Seçimler üzerinden
üç aya yakın zaman geçti. Bu arada yeni bir yazı yazma fırsatı bulamadım.
Türkiye o kadar hızlı bir şekilde olaylar içinde oradan oraya savruluyor ki
yaşanan olaylara yetişebilmek neredeyse mümkün değil. Sürekli değişen gündem
içinde hangi konuda ne söyleneceğini yeterince düşünmeye zaman yok. Aslında bir
yönüyle olaylara bakarak yorum yapmanın zorluğu ve yanlışlığının da bir
göstergesi olarak de değerlendirilebilir. Ülkemizde kişiler ve olaylara bakarak
değerlendirme yapma geleneği değişmediği için herkes bunu yapmaya çalışıyor.
Toplumda da kimse olayların hızına yetişemediği için sağlıklı bir değerlendirme
yapmaya imkan bulamıyor. Zira kişiler ve olaylar o kadar çok çeşitli ve hızlı
değişiyor ki adeta Nasreddin Hoca misali kimi dinleseniz herkes kendine göre
haklı gibi bir durum var. Bu durumda da sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek
imkansız hale geliyor. Bu imkansızlık içinde de vatandaş her söyleneni dinleyip
anlamak yerine güvendiği, tanıdığı, sevdiği kişiye gözü kapalı teslim etmek
davranışına yöneliyor. Cumhurbaşkanının yıllar boyu seçimleri kazanmasının bir
nedeni de bu. En son seçimlerde her ne kadar tek başına iktidara gelmede zorluk
yaşadıysa da MHP ile birlikte yine çıtayı geçmeyi, istediği hedefe ulaşmayı
başardı.
Yaşanan
olaylarda cumhurbaşkanı ne söylerse toplum ona inanıyor. Seçimler öncesi
Cumhurbaşkanının damadı bu millete marsa dört şeritli yol yapacağız desek bize
inanırlar demişti. Bu söylem boşuna söylenmiş değil. Vatandaş güvendiği
cumhurbaşkanı ne derse ona inanıyor. Dünya çapında ekonomik veriler ne olursa
olsun bu konuda cumhurbaşkanının söylemi vatandaşı ikna ediyor. Toplumdaki bu
güven cumhurbaşkanının en büyük sermayesi denebilir. Buna karşın alternatif
siyasi söylemler etkili olamıyor. En büyük ikinci parti CHP topluma güven
telkin edememeye devam ediyor. En son seçimlerde MHP büyük bir sürpriz yaparak
herkesi şaşırttı. Elde ettiği başarı ile iktidarı Cumhurbaşkanına teslim etti.
Seçimler öncesi ötelenen ekonomik sorunlar seçimler sonrası büyük bir hızla
adeta patladı. Ancak bunu da cumhurbaşkanı bir şekilde başka gerekçelere
bağladı. Vatandaş bunu da kabul etti. Bu kabuller sürekli Cumhurbaşkanına
açılan krediler gibi görülebilir. Vatandaşın verdiği krediler gittikçe azalsa
da hala cumhurbaşkanını ayakta tutmaya yetiyor. Bu süreçte alternatif siyasi
hareketlerin üzerine büyük işler düşmekle birlikte yakın gelecekte siyasi
olarak alternatif bir hareket görmek mümkün görünmüyor. Vatandaşın
cumhurbaşkanına sürekli kredi vermesinin pek çok nedenleri var. En başta
güveniyor. Seviyor. İnanıyor. Güven, sevgi ve inanç boyutunda cumhurbaşkanına
kredi verenlerin oranını belirlemek zor ancak tüm kredi verenleri bu kategoriye
dahil etmek mümkün değil. Destek verenlerin bir kısmı güven, sevgi ve inanç
anlayışı ile hareket ederken yıllardır kurulmuş olan sistemde iş kuran, menfaat
elde eden gruplar da var. Bu gruplar değişimle ortaya çıkacak belirsizlik
nedeniyle yaşadıkları korku nedeniyle destek vermeye devam ediyorlar. Kurulu
düzenden menfaat elde edenler düzenin devamını sağlamak için büyük mücadele
ediyorlar. Mevcut iktidara yatırım yapmış olanlar yaptıkları yatırımın sonucunu
almak için zaman kazanma adına kredi verenler de var. Alternatiflere
güvenemediği için kredi verenler de bir başka grup. Tüm bu nedenler ve gruplar
cumhurbaşkanının iktidarını sürdürmesine katkı sağlamaya devam ediyor. Ancak bu
durum ülkenin gelişimi ve yönetimi ve geleceği açısından sorunları da
barındırıyor.
Cumhurbaşkanı
kendisine verilen bu krediyi çok iyi değerlendirmesi gerekiyor. Toplum bir
şekilde iktidarı cumhurbaşkanına vermeye devam ediyor. Cumhurbaşkanı bu fırsatı
toplum ve devletin yararına kullanması gerekiyor. İktidarda kalma süresine ve
geçmişine bakıldığında bu fırsatın yeterince kullanılabildiğini söylemek zor
görünüyor. Cumhurbaşkanı fırsatı değerlendiremedi, elde ettiği imkanı heba
etti, bozdu, dağıttı, kırdı, döktü demek istemiyorum ancak sahip olunan güç,
yetki, fırsatın büyüklüğüne bakıldığında yeterince değerlendirildiğini söylemek
zor. Önemli sorunlar, problemler hala devam ediyor. Ülke ve toplum düzenini
sağlayacak temel yapısal sorunlar hala çözülebilmiş değil. Yönetim sisteminde,
iktisadi sistemde, imarda, eğitimde, sağlıkta, adaletti, siyasette, ulaşımda ve
diğer temel alanlarda sağlam bir yapı oluşturulamadı. Cumhurbaşkanı
eylül ayı başında Kırgızistan’a ziyarette bulundu. Bu sırada yaptığı
konuşmalarda iş adamlarının, ticaretin gelişmesinde bürokratik oligarşiden
yakınan açıklamalar yaptı. Bürokratik oligarşi konusunda cumhurbaşkanı hemen
her fırsatta açıklamalar yapıp mücadele ettiklerini söylüyor. Bürokratik
oligarşiyi her fırsatta eleştiri getiriyor. İktidara geldiği günden bu yana
bürokrasinin hemen her alanını istediği gibi şekillendiren Cumhurbaşkanı hala
bürokrasiden yakınıyorsa bu konuda haklı olduğunu söylemek biraz zor. Hala
yakınıyorsa bu konuda sistemsiz, gelişigüzel, bilim dışı bir anlayışla ve
hoyratça davranılmasından kaynaklanıyor. Bunları çözecek olan güç yine iktidarın
kendisinde bulunuyor. Devletin, yönetimin en önemli işlevi olan denetim
fonksiyonu yıllar boyu sürekli işlevsiz hale getirildi. Bunlar devleti zarara
uğrattı. Şahıslar ve parti belki güçlendi. Sivilleşti. Askeri vesayet ortadan
kalktı ancak buna karşın devlet güçlendirilemedi. Şahıslar ve partililer
kişisel menfaatlerini gerçekleştirme adına maskeler kullanarak iktidarın
yakınına yerleşmeyi başardılar. Topluma hizmet adına kişisel menfaatler
önceliklenerek yerli ve milli gibi yapay, sanal söylemlerle işlerini
yürütüyorlar. İktidar sahipleri de ne yazık ki bu yapaylık ve sanallığı ortadan
kaldırma adına bir çaba göstermiyorlar. Toplumun temel sorunları olduğu gibi
ortada dururken zaman da hızla geçiyor.
Muhalifbakış
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder