10 Eylül 2018 Pazartesi

Sorunlarımız Gerçekten Dış Kaynaklı mı?


Ülkemiz son dönemlerde ekonomik yönden önemli sorunlarla karşı karşıya. Siyasi iktidar bu sorunları dış güçlerin ülkemize yönelik oyunları olarak değerlendiriyor. Toplum da bu değerlendirmeleri olduğu gibi kabul ediyor. Ülkemizdeki sorunlara bakarak sorumlularını dışarıda aramak çözüm üreten bir yaklaşım olmaktan uzak. Aslında iktidar da var olan sorunları kabul eden bir yaklaşım sergiliyor ancak sorunların kaynağını dışarda göstererek kendi sorumluluğunu gizlemek için çaba harcıyor. Var olan sorunlarda iç nedenlerden kaynaklanan sorumluluğu gizlemek veya görmezden gelmek iktidar açısından geçici bir teselliden öte bir anlam taşımamaktadır. Teselli ise sorunları örtmekten başka bir işe yaramamaktadır. Tersine sorunları doğru bir şekilde teşhis etmek çözümleri de kolaylaştıracaktır.

            Var olan sorunlar genel anlamda pek çok çalışmada ortaya konulmaktadır. Bu sorunlar ana hatları ile sıralandığında hangilerinin ne kadar içten veya dıştan kaynaklandığı görülebilir. Bunun yapılabilmesi için biraz sorgulayıcı bir bakış açısına sahip olmak gerekiyor. Mevcut sorunlara bakıldığında ekonomik, sosyal, siyasal, coğrafi, hukuki, alt yapı, eğitim gibi başlıklarda toplanabilir. Bu ana başlıkların altında yer alan alt başlıklara bakıldığında bunların büyük çoğunluğunun iç nedenlerden kaynaklandığını, iç kaynaklı sorunların dış güçlerin de küçük bir çabasıyla içinden çıkılmaz devasa sorunlara dönüştüğü görülecektir. İktidar ise söylemlerinde iç nedenlere küçük bir pay ayırırken dış nedenleri devasa boyutlarda göstermeye çalışıyor. Vatandaş ise bu söylemleri doğru olarak kabul edip iktidara kusur bulmamaya, tersine hak vermeye devam ediyor. Bunu gören iktidar da söylemlerine olduğu gibi devam ediyor. Ekonomi uzmanları uzun zamandan beri alınması gereken önlemlere dair önerilerini dile getirirken iktidar kendine taraftar olanların görüşlerini ön plana çıkarıp geleceğe dair vaatlerle işi idare etmeye çalışıyor. Üretime dair var olan sorunlara yönelik çözümler üretmek yerine bir takım verileri kullanarak ekonomiye dair pembe tablolar çiziyor. Öte yandan iktidar ekonomiye dair yapısal sorunlara çözüm üretmekten kaçınıyor. İçinde bulunduğumuz dönemde vergi konusu büyük sorun olarak karşımızda duruyor. Doğrudan vergi almaya yönelik sistemdeki sorunların giderilmesi yerine dolaylı vergilerle ülke götürülmeye çalışılıyor. Kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin kayıt altına alınmasına yönelik faaliyetler büyük oranda görmezden geliniyor. Vergi adaletinin olmadığını herkes kabul ediyor ancak iktidar bu konuda bir çözüm üretmiyor. Devlet kurumları arasında koordinasyonsuzluk ve alt yapı eksikleri hala devam ediyor. Bu ise ekonomik faaliyetleri takip edilemez hale getiriyor. Takipten kaçabilen herkes vergi vermemenin, gelirini küçük, giderini büyük göstermenin yolunu buluyor. Kaçamayan zavallı bordro mahkumları ise çaresiz bir şekilde gelirlerinden yapılan kesintilere bakmakla yetiniyorlar. Tüketim çılgınlığına karşı kamu gücünü elinde bulunduran iktidar kimseye hesap soramıyor/sormuyor. Vergi idaresi daha çok iktidarla zıtlaşanlara karşı kullanılan ceza değneğine dönüşmüş durumda. Geçmişte toplanan vergiler birileri tarafından hortumlanıyor denilerek eleştirilirken bugün var olan güçlü iktidara rağmen adaletsiz vergi uygulamaları olduğu gibi devam ediyor. Sistemin inceliklerini bilenler uygulamadan daha büyük kar elde ederken uygulamadan habersiz büyük çoğunluk günlük geçim derdinin altında iktidar ne derse ona inanıyor. Zengin daha zengin, fakir ise daha fakir olmaya devam ederken iktidara yakın olmayı başaranlar bal tutan parmağını yalar misali zenginleşmenin yolunu bulmayı başarıyorlar. Sadece kılıflar, maskeler değişiyor. Bu kadar güçlü bir iktidar bu ikiyüzlülüklere izin vermeyip kaynakları genel olarak toplumun yararına kullanmanın yollarını bulması gerekirken suçluyu dışarda göstermeye çalışıyor. Ülkenin iç yönetimi ile ilgili, bürokrasi ile ilgili, genel yönetimle ilgili uygulamalar gerçek anlamda kurallara ve adaletli yaptırımlara bağlanması konusunda dış güçler iktidara hiçbir şey yapma gücüne sahip değil. Vergi yönetimini işlevsel hale getirmek, kurumlar arası koordinasyonu sağlamak, üretim, tüketim ve dağıtım gibi temel ekonomik faaliyetleri toplum yararına kontrol etmek ve yönlendirmek için çaba gösteren bir yönetime dış güçler fazla bir engel çıkaramaz. Ekonomik faaliyetlerin temel sorunları ülke içinden kaynaklandığı için ülke dışından gelen hemen her tür müdahale içerde büyük sorunlara neden olmaktadır.
            Ekonomik sorunlar diğer birçok sorunun temeli gibi görünmekle birlikte diğer ana başlıklar da kendi içinde önemli sorunların kaynağı olarak varlığını sürdürmektedir. Ülkemizde sosyal alanda var olan sorunlar da ekonomik alt yapıya bağlı olmakla birlikte yönetimden kaynaklanan iç sorunlara neden olmaktadır. Sosyal sorunlar denilince kentleşme, toplum içindeki sosyal grupların sorunları, toplumu oluşturan bireyler arası ilişkilerin düzensizliği, toplumda var olan şiddet, hastalıklı davranışların yaygınlığı, sosyal hayatı düzenleme gücüne sahip olan kurumsal yapılarda görülen eksiklikler, sorunlar genel anlamda dış kaynaklı olmaktan çok uzak. Aile ve sosyal politikalar bakanlığı diye kurulan bürokratik yapının varlığı fazla bir geçmişe sahip değil. Bundan önce bu alan büyük bir boşluk içinde idi. Oluşturulan bu kurumsal yapının etkililiği bir tarafa çalışma yapılması gereken birçok alan halen olduğu gibi duruyor. Ülkede hala dilencilik büyük bir gelir kapısı olmaya devam ediyor. Aile ve sosyal politika adına yapılanlar insanlara parasal veya maddi destek olmaktan öteye gitmiyor. Ülkede var olan bölgeler arası dengesizlik hala çok büyük. Şehirlerin düzenine dair yapılan imar planları kağıt üzerinde kalmaktan öteye gitmiyor. Toplumu oluşturan bireylerin gözü doymaz hırslarına karşı kamu yönetimi toplumun genel yararını görmezden gelerek kendi deyimleri ile şehirlere ihanet etmeye devam ediyorlar. Altyapıdaki sorunlar ortaya çıkan doğal olaylar sonrası birilerinin canını yakmaya devam ederken iktidar zarara uğrayanlara kısmi, lokal yardımlarla geçici çözümler sunmaya çalışıyor. Yaşanan sorunlar daha sonraki mevsime, doğal afete kadar unutuluyor. Çalışma hayatındaki kayıt dışılık, sosyal güvenlikte yaşanan sorunlar, iş güvenliği alanında var olan sorunlar, kağıt üzerinde kalan kalkınma planlarının her biri ayrı ayrı incelendiğinde bu alanlarda var olan sorunların kökünü dışarda aramanın ne kadar anlamsız, yersiz, gereksiz ve yanlış olduğunu gösterecektir. Ancak tüm bunlar sıradan ve küçük bir çaba ile olabilecek bir durum değildir. Toplumsal sorunlar kişilerin kısa mesafeli bakışlarının çok ötesine dayanır. İktidarın en büyük avantajı bu kadar uzun mesafeli bakışa sahip insan sayısının çok çok az olması. Çalışma hayatı büyük oranda kamu işletmelerine dayanıyor. Kamu işletmelerindeki işleyiş ise tamamen bürokratik bir işleyişe sahip ve bürokrasi ülkemiz yönetim kültürü içinde büyük sorunların kaynağı. Bu alandaki sorunların büyük çoğunluğu dış kaynaklı olmaktan çok uzak. Özel işletmecilik ülkemizde çok güçsüz. Özel işletmecilikte işletmeciler ve sermaye sahipleri kar amacı ile çaba gösterdikleri için bu alandaki sorunların büyük çoğunluğu çalışma hayatındaki düzensizlikten çok çalışma hayatını düzen ve kontrol altında tutan kamunun düzensiz işleyişinden kaynaklanıyor. Bunların nedeni de yine iç işleyişten kaynaklanıyor.
            Toplumda mevcut durumun en önemli gerekçelerinden birisi de eğitim sistemindeki sorunlardan kaynaklanıyor. Eğitime dair sorunlar iktidarın ilk geldiği günden bu yana aynen devam ediyor. Sorunlarda azalma yerine artış söz konusu. Eğitim sisteminin kuruluşundan işleyişine en önemli güç sahibi olan milli eğitim bakanlığında görülen sorunlara bakıldığında yine iç işleyişten kaynaklanan büyük sorunlar olduğu görülmektedir. Eğitim sorunlarımızın hemen tamamı iç işleyişten, eğitimin yönetiminden, iyi idare edilememesinden kaynaklanıyor. Sloganvari bir anlayışla dile getirilen dış güçlerin eğitim sistemi üzerinde hemen hiçbir etkisinin olmadığı söylenebilir. Eğitim sistemindeki sorunlar konusunda biz kendimiz kendimize yetiyoruz.
            Hukuki alt yapımızdan kaynaklanan sorunlara gelince bu alanda da diğer alanlardan fazla bir fark olmadığı görülecektir. Hukuk devleti olmanın gereği olan toplumun hemen her alanında kuralların geçerliliğinin varlığından söz edebilmek neredeyse imkansız. Herhangi bir yerde işi olan insanların tanıdık, bildik birilerini araması, ahbap çavuş ilişkisi, rüşvet ve kayırmacılığın ülkenin en büyük bir gerçekliği olmasını kim inkar edebilir. Ülkede mahkemelerde derdine çare bulabilen insan sayısının azlığını iddia etmek yanlış olmaz. Hukukçuların kendilerinin dahi hukuka olan inançları çok alt düzeylerde. Hak aramanın zenginlere mahsus bir iş olduğunu söylemek büyük bir iddia değildir. Tersine sıradan bir gerçekliktir. Mevcut hukuk kurallarının değişmeden varlığını sürdürmesi veya kuralların herkes tarafından kolaylıkla uygulanabildiğini iddia edebilmek çok mümkün görünmüyor. Ülkede hala eski alışkanlıklarla insanlar hayatlarını keyiflerince yaşarken başkalarının hayatlarını tehlikeye atabiliyorlar. Kuralların uygulanmasını istemek ülkede hala garip karşılanabiliyor. Hakkını almanın yolu hala bu ülkede ihkak-ı hakla mümkün olarak görülebiliyor. Kan davaları, düğün konvoyları, havaya rahatça ateş etme, iyi hal indirimleri, aflar, yapanın yanında kar kalma, ölenin öldüğü ile kalması gibi uygulamalar bugün için ülkemizde vakayi adiyeden olgular olarak görülüyor. Emniyet ve güvenlik bu ülkede hala oturmuş bir sisteme kavuşabilmiş değil. Tüm bu uygulamaların nedeninin hangisi dışardan kaynaklanıyor sorusuna cevap verebilmek oldukça zor. Tüm bu sorunların en büyük sorumlusu duyarsız vatandaş, duyarsız yönetim, duyarsız kurumlar. Tüm bu sayılanlar ise bizim kendi iç işleyişimizin ürünleri olarak varlar.
            Siyasal sorunlar diye nitelenebilecek sorunlarımıza bakıldığında toplumda var olan siyasal duyarlılık, siyasal davranışlar, siyasal gelenek ve yapılanmada önemli iç sorunların varlığı görülecektir. Siyaseti demokratik bir davranış olarak yapmak yerine lidere bağlılık, lider sultası altında yapılan uygulamalara dönüşmesi de yine dış güçlerin sorumluluğuna verilemez. Siyaseti topluma hizmet olarak görmek yerine iktidara gelme, gücü eline geçirme, ikbal endişesi, tanıdıklarına imkan sunma, nüfuz ticareti anlayışı ile yapmayan kaç kişi var. Yönetişim kavramını görmezden gelerek iktidarı kimse ile paylaşmayan kıskanç yöneticiler siyaseti adeta saltanat sürme aracı olarak kullanmaktadır. Siyaseti kendi istedikleri grup ve kişilere has bir faaliyet haline getirip bir şekilde toplumun önemli kesimlerini uzak tutma davranışının sorumlusu olarak dış güçleri göstermeye çalışmak toplumu uyutmaktan öte bir anlam taşımamaktadır.
            Ülkemizde önemli sorunların varlığı geçmişten bu güne olduğu gibi duruyor. Tüm sorunları tek tek bir yazı kapsamında dile getirmek çok zor. Mevcut iktidar dış güçlerden kaynaklanan sorunlara doğrudan müdahale edemeyebilir. Bununla birlikte ülke içinde birlik ve beraberlik ruhunu geliştirecek, güçlendirecek uygulamalarla iç bütünlüğe hizmet edecek uygulamalar yapabilirdi. Bunun yolu ise insanları zihniyetine, anlayışına ve siyasal aidiyetine göre değil de adaletli bir anlayışla yönetmekten geçiyordu. Ülkede en büyük birlik beraberlik aracı adaletli yönetimdir. Adaletli yönetim gerçek anlamda ehil olanları iş başına getirecek seçme sistemlerini kurmakla sağlanabilir. Adaletli yönetim adaletli bir denetim sistemi ile etkin hale getirilebilir. Etkin denetim toplumun genel faydasını önceleyen uygulamaları koruyup geliştirirken haksız ve adaletsiz uygulamaları ortadan kaldırmak için çaba gösterirse yönetimi güçlendirir. Adil ve güçlü yönetim etkin bir denetimle sağlanabilir. Bu iktidar bunu sağlayabilirdi. Bunun yerine taraftarlarını, siyasi gücünü korurken sorunların sorumlusu olarak dış güçleri göstermesi yanlış bir yaklaşımı seçti. Ne yazık ki büyük bir kayıp. Keşke bu bir an önce görülüp dönülebilse. Çok zor ama gerçekten ülkeyi düşünen birisinden de bu beklenir.

                             Muhalifbakış
                                                                               izmirmuhammedali@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Eğitimde Müfredat Açmazı

Bizde eğitim denilince okullar, okullar deyince sınıflar, sınıflar deyince de dersler akla gelir. Millî Eğitim Bakanlığı güya ders içerikler...