Kamu tarafından yapılan yapım ihaleleri sonucu üretilen eserler genelde
istenen nitelikleri karşılamaktan oldukça uzak. Bu konuda üretilen eserler
özellikle taşrada ise nitelik çok daha düşük hale gelebiliyor. Ülkemizde ihale
usulü belli kişilere rant sağlama aracı haline gelmiş bir durumda. Geçmişte bu
konu çok daha fazla istismara açıktı. Bu gün istismarların önüne geçildi diyebilmek
hala çok iddialı bir tezdir. Eğitim kurumları bu yönde en çok istismarın
yaşandığı alanlardan sadece birisi. Eğitim kurumlarının yapımı için hazırlanan
projeler merkezi düzeyde planlanıyor. Bu projelerin yapımı amacıyla ayrılan
ödenekler büyük meblağlara ulaşıyor. Bu devasa meblağlar bu alanda çalışanların
ağzını sulandırıyor. Özellikle büyük ölçekli firmalar bu tür yatırımları
yakından takip ediyorlar. İhalelerin alınması büyük ölçekli firmalar için çok
da zor olmayan bir iş. İhale sürecine daha çıkılmadan önce şartnamelerin hazırlanması
aşamasında çalışmalara başlanıyor. İstenen şartlar önceden belirleniyor.
Belirlenen şartlara göre görüntüde prosedürler işletiliyor. İstenen eser
taşeronlar aracılığıyla en az maliyetle ortaya çıkarılıyor. Eserin bitirilip
teslimi aşamasında yine yapılan müdahalelerle prosedürlere son nokta konuluyor.
Ortaya çıkan eserin son kullanıcıları kullanım sürecinde yaşadıkları sorunları
kendi çaplarında çözmeye çalışıyorlar. Bu süreçte geçmişe dönük bir araştırma
ve sorgulama hemen hiçbir zaman yapılmıyor. Bürokratik işleyişte böyle bir
işleyiş yok. Ortaya çıkan eserde var olan eksiklerin peşine düşen kimse de
olmayınca sayfa kapanıyor.
Bu işleyiş süreci hangi kamu ihale ürünü ele alınırsa alınsın çok fazla
değişiklik göstermeden aynı şekilde işliyor. Bu süreçte bürokrasinin
yapabileceği fazla bir şey yok. Zira bürokrasinin özellikle karar
mekanizmalarında bulunanlar dolaylı olarak bu sürecin farklı derecelerde içinde
yer alıyor. Asıl güç sahibi olan siyasi irade sahipleri bürokrasinin işleyişine
her aşamada müdahale ediyorlar. Siyasi iradeye rağmen bürokrasinin kendi başına
hareket edip bir şeyler yapabilmesi mümkün değil. Bu bozuk düzen ancak siyasi
iradenin bu konuda hassas davranması ile değiştirilebilir. Ülkenin siyasi
iradesi bu bozuk düzenin bozulması veya düzeltilmesi için iradesini ortaya
koymadığı sürece bunun değişmesini beklemek boş bir beklenti. Siyasi iradenin
işi siyaset yapmak, yani ülkenin yönetimine yön vermektir. Siyasi iradenin bunu
yapabilmesi için siyaset faaliyetinin toplumda belli kişilerin elinde bir araç
olmaktan çıkması gerekiyor. Siyaset toplumun genelini ilgilendiren bir faaliyet
olmakla birlikte toplumda herkesin bu alanda faaliyette bulunmasına izin
verilmemesi bu faaliyetin belli sınıfların, grupların ve kişilerin elinde
kalmasına neden olmaktadır. Toplumun genel durumu siyasi faaliyetlerin
çerçevesini çiziyor. Toplumdaki alışkanlıklar, gelenekler, adetler, tutumlar,
anlayışlar siyasi faaliyetlere yön gösteriyor. Siyaset de toplumu kendine göre
dizayn ediyor. Toplum ile siyaset yapanların karşılıklı etkileşimi siyasi
faaliyetlerin seviyesine, şekline doğrudan etki yapıyor. Siyasetçiler ile
toplumsal etkileşim bürokrasiyi ve kurumların işleyişini etkiliyor. Siyaset
toplum kaynaklarının nasıl kullanılacağına karar veriyor. Kaynaklar toplumun
geneline veya toplumun içinde belli grup, kişi ve anlayışların yararına olacak
şekilde bu kararlarla belirleniyor. Bu gün için ülkemizde kaynaklar toplumun
genelinden ziyade belli kişi ve zümrelere hizmet edecek şekilde kullanılıyor.
Kamu ihaleleri bunun en somut göstergelerinden birisi. Kamunun kaynakları her
ne kadar belli kişi ve zümrelere hizmet edecek şekilde kullanılsa da bu
kaynaklar sadece o kişi ve zümrelerin elinde kalmıyor. Kaynakları dağıtan
siyasi irade ile kaynakları almış gibi görünenler arasında son aşamada karşılıklı
bir menfaat bölüşümü oluyor. Siyasi irade kaynakları belli kişi ve zümrelere
dağıtırken dolaylı yoldan bu kaynaklar siyasi iradeyi elinde tutanlara dönüyor.
Bu dönüşüm karşılıklı menfaat üretimi oluşturan bir sistemi doğuruyor. Sistem istenen
sonucu verdiği sürece işlemeye devam edecek gibi görünüyor. Sistem bir kısır
döngüye dönüşmüş durumda . Bu nedenle kısa vadede değişmesini beklememek
gerekiyor. Toplum kendisinden çok belli kişi ve zümrelerle menfaat paylaşımına
giren siyasi irade sahiplerinin farkına varamadığı sürece kısır döngüden
çıkabilmek mümkün değil. Kamu kaynakları uzun bir süre daha bu şekilde bölüşülüp
paylaşılmaya devam edecek gibi görünüyor.
Kısır döngünün bozulması için gerçek anlamda toplumu düşünen bir yönetim
oluşturulması gerekiyor. Toplum içinde tüm insanları kapsayacak bir ortak hedef
oluşturulması bir başka gereklilik. Hedef doğrultusunda işleyen yönetim etkin bir
denetimle desteklendikten sonra var olan sorunlara hassasiyetle yaklaşılması
gerekiyor. Adalet bu işleyişin her aşamasında geliştirilip güçlendirilmesi
gereken temel bir değerdir. Adaletin değeri toplumun her kişi, kurum ve
birimince anlaşıldığı gün istenen yapı ve işleyiş de oluşturulmaya başlanmış
olacaktır. O zamana kadar yağmaya seyirci kalmaya devam edeceğiz gibi
görünüyor.
Muhalifbakış
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder