Cumhurbaşkanının medyaya verdiği
mülakatlardan birisinde milli eğitim bürokrasisi ile ilgili olarak dile
getirdiği bir cümleyi herkes okumuştur. Bu mülakatta cumhurbaşkanı “Baktım ki
kulak asmıyorlar, TEOG’u gündeme taşıdım”şeklindeki açıklaması bu mülakatta ön
plana çıkarıldı. Ön plana çıkarılan bu cümlede aslında en üst düzeyde devletin
yönetiminde yer alan birisinin bürokrasiye yönelik bir serzenişinin olduğu
görülmektedir. Bu cümlede bürokrasinin devlet yönetimi içinde işleri nasıl
zamana yayarak unutturduğunun güzel bir örneği dile getirilmiş. Bürokrasi
ülkemizde her zaman bu anlayışta işledi. Bu dönemde AK PARTİ/AKP’nin avantajı
uzun sayılabilecek bir sürede devlet yönetimini elinde bulundurmasıdır. Zira
geçmişte hiçbir zaman siyasiler böyle bir şansa sahip olamadılar. Siyasi
istikrarın olmaması bürokrasiyi ülke yönetiminde önemli bir güç konumuna
getirmişti. Bürokraside yer alanlar siyasilere her zaman gelip geçici olarak
baktılar. Bu bakış açısı her zaman sözlerine de yansıdı. Zaman kazanma amacıyla
iş yapıyor gibi görünerek vakit doldururlarken siyasi kadroların sonu da kısa
süre sonra geliyordu. Bu alışkanlık hemen her dönemde bürokraside vardı.
Siyasi istikrarsızlık ülke yönetimi
konusunda önemli bir sorun olarak her zaman önemli bir ayak bağı konumunda
kaldı. Ülkemizdeki siyaset yapma davranışının temelindeki alışkanlıklar da bunu
besledi. Siyasete girenler bir şekilde iktidara geldikten sonra yönetim
birimlerine kendilerine yakın kişileri getirmeyi öncelik olarak gördüler. Bu
öncelik bir yandan kolay bir uygulama olarak da görülüyordu. Ülke yönetim
sorumluluğunu üzerine alan siyasiler fırsatı değerlendirme adına bu şekilde
davranırken aslında kendilerinin sonlarını da hazırladıklarının farkına
varmıyorlardı. Yönetim makamlarına getirilen kişiler kendilerini getiren kişileri
bir şekilde temsil ediyorlardı. Toplum da yönetime gelen kişilerin tutum,
davranış ve yaklaşımlarından ne kadar yetkin olduklarına ilişkin algı sahibi
oluyorlardı. Aslında siyasi yönden yönetimi ele alanlar bürokrasiye
yerleştirdikleri kişilerle toplumda kendilerine ilişkin algıların da oluşmasına
katkı yapmaktadırlar. Yetkin kişilerin bulunduğu bürokratik kurumlar, makamlar,
birimler yaptıkları uygulamalarla, aldıkları kararlarla kendilerini atayan
kişilere yönelik olumlu veya olumsuz algı ve tutumların oluşmasına neden
olurlar. Bu nedenle birilerini bir yerlere atama yetkisini ele geçirenler
topluma hizmet etmede en yetkin kişileri seçmenin yollarını bulmaları gerekir.
Herhangi bir kuruma, bir yönetim birimine, bir makama getirdikleri kişilerin
kendilerini temsil ettiğini unutmamaları gerekiyor.
Cumhurbaşkanının sözlerinden
bürokrasideki adam yerleştirmenin istendik şekilde yapılamadığının da bir
yönüyle itirafı aslında. On beş yılı aşan bir süredir bürokrasinin hemen her
alanına yerleştirilen kişileri harekete geçirme adına mülakatta dile getirdiği
cümlelerle zorladığını ifade etmek bürokrasinin gerektiği gibi
yönetilemediğinin de bir itirafı. Bu itiraf devlet yönetiminin işleyişinde
önemli sorunlarla karşı karşıya olunduğunun da bir göstergesi. Bu kadar uzun
süre devlet yönetiminde bulunan bir siyasi iktidarın hala bürokrasiyi istediği
gibi yönlendirememesi siyasi iktidar açısından büyük bir eksiklik. Bu eksiklik
bir yönüyle siyasi iktidar için de önemli bir handikap. Bu kadar uzun süre
iktidarda olduğu halde neden bürokrasiyi daha etkin hale getirmek için gereken
alt yapıyı oluşturmadığı sorusunun mutlaka cevaplanması gerekiyor. Bunun
hesabının topluma verilmesi gerekiyor.
Toplumun da bu soruyu siyasi
iktidara sorması gerekiyor. On beş yıldır hemen her seçimde halkın oyunu almayı
başaran bir siyasi iktidarın bürokraside yaşanan sorunlara neden çözüm
bulamadığını açıklaması gerekiyor. AK PARTİ/AKP ilk defa iktidara geldiği
dönemlerde veya en azından 2007 yılına kadarki dönemde hatalarının bir
gerekçesi vardı denebilir. Ancak 2007 yılından sonra var olan sorunlara ilişkin
bir gerekçenin, haklı bir gerekçenin varlığını söylemek zordur. Bu nedenle bu
sorgulamanın yapılması gerekiyor. Buna rağmen yapılan anketlerde AK PARTİ/AKP
iktidarının hala önemli bir güç durumunda olduğu görülüyor. Bunun temel
nedenlerinden birisi etkin bir muhalefetin bulunmaması gibi görünüyor. CHP veya
MHP mevcut iktidara hala alternatif olamamaktadır. MHP son dönemlerde lider
sorunu yaşıyor. Mevcut lider kitleleri peşinden sürüklemekten çok uzak.
İktidara alternatif olmaktan çok iktidarı desteklemekten öte bir çaba
gösteremiyor. CHP geçmişten gelen ön yargıları ortadan kaldırabilmiş değil. Son
dönemde yürüyüşler, sempozyumlarla bir şeyler yapmaya çalışsalar da hem lider
sorunu hem geçmişten getirilen mirasından dolayı alternatif olmaktan uzak. Bu
alternatifsizlik iktidarı yaptıkları bütün hatalara, eksiklere,
beceriksizliklere rağmen gücünü devam ettirmesine neden oluyor.
Cumhurbaşkanı toplumda sahip olduğu
karizmayı sonuna kadar kullanıyor. Zamanla bu karizma tükenecek ancak bu
tükenişi hızlandıracak siyasal rakipler hala ortada olmadığı için toplumda
rahatça hareket edebiliyor.
Toplumda sorgulayıcı bakışın daha
fazla güçlenmesine ihtiyaç var. Toplumda var olan karizmatik liderlere
bağımlılık, hayranlık kolay kolay ortadan kalkmıyor. Toplumda tartışma,
sorgulama kültürünün güçsüz olması bu bağımlılıkları daha da güçlendiriyor.
Tartışma ve sorgulama kültürünün olmamasının en önemli nedenlerinden birisi de
okuma alışkanlığının olmaması. Okumayan bir toplumun sorgulaması oldukça zor.
Okuma olmayınca düşünme, fikir üretme olmuyor. Düşünme ve fikir üretme
olmayınca sorgulama da olmuyor. Geçmişten bu güne gelen sorgulayıcılığın kötü
görülmesi sorgulamama kültürünün güçlenmesine neden oldu. Sorgulamaksızın
lidere tabi olma geleneksel bir kabul haline gelince tersi bir alışkanlık kolay
kolay gelişmiyor. Bu da karizmatik liderlerin işine geliyor. Kitlelerin
duygularına hitap ederek liderliklerini sorgulatmaksızın sürdürüp gidiyorlar.
Bu durum belki kişisel olarak karizmatik liderlerin veya taraftarlarının işine
geliyor olabilir ancak günümüz dünyasında böyle bir anlayışla gelişebilmek
mümkün görünmüyor. Toplumu oluşturan her bir bireyin çabasına, potansiyeline
ihtiyaç varken büyük çoğunluğu pasifize etmekle toplumun gelişmesi, ilerlemesi,
mümkün değil. Bu durumu toplumun da görmesi gerekiyor.
Muhalifbakış
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder