1 Kasım 2018 Perşembe

Bürokratik Oligarşi mi? Siyasal Kısır Döngü mü?


Devlet işlerini yürüten kurumların işleyişine genel olarak bürokrasi adı verilir. Bürokrasinin işleyişi atanan kişiler aracılığıyla sağlanır. Devlet, topluma yön veren kurallar aracılığı ile düzeni sağlamaya çalışır. Devlet, kurumlar, kişiler, kurallar toplumsal hayatın düzenlenmesinde etki gücüne sahip olan unsurlardır. Devlet soyut bir varlık olmasına karşın kurumlar, kişiler, kurallar aracılığı ile somut hale gelir.
Tarih boyunca toplumları yöneten güç sahipleri ellerindeki araçlar yardımıyla iktidarlarını sürdürmüşlerdir. Geçmişte insanlar arası iletişim ve diyaloğ imkanları bugünkü kadar gelişmiş değildi. Bu nedenle bireylerin düşünceleri, yaşam şekilleri, davranışları diğerlerine kolaylıkla ulaşamıyordu. Herkes kendi kişisel gücü, imkanı, anlayışı çerçevesinde karşılaştığı olaylara tepki verebiliyordu. O dönemlerde diğerlerine göre nicelik ve nitelik itibariyle güçlü olanlar kolaylıkla hakimiyetlerini kurup sürdürebiliyordu. Günümüzde ulaşım ve iletişim imkanlarının gelişmesi sonucunda dünya küçük bir köye dönüşmüş durumda. Dünyanın en uzak ülkesinde olan bir olay insanlara benzer durumları düşündürtüyor. Bu düşünceler yeni tartışmaları, hareketleri, davranışları bireyler ve toplumlar arasında yaygınlaştırıyor. Bu durum yönetilen ve yöneten ilişkilerinin niteliğinin değişmesine neden olmuştur. Dünyadaki bu genel değişime rağmen ülkeler bazında özel durumları görmezden gelmek doğru olmaz. Her ülkenin kendi iç dinamiklerinden kaynaklanan özellikler o ülkenin işleyişini etkiler.
Türkiye’nin bürokratik işleyişi de geçmişten bu güne önemli değişiklikler geçirmiştir. Modern devlet anlayışının gelişmesi ile dünyadaki ekonomik, sosyal, siyasal işleyiş de önemli değişimler geçirirken geçmişteki yöneticilerimiz bu değişimi doğru bir şekilde okuyamamış ve ülkenin yönetimi başta olmak üzere hemen tüm alanlarda gerilemeler ortaya çıkmıştır. Bu gerilemeler en fazla askeri alanda hissedilerek başlamışken zamanla her alanda etkileri yaygınlaşmıştır. Bu olumsuzluklara çare bulma düşüncesi ile girişilen değişim çabaları çare olmayınca devletin yönetim şeklinin değiştirilmesine kadar giden çabalar toplumun hayatının değiştirilmesi çabalarına kadar uzanmıştır.
Toplumun değiştirilmesi birey bazında bireysel yaşayış şeklinin değiştirilmesi olarak kendini göstermiştir. Bu da eğitim sistemine bir görev olarak verilmiştir. Eğitim sistemi insan unsuruna yönelik faaliyetleri yerine getirirken toplumun ihtiyaç duyduğu tüm diğer alanlara yönelik faaliyetleri, görevleri üstlenen diğer sistemler kurulmuştur. Sağlık sistemi, adalet sistemi, emniyet sistemi, ulaşım sistemi, ekonomik sistemi gibi birçok farklı sistemler bunlardan bazılarıdır. Tüm bu sistemlerin işleyişi bürokratik işleyiş adı altında birleştirilebilir. Bürokratik işleyişte mevcut sistemler kurumlar şeklinde yapılandırılmıştır. Kurumlar bakanlıklar adı altında gruplandırılmış yapılar olarak devletin içinde yer alır. Devlet toplum içinde sahip olduğu gücü bakanlıklar aracılığı ile hayata geçirir. Bürokrasi bakanlık birimlerinin işleyiş sürecini tanımlar. Bürokrasi toplumun genel hayatından bağımsız değildir. Toplumun içinde yer alan tüm olay ve olgular toplumun hayatından etkilenir. Toplumun yaşayış şekli kurum ve kuruluşların işleyiş şeklini de doğrudan etkiler. Toplumun içinde var olan kurumların, bürokrasinin işleyişi toplumun yaşam biçiminin izlerini taşır. Bu yönüyle kurumlar ve bürokrasi ile toplum ve birey arasında karşılıklı ilişki ve etkileşim söz konusudur. Karşılıklı birbirlerini yansıtırlar.
Ülkemizdeki bu etkileşim son yirmi yıla yakın zamandır geçmişe göre daha farklı bir şekle bürünmüştür. Geçmişte güçlü devlet yapısının başında bulunanlar toplumu ve bireyi kendilerince belirlenmiş kalıplara göre şekillendirmeyi toplumun yararına bir iş olarak görürken gücü küçük bir zümrenin tekelinde tutmuşlardır. Bu süreçte birey yukardan aşağı alınan kararlar doğrultusunda kalıba sokulacak hammadde olarak görülmüştür. Dayatmacı anlayış toplumun ve bireyin sahip olduğu pek çok değeri görmezden gelmiş, küçümsemiş, yok saymıştır. Son yirmi yıla yakın zamandır iktidarda bulunanlar bu anlayışla mücadele etme iddiası ile başa geçerken geçmişteki hataları tekrar etmeyeceklerini söyleyerek toplum nezdindeki meşruiyetlerini sürdürme çabası içinde bulunmuşlardır.
Mevcut iktidarın başa geldiği günden beri yaşananlara yakından bakınca bürokratik işleyişe yönelik işleyişte her geçen gün sorunların azalmaktan çok arttığı görülmektedir. Bürokrasideki işleyişte genel uygulamalarda rutin hale gelen uygulamalara bakınca görülen şey genel kurallar çerçevesinde bir işleyişten çok baştaki birim amirinin anlayışına kalmış durumdadır. Birim amirinin geliş sürecinde açıklık ve şeffaflık yoktur. Genel olarak mevzuat düzenlemesi şeklinde getirilmiş bazı kurallar olmakla birlikte müdahaleye açık alanlar aracılığıyla kurallar istenilen kişileri seçmeye uygun hale getirilmektedir. Bu da işleyişi hukuki olmaktan çıkarıyor. Bürokrasinin başında bulunan birim amirleri sorumlu oldukları alandaki işleyişi yürütürken kendi inisiyatiflerinden çok kendilerini o makamlara getiren güç odaklarının söylediklerine göre hareket etmektedirler. Bu şekilde hareket etmedikleri takdirde makamda oturamayacakları öngörüsü ile ne söylenirse onu yapan etkisiz elemanlar haline dönüşmektedir. Hukukun ve kuralların üstünlüğünden güç odaklarının üstünlüğüne gidiş söz konusudur.
Bürokrasi hangi alanda ise o alanda etkin olan güç odakları, organizasyonlar bulunuyor. Bu organizasyonlar sendika, dernek, vakıf şeklinde yapılanmıştır. Bunların üstünde siyasi parti yapısı bulunur. Siyasi parti yapısı ise ilçe/il/genel merkez hiyerarşisi şeklinde işler. Bu hiyerarşide etkin olan kişilere ulaşabilenler parti ve partiye bağlı veya ondan beslenen, güç alan organizasyonların etkisine dayalı bir işleyişin hakim olduğu görülmektedir. Siyasi partiler her ne kadar toplumun organize olmuş şekli gibi görünse de ülkemizdeki siyasi işleyişi düzenleyen kurallar toplumun organize olarak bu faaliyetlere katılımını desteklemekten uzaktır. Toplumdan ziyade siyasal sistemlerin başında bulunanların oluşturduğu kişi odaklı, lider odaklı yapılanmalara dönüşen siyasi partiler toplumsal katılıma çok sınırlı bir zemin olarak ülkemizde varlıklarını sürdürmektedir.
Eğitim sistemi başta olmak üzere hemen tüm sistemlerde siyasal sistemi elinde bulunduranlar hemen tüm bürokrasiyi şekillendirmektedir. Bu işleyişte sendikalar, dernekler ve vakıf türü yapılanmalar şekillendirmede etkin görev almaktadır. Bu süreçte adaletli, hukuka uygun bir işleyişten çok kapalı kapılar ardında planlanan uygulamalar yaygındır. Buna rağmen bu işleyişte nemalananlar sıranın kendilerine geleceği günü bekleyerek veya kendilerini daha fazla göstermenin yolunu arayarak samimiyetten uzak bir şekilde gücü elinde bulunduranlara yaranarak zamanlarını geçirmektedir. Bu durum toplumda adaleti, erdemi, hukuku güçlendirmekten çok ikiyüzlülüğü, adaletsizliği, haksızlığı güçlendiriyor. Bu da topluma zarar veriyor.
                             Muhalifbakış
                                                                               izmirmuhammedali@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Eğitim Yönetim İlişkisi Üzerine

Eğitim sistemi insan ilişkilerinin yoğun olduğu bir çalışma alanı/sektör. Her sektörün kendi işleyiş düzeni vardır. Yürütülen faaliyetin öze...