5 Kasım 2018 Pazartesi

Toplumsal Gelişmişlik ve Tartışma Kültürü Üzerine…


Osmanlı padişahlarının annelerine dair bir tablonun paylaşıldığı bir facebook sayfasındaki tartışmalara bakınca toplumumuzun seviyesine dair bir kanaat oluşuyor. Sosyal medya ortamları bireylerin kendi iç dünyalarını açıklıkla ortaya döktükleri sergi gibi. Kimse kimseyi görmediği, tanımadığı için adeta atış serbest anlayışı ile içinde ne varsa dışarıya da aynısını yansıtıyor. Yorumlara bakılınca küfürler, hakaretler, komiklikler, akli yorumlar tümüyle görünüyor. Genel olarak kısa ve kulaktan dolma bilgilerin yoğun olduğu görülüyor. Sosyal medya kullanımı bir yönüyle eğitim seviyesinin yüksekliğini gerektiren becerilere bağlı. Buna rağmen tartışma seviyesinin düzeyi eğitim seviyesine dair hiç de olumlu bir veri sunmuyor.
Şu memlekette tartışma kültürü gelişmeden ülkenin gelişmesi mümkün değil. Küfürle, hakaretle hareket ederek kime neyi anlatacaksınız. Kore savaşında amerikalı bir subayın anasına küfür eden Türk askerinin ne dediğini öğrenen subay gülerek bu asker benim memleketime gidecek, annemi bulacak ve söylediğini yapacak öyle mi diyerek gülüp geçmiş diye bir anıyı duymuştum. Batılı veya en azından rasyonel, akılcı, mantıklı düşünen kişilerin doğal tepkisi. Böyle bir şey bizde olsa bir kaç kişi ölürdü herhalde. Duygusal tepkiler aklın önüne geçer. Aklı örter. Osmanlı tarihi konusunda yorum, değerlendirme yapanların kaç tanesi Osmanlı Tarihini okudu acaba merak ediyorum. Okumayan bir toplumda fikir bilgiye dayanmadığı için duygularla hareket edilir. Duygusal insanlar ise akıllarıyla hareket etmedikleri için her zaman duvara toslamaya mahkumdur. Türkçülük yapanlar bir yönüyle diğer tür ırkçılıkları da besliyorlar. Türklüğü ırk değil diyerek kendine göre mazeret uyduranlar da ayrı bir grup. Osmanlıyı doğru okuyup anlamak bu gün için bize katkı sağlayacaksa duygusal değerlendirmelerden kaçınmak gerekiyor. Tarihe bakarken o günkü şartlar çerçevesinde bakmak gerekiyor. Osmanlının yaşadığı dönemdeki dünyaya bakıp ona göre değerlendirme yapılmalıdır. 600 yıllık bir devleti bir iki cümle ile değerlendirip bitirmek hiçbir zaman mümkün olamaz. Türklük kavramını ayrımcılığı veya farklı ırkçılık akımlarını güçlendirecek şekilde kullanmaktan kaçınmak gerekiyor. Bu Türklükten gocunmak anlamına da gelmez. Dengeli bir davranış ve tutum geliştirmek gerekiyor. Bu ise ancak bilgiye dayanarak mümkündür.
Osmanlı padişahlarının aile geçmişleri yerine Osmanlı neden yıkıldı diye kafa yormak gerekiyor. Bu sebepleri bulunca da bu gün aynı hataları tekrar etmemenin yollarını bulmak bir başka gereklilik. Osmanlı padişahlarının bazıları dönemlerinin gereklerini yaptıkları için ülke ve devlet gelişti. Zamanla gelen diğerleri aynı gereklilikleri yapmaktan vazgeçtiler. Ülke yönetimini bırakıp günlerini keyfi işlere ayırmayı tercih ettiler. Geçmişte yapılanları doğru bir şekilde değerlendiremediler. Şeklen geçmişi taklit ederek kazanımların devam edeceğini zannettiler. Bu zan dünyayı doğru okuyamamayı dolayısıyla da içe kapanmayı ve dünyadan kopmayı getirdi. Dünyadan kopmanın sonuçlarını fark ettiklerinde ise tren çoktan kaçmıştı. Bundan sonra trenin peşinden koşmakla vakit geçirdiler ama iş işten çoktan geçmişti. Bu gün de hala aynı şekilde onların koşarak devrettiği bayrağı bugünkü yöneticiler taşıyarak trene yetişmeye çalışıyorlar. Tabii yöneticiler ne kadar hızlı koşarsa koşsun bir toplum en zayıf halkanın gücü nisbetinde güçlü olabiliyor. En zayıf halkaların sayısı ne kadar çoksa yönetici ne kadar güçlü olursa olsun toplumun zayıf halkaları yöneticilerin ayaklarını bağlıyor. Buradaki tartışmaların seviyesine bakınca da zayıf halkaların sayısı hala çok fazla olduğu görülüyor.
Osmanlı tarihi için gereken hassasiyet Cumhuriyet dönemi için de geçerli. En az Osmanlı Tarihi kadar Cumhuriyet tarihi de araştırılması, tartışılması gereken yönleri içeriyor. Buna rağmen Osmanlı Tarihine dair tartışmalarda yaşanan duygusal yaklaşım ne yazık ki Cumhuriyet Tarihi için de söz konusu. İçinde yaşadığımız toplumda Osmanlı ile Cumhuriyeti yarıştırma merakı hala devam ediyor. Bir taraf Osmanlı’yı doğrusu ve yanlışı ile ele alıp değerlendirmek yerine doğrularını göklere çıkarırken yanlışlarını görmezden gelirken diğer taraf aynı şeyi Cumhuriyet için yapıyor. Oysa Osmanlı da Cumhuriyet de bu toplumun bir değeri. Bu değerler üzerinde duygusal yaklaşımlardan uzak kalarak aklı kullanarak düşünüp konuşmak, tartışmak gerekiyor. Bu insana, topluma dair birlik beraberlik, hoşgörü ve ekip çalışması kültürünü geliştirecektir. Ekip çalışması, başkaları ile bir arada işbirliği yaparak çalışma sorunlarla başa çıkma becerilerini de geliştirecektir. Toplum düzeyinde işbirliği, ekip çalışması ruhunun geliştiğini düşününce elde edilecek sonuçları hayal edebilmek mümkün değil. Mehmet Akif ERSOY’un toplu vurdukça sineler onu top sindiremez sözünü hatırlayın.
                                   Muhalifbakış
                                                                               izmirmuhammedali@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Eğitimde Müfredat Açmazı

Bizde eğitim denilince okullar, okullar deyince sınıflar, sınıflar deyince de dersler akla gelir. Millî Eğitim Bakanlığı güya ders içerikler...