevlerdeki işleyiş düzeninde durum bu. Trenin lokomotifinde durum böyle ise
arkadaki katarı yani sistemin altındaki parçalara bakmaya gerek yok.
Elitçi yönetim kültürünün hakim olduğu bir
toplumda gemisini kurtaran kaptan anlayışı yoğu biçimde yaygındır. Elitçi
yönetim kültürü toplumun tüm katmanlarına yayılır. Herkes imkanına, gücüne ve
çapına göre kendince korunmuş alanlar oluşturma gayretine giriyor. Bu durum
doğal olarak güç mücadelesini doğuruyor. Zaten hukuk kurallarının işlevsiz
olduğu her yerde orman kanunu da denen güç mücadelelerinin görülmesi doğal.
Resmi veya özel herkes bulunduğu konumu, imkanı, yetkiyi kendince değerli
gördüğü, menfaat beklediği durum ve kişiler için kullanılan
ayrımcı/elitçi/seçkinci bir anlayışla hareket ediyor. Toplumdaki bu tutumun
kökleri genel yönetim anlayışından kaynaklanıyor.
Toplumun yönlendiricisi konumundaki yönetim
anlayışında ve oradan başlayıp toplumda en küçük bireye kadar uzanan anlayışı
etkileyecek işleyiş düzeninde değişim olmadığı sürece hazırlanan planların
hayata geçmesini boş yere beklememek gerekiyor. Bu işleyiş düzeninin ise kısa
sürede değişmesi mümkün görünmüyor. Mevcut iktidar yirmi yıllık dönem içinde
gittikçe güçlenen bir rant sistemi kurmuş bulunuyor. Bu rant sisteminden
menfaat elde etmeye alışmış gruplar kendiliğinden kısa sürede menfaatlerinden vaz
geçmeyeceklerdir. Kurulmuş rant sisteminden menfaat sağlayan gruplara ilişkin
toplumda oluşmuş güçlü bir algı, duyarlılık, rahatsızlık da yok. Yaşanan
sorunlar henüz patlama noktasına gelmiş değil. Uzun vadede iktidar kaybettiği
zemini geri kazanmaya çalışıyor. Ancak bu sırada iktidarın başından beri elde
ettikleri avantajları kaybetmeyi göze alamıyor. Zaten kendi isteğiyle de elde
ettiği avantajları bırakacağını beklemek çok gerçekçi değil. Hazırlanan planın
zaman kazandırma işlevi dışında bir görev icra edeceğini zannetmiyorum. Bu
nedenle yeni plandan fazla bir şey beklememek gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder