Osmanlı padişahlarının annelerine dair bir tablonun
paylaşıldığı bir facebook sayfasındaki tartışmalara bakınca toplumumuzun
seviyesine dair bir kanaat oluşuyor. Sosyal medya ortamları bireylerin kendi iç
dünyalarını açıklıkla ortaya döktükleri sergi gibi. Kimse kimseyi görmediği,
tanımadığı için adeta atış serbest anlayışı ile içinde ne varsa dışarıya da
aynısını yansıtıyor. Yorumlara bakılınca küfürler, hakaretler, komiklikler,
akli yorumlar tümüyle görünüyor. Genel olarak kısa ve kulaktan dolma bilgilerin
yoğun olduğu görülüyor. Sosyal medya kullanımı bir yönüyle eğitim seviyesinin
yüksekliğini gerektiren becerilere bağlı. Buna rağmen tartışma seviyesinin
düzeyi eğitim seviyesine dair hiç de olumlu bir veri sunmuyor.
Şu
memlekette tartışma kültürü gelişmeden ülkenin gelişmesi mümkün değil. Küfürle,
hakaretle hareket ederek kime neyi anlatacaksınız. Kore savaşında amerikalı bir
subayın anasına küfür eden Türk askerinin ne dediğini öğrenen subay gülerek bu
asker benim memleketime gidecek, annemi bulacak ve söylediğini yapacak öyle mi
diyerek gülüp geçmiş diye bir anıyı duymuştum. Batılı veya en azından rasyonel,
akılcı, mantıklı düşünen kişilerin doğal tepkisi. Böyle bir şey bizde olsa bir
kaç kişi ölürdü herhalde. Duygusal tepkiler aklın önüne geçer. Aklı örter.
Osmanlı tarihi konusunda yorum, değerlendirme yapanların kaç tanesi Osmanlı
Tarihini okudu acaba merak ediyorum. Okumayan bir toplumda fikir bilgiye
dayanmadığı için duygularla hareket edilir. Duygusal insanlar ise akıllarıyla
hareket etmedikleri için her zaman duvara toslamaya mahkumdur. Türkçülük
yapanlar bir yönüyle diğer tür ırkçılıkları da besliyorlar. Türklüğü ırk değil
diyerek kendine göre mazeret uyduranlar da ayrı bir grup. Osmanlıyı doğru
okuyup anlamak bu gün için bize katkı sağlayacaksa duygusal değerlendirmelerden
kaçınmak gerekiyor. Tarihe bakarken o günkü şartlar çerçevesinde bakmak
gerekiyor. Osmanlının yaşadığı dönemdeki dünyaya bakıp ona göre değerlendirme
yapılmalıdır. 600 yıllık bir devleti bir iki cümle ile değerlendirip bitirmek
hiçbir zaman mümkün olamaz. Türklük kavramını ayrımcılığı veya farklı ırkçılık
akımlarını güçlendirecek şekilde kullanmaktan kaçınmak gerekiyor. Bu Türklükten
gocunmak anlamına da gelmez. Dengeli bir davranış ve tutum geliştirmek
gerekiyor. Bu ise ancak bilgiye dayanarak mümkündür.
Osmanlı
padişahlarının aile geçmişleri yerine Osmanlı neden yıkıldı diye kafa yormak
gerekiyor. Bu sebepleri bulunca da bu gün aynı hataları tekrar etmemenin
yollarını bulmak bir başka gereklilik. Osmanlı padişahlarının bazıları
dönemlerinin gereklerini yaptıkları için ülke ve devlet gelişti. Zamanla gelen
diğerleri aynı gereklilikleri yapmaktan vazgeçtiler. Ülke yönetimini bırakıp
günlerini keyfi işlere ayırmayı tercih ettiler. Geçmişte yapılanları doğru bir
şekilde değerlendiremediler. Şeklen geçmişi taklit ederek kazanımların devam
edeceğini zannettiler. Bu zan dünyayı doğru okuyamamayı dolayısıyla da içe
kapanmayı ve dünyadan kopmayı getirdi. Dünyadan kopmanın sonuçlarını fark
ettiklerinde ise tren çoktan kaçmıştı. Bundan sonra trenin peşinden koşmakla
vakit geçirdiler ama iş işten çoktan geçmişti. Bu gün de hala aynı şekilde
onların koşarak devrettiği bayrağı bugünkü yöneticiler taşıyarak trene
yetişmeye çalışıyorlar. Tabii yöneticiler ne kadar hızlı koşarsa koşsun bir
toplum en zayıf halkanın gücü nisbetinde güçlü olabiliyor. En zayıf halkaların
sayısı ne kadar çoksa yönetici ne kadar güçlü olursa olsun toplumun zayıf
halkaları yöneticilerin ayaklarını bağlıyor. Buradaki tartışmaların seviyesine
bakınca da zayıf halkaların sayısı hala çok fazla olduğu görülüyor.
Osmanlı
tarihi için gereken hassasiyet Cumhuriyet dönemi için de geçerli. En az Osmanlı
Tarihi kadar Cumhuriyet tarihi de araştırılması, tartışılması gereken yönleri
içeriyor. Buna rağmen Osmanlı Tarihine dair tartışmalarda yaşanan duygusal
yaklaşım ne yazık ki Cumhuriyet Tarihi için de söz konusu. İçinde yaşadığımız
toplumda Osmanlı ile Cumhuriyeti yarıştırma merakı hala devam ediyor. Bir taraf
Osmanlı’yı doğrusu ve yanlışı ile ele alıp değerlendirmek yerine doğrularını göklere
çıkarırken yanlışlarını görmezden gelirken diğer taraf aynı şeyi Cumhuriyet
için yapıyor. Oysa Osmanlı da Cumhuriyet de bu toplumun bir değeri. Bu değerler
üzerinde duygusal yaklaşımlardan uzak kalarak aklı kullanarak düşünüp konuşmak,
tartışmak gerekiyor. Bu insana, topluma dair birlik beraberlik, hoşgörü ve ekip
çalışması kültürünü geliştirecektir. Ekip çalışması, başkaları ile bir arada
işbirliği yaparak çalışma sorunlarla başa çıkma becerilerini de
geliştirecektir. Toplum düzeyinde işbirliği, ekip çalışması ruhunun geliştiğini
düşününce elde edilecek sonuçları hayal edebilmek mümkün değil. Mehmet Akif
ERSOY’un toplu vurdukça sineler onu top sindiremez sözünü hatırlayın.
Muhalifbakış
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder