Cumhurbaşkanı konuşmasında biz hiçbir sendikayı kendimizin
arka bahçesi olarak görmüyoruz demiş. Bu doğru mu? Söylenenler kadar
yapılanlara da bakmak gerekiyor. Memur Sen konfederasyonunun her yıl yaptığı
genel kurullara cumhurbaşkanı katılıp konuşmalar yapıyor. En son 2019 yılı
içinde yapılan genel kurulda konuşma yaparak CHP’li belediyelerde sendika
değiştirenlere yönelik çağrıda bulunup baskılara boyun eğilmemesini, devletin
tüm gücüyle arkalarında olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı devletin en üst
yöneticisi olarak bir sendika genel kurulunda böyle bir konuşma yapmasının
doğruluk veya yanlışlığı bir tarafa nasıl algılandığı konusu üzerinde durmak
gerekiyor. Cumhurbaşkanı Memur Sen genel kurulunda sendika üyelerine yönelik
yaptığı konuşmada onlara güvence ve destek vaadinde bulunmuş durumdadır. Sadece
bu konuşma bile Cumhurbaşkanının baştaki söylemleri ile çelişmektedir.
Memur Sen Konfederasyonunun bir alt birimi olan Eğitim Bir
Sen sendikasının Milli Eğitim Bakanlığındaki gücüne bakıldığında bir başka
gerçeklikle karşılaşılmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığının yönetim kademelerinin
belirlenmesinde baş aktörlerden birisi Eğitim Bir Sen sendikasıdır. Bu sendika
okullardaki yönetici atamalarında, bakanlığın yönetim makamlarının
belirlenmesinde, bakanlığın politikalarının belirlenmesinde oldukça etkili bir
konumdadır.
Bunun doğruluğuna dair bir sağlama yapılmak istenirse Eğitim
Bir Sen sendikasının kuruluş ve gelişme sürecine bakılabilir. 1994’lü yıllarda
kurulan Eğitim Bir Sen sendikası uzun süre marjinal bir grup olarak kalmıştır.
2002 yılında AK PARTİ/AKP’nin iktidara gelmesi sonrası sendikanın üye sayısı
hızla artmış ve en sonunda eğitim sektöründe en fazla üye sahibi konumuna
gelerek yetkili sendika statüsünü kazanmıştır.
Bu gün mevcut yöneticiler arasında sendikal dağılıma
bakıldığında hükümetin desteğindeki Eğitim Bir Sen sendikasının üyelerinin
bariz bir üstünlüğü görülmektedir. Bu bilgiler açık bir şekilde
paylaşılmamaktadır. Paylaşılmadığı için de net bir bilgiye ulaşmak mümkün
olmayabilir. Ancak yapılan anket ve araştırmalarda, görüşmelerde Eğitim Bir Sen
sendika üyelerinin oranının yüzde doksanlara yakın olduğu ortaya çıkmaktadır. Milli
Eğitim Bakanlığının merkez ve taşra teşkilatı yönetim kademelerinde görev
yapanların büyük çoğunluğu bu sendika üyesidir. Çalışanlara yönelik işlerinin
olması isteniyorsa bu sendikaya üyelik şartı getirildiğine dair pek çok haber
ve yorumla karşılaşmak şaşırtıcı olmamaktadır. Yönetici atama işlerinde siyasi
parti il/ilçe başkanı, vali/kaymakam gibi bürokrat ve sendikanın il/ilçe
yöneticileri işbirliği içinde çalıştıkları adeta sağır sultan tarafından dahi
duyulmuştur.
17-25 Aralık sürecinden sonra hükümet ile cemaat arasında
yaşanan mücadelede cemaatin Aktif Sen isimli sendikayı kurması sonrası bu
sendika üyelerinin büyük çoğunluğu Eğitim Bir Sen sendikasından istifa
etmişlerdir. Bu süreçte üyeleri arasında büyük kayıplar yaşamaya başlayan
Eğitim Bir Sen sendikası Aktif Eğitim Sen’e cephe almıştır. Hükümet ile Cemaat
arasında yaşanan mücadelede Eğitim Bir Sen ile Hükümet ortak düşman olarak
gördükleri FETÖ grubuna karşı ittifak kurmuşlardır. Sonuçta hükümet FETÖ
grubunu saf dışı ederken ortaya çıkan boşluk Eğitim Bir Sen tarafından
doldurulmuştur. Bu yaşananlar Memur Sen/Eğitim Bir Sen ile hükümet arasında bir
işbirliğinin olmadığı iddiasını güçlendirmekten çok önemli bir işbirliğinin
varlığının göstergesidir.
Tüm bunlardan sonra hiçbir sendika bizim arka bahçemiz
değildir söylemi hiç de inandırıcı değildir. Söylemlerle yapılanlar birbirini
tutmadığı sürece de Türkiye İttifakının olabilmesi zor görünmektedir.
Gerçek anlamda bir Türkiye İttifakı kurulacaksa siyasal
iktidarın öncelikle bu görüntüden kurtulması gerekiyor. Söylem olarak
sendikalar arasındaki rekabette taraf olmak istemiyoruz dense de uygulamada bu
söylemin gereği yapılmamaktadır. Uygulamada gerçekten taraf olunmayacak
deniliyorsa gereği yapılmalıdır. Bunun için öncelikle yönetici atama sisteminde
tartışmalı konulara çözüm getirilmelidir. Mülakat veya her tür diğer sınav
komisyonları oluşturulurken tüm sendikalardan temsilciler seçilmesi zorunluluğu
getirilebilir. Tüm sendikaların temsilcilerinden oluşan bir komisyon tarafından
yapılan sınavlarda dış müdahale, perde arkası oyunlar oynanması mümkün olmaz.
Atanan kişilerin sendikal dağılımları arasında makul bir denge oluşturulur. Bu
denge toplum içinde de ehliyet ve liyakatin öncelendiği düşüncesini
yaygınlaştırır. Ehliyet ve liyakat adalet düşüncesini güçlendirir. Adalet
düşüncesi gelişen bir toplumda ise ittifak yapmak da kolaylaşır.
Muhalifbakış
izmirmuhammedali@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder