Cumhurbaşkanı Erdoğan parti
genel başkanı sıfatı ile Afyonkarahisar’da katıldığı parti değerlendirme
toplantısı açılış konuşmasında uzun zamandır dile getirdiği yenilenme kavramını
bir defa daha kullanarak seçimler öncesi parti içinde yenilenme ihtiyacının
gereklerinin yapılmasının zorunluluk olduğunu söyledi.
Hem cumhurbaşkanı hem
de genel başkanlık sıfatını aynı kişide toplanması yeni bir uygulama olmamakla
birlikte AK PARTİ/AKP’nin geldiği siyasal gelenekte geçmişte hep tek parti ve tek
adamlık nitelemesi ile eleştirilen bir uygulamanın şimdi üstelik de Mustafa
Kemal ATATÜRK de aynı uygulamayı yaptı diyerek savunmak ilginç bir görüntü
veriyor. Bilindiği gibi geçmişte Cumhuriyet Halk Fırkasının ilk kurulduğu
yıllardan başlayarak ölümüne kadar geçen sürede Mustafa Kemal ATATÜRK hem parti
genel başkanı hem de cumhurbaşkanı görevini yürüttü. Cumhuriyet tarihinde
muhafazakar kesimin tek parti uygulamaları diyerek eleştirdiği bu uygulamalar
işe bakın ki 2017 Türkiye’sinde muhafazakarlık şampiyonluğunu kimseye
bırakmayan AK PARTİ/AKP tarafından yapılıyor.
Bu tecrübeyi de toplum
bir süre yaşayıp görecek. Zira bizim toplum okuma fakiri olduğu için okuma
alışkanlığının kazandırdığı zihinsel, düşünsel faaliyetler yeterince
gelişemiyor ve sonuçta daha pahalı olan yaşayarak öğrenmeyle yüz yüze geliyor.
Bu nedenle geleceğe dair öngörülerle ilgili olarak ne söylenirse söylensin
toplum bunu yaşadıktan sonra öğreniyor. Yaşayıp öğreninceye kadar da yine okuma
fakirliğinin doğal bir getirisi olarak duygusal tepkilerle sevdiğini her şeyiyle
gözü kapalı severken sevmediğini de ağzıyla kuş tutsa benimseyemiyor.
AK PARTİ/AKP toplumun
bu özelliğini çok iyi keşfetmekle birlikte karşısında alternatif bir hareket
olmamasının da getirdiği rahatlıkla elini kolunu sallaya sallaya gezip dolaşıyor.
Cumhurbaşkanı ve genel başkan Recep Tayyip ERDOĞAN da hitabetinin, ve karizmasının
hakkını vererek vatandaşı istediği gibi yönlendiriyor.
Uzun zamandır parti
içi ataletten, metal yorgunluğundan söz ederek ön planda olan yöneticilerin
değiştirilmesine yönelik faaliyetler devam ederken yeni gelenlerle yeni bir
vitrin oluşturularak vatandaşa yenilik, değişim, enerji yenilenmesi, dinamizm
havası kazanıldığı sanısı verilmeye çalışılıyor. Değiştirilenlere de küskünler
hareketi olmasın diye yine parti içinde başka görevler verileceği söyleniyor.
Aslında eskiler ve yeniler diye nitelenenlere bakıldığında hepsi aynı çevrenin
insanları, aynı yolun yolcuları ve aynı siyasi kültür ortamında yetişmiş
kişiler. Yapılan ön sıradakilerin arkaya geçmesi, arka sıradakilerin de ön
sıraya geçmesinden ibaret. Bu yer değişiminin anlayış değişimini getireceğini
söylemek çok da mümkün görünmüyor. Parti içi değişim çalışmalarına girişen AK
PARTİ/AKP aslında 15 yıldır ülkenin başında bulunuyor ve yaklaşık yedi-sekiz
yıldır da rakipsiz olarak devletin her kademesini istediği gibi şekillendirme
gücüne sahip durumda. Buna rağmen devlet içinde bir dönüşüm ve değişimi
yapabildiklerini söylemek çok zor. Tersine devlet kademelerinde olumsuz bir çok
örneğin ortaya çıkıp yaygınlaşmasına veya geçmişte var olan geleneklerin
işleyişinde kendi adamlarını etkin konuma getirip aynısını sürdürdüklerine
şahit olunuyor. Devlet kademelerinde yeniden yapılanma formal bir takım
düzenleme ve yapılanmalarla daha kolay bir şekilde yapılabilir. Zira yapılacak
düzenleme ile ortaya çıkarılacak sistem zorunlu olarak kendisi için çizilen
formal yapıya uymak zorunda kalır. Yapılanlara bakıldığında devlet
kademelerinde böyle bir yeni yapılanmadan söz edebilmek mümkün değil. Tersine
sürekli bir yap boz uygulaması devletin hemen tüm kurumları için geçerli.
Devlet kurumları için var olan bu duruma karşı siyasal parti içinde yenilenme
devlet kurumlarına göre daha zordur. Siyasal yapılanmalar formal ve informal
yapıların güçlü bir şekilde iç içe geçtiği bir iklime, kültüre sahiptir. Formal
ile informalin sınırlarını belirlemek çok zordur. Bu nedenle devlet kurumları
içinde dahi istendik değişimi yapamayana bir yönetim anlayışının bundan daha
güç ve karmaşık bir alanda gerçek anlamda bir değişim ve dönüşümü yapabilmesi
mümkün değildir.
Siyasi alana yönelik
en son anayasa değişiklik referandumunda aşırı şekilde şişirilen on sekiz yaş
sınırı değişikliğinden önce siyaset yapma serbestisinin toplumun her kesimine
yayılması gerekiyor. Bu durum siyaset yapan çevre sayısını arttırıp
çeşitlendireceği için değişim sürecini de daha hızlandırıp kolaylaştırabilir.
Şu an belli elit kesimlerin eline teslim edilmiş siyaset yapma ayrıcalığı tüm
toplum kesimlerine yayılmadan değişim iddiaları havada kalmaya devam edecektir.
Devleti dönüştürememiş bir siyasal kültürün kendi içinde değişim yapıyor
görüntüsü vermesi aldatıcı bir davranıştan öte bir anlam taşımıyor.
Yazık ki toplum yeni
bir siyasal muhalefeti çıkaramadığı sürece de bu görüntü ile oyalanmaya devam
edecek gibi görünüyor.
Muhalifbakış
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder