24 Eylül 2017 Pazar

Devlet Yönetimi ve Toplumun Gelişmesi


Cumhurbaşkanının medyaya verdiği mülakatlardan birisinde milli eğitim bürokrasisi ile ilgili olarak dile getirdiği bir cümleyi herkes okumuştur. Bu mülakatta cumhurbaşkanı “Baktım ki kulak asmıyorlar, TEOG’u gündeme taşıdım”şeklindeki açıklaması bu mülakatta ön plana çıkarıldı. Ön plana çıkarılan bu cümlede aslında en üst düzeyde devletin yönetiminde yer alan birisinin bürokrasiye yönelik bir serzenişinin olduğu görülmektedir. Bu cümlede bürokrasinin devlet yönetimi içinde işleri nasıl zamana yayarak unutturduğunun güzel bir örneği dile getirilmiş. Bürokrasi ülkemizde her zaman bu anlayışta işledi. Bu dönemde AK PARTİ/AKP’nin avantajı uzun sayılabilecek bir sürede devlet yönetimini elinde bulundurmasıdır. Zira geçmişte hiçbir zaman siyasiler böyle bir şansa sahip olamadılar. Siyasi istikrarın olmaması bürokrasiyi ülke yönetiminde önemli bir güç konumuna getirmişti. Bürokraside yer alanlar siyasilere her zaman gelip geçici olarak baktılar. Bu bakış açısı her zaman sözlerine de yansıdı. Zaman kazanma amacıyla iş yapıyor gibi görünerek vakit doldururlarken siyasi kadroların sonu da kısa süre sonra geliyordu. Bu alışkanlık hemen her dönemde bürokraside vardı.
Siyasi istikrarsızlık ülke yönetimi konusunda önemli bir sorun olarak her zaman önemli bir ayak bağı konumunda kaldı. Ülkemizdeki siyaset yapma davranışının temelindeki alışkanlıklar da bunu besledi. Siyasete girenler bir şekilde iktidara geldikten sonra yönetim birimlerine kendilerine yakın kişileri getirmeyi öncelik olarak gördüler. Bu öncelik bir yandan kolay bir uygulama olarak da görülüyordu. Ülke yönetim sorumluluğunu üzerine alan siyasiler fırsatı değerlendirme adına bu şekilde davranırken aslında kendilerinin sonlarını da hazırladıklarının farkına varmıyorlardı. Yönetim makamlarına getirilen kişiler kendilerini getiren kişileri bir şekilde temsil ediyorlardı. Toplum da yönetime gelen kişilerin tutum, davranış ve yaklaşımlarından ne kadar yetkin olduklarına ilişkin algı sahibi oluyorlardı. Aslında siyasi yönden yönetimi ele alanlar bürokrasiye yerleştirdikleri kişilerle toplumda kendilerine ilişkin algıların da oluşmasına katkı yapmaktadırlar. Yetkin kişilerin bulunduğu bürokratik kurumlar, makamlar, birimler yaptıkları uygulamalarla, aldıkları kararlarla kendilerini atayan kişilere yönelik olumlu veya olumsuz algı ve tutumların oluşmasına neden olurlar. Bu nedenle birilerini bir yerlere atama yetkisini ele geçirenler topluma hizmet etmede en yetkin kişileri seçmenin yollarını bulmaları gerekir. Herhangi bir kuruma, bir yönetim birimine, bir makama getirdikleri kişilerin kendilerini temsil ettiğini unutmamaları gerekiyor.
Cumhurbaşkanının sözlerinden bürokrasideki adam yerleştirmenin istendik şekilde yapılamadığının da bir yönüyle itirafı aslında. On beş yılı aşan bir süredir bürokrasinin hemen her alanına yerleştirilen kişileri harekete geçirme adına mülakatta dile getirdiği cümlelerle zorladığını ifade etmek bürokrasinin gerektiği gibi yönetilemediğinin de bir itirafı. Bu itiraf devlet yönetiminin işleyişinde önemli sorunlarla karşı karşıya olunduğunun da bir göstergesi. Bu kadar uzun süre devlet yönetiminde bulunan bir siyasi iktidarın hala bürokrasiyi istediği gibi yönlendirememesi siyasi iktidar açısından büyük bir eksiklik. Bu eksiklik bir yönüyle siyasi iktidar için de önemli bir handikap. Bu kadar uzun süre iktidarda olduğu halde neden bürokrasiyi daha etkin hale getirmek için gereken alt yapıyı oluşturmadığı sorusunun mutlaka cevaplanması gerekiyor. Bunun hesabının topluma verilmesi gerekiyor.
Toplumun da bu soruyu siyasi iktidara sorması gerekiyor. On beş yıldır hemen her seçimde halkın oyunu almayı başaran bir siyasi iktidarın bürokraside yaşanan sorunlara neden çözüm bulamadığını açıklaması gerekiyor. AK PARTİ/AKP ilk defa iktidara geldiği dönemlerde veya en azından 2007 yılına kadarki dönemde hatalarının bir gerekçesi vardı denebilir. Ancak 2007 yılından sonra var olan sorunlara ilişkin bir gerekçenin, haklı bir gerekçenin varlığını söylemek zordur. Bu nedenle bu sorgulamanın yapılması gerekiyor. Buna rağmen yapılan anketlerde AK PARTİ/AKP iktidarının hala önemli bir güç durumunda olduğu görülüyor. Bunun temel nedenlerinden birisi etkin bir muhalefetin bulunmaması gibi görünüyor. CHP veya MHP mevcut iktidara hala alternatif olamamaktadır. MHP son dönemlerde lider sorunu yaşıyor. Mevcut lider kitleleri peşinden sürüklemekten çok uzak. İktidara alternatif olmaktan çok iktidarı desteklemekten öte bir çaba gösteremiyor. CHP geçmişten gelen ön yargıları ortadan kaldırabilmiş değil. Son dönemde yürüyüşler, sempozyumlarla bir şeyler yapmaya çalışsalar da hem lider sorunu hem geçmişten getirilen mirasından dolayı alternatif olmaktan uzak. Bu alternatifsizlik iktidarı yaptıkları bütün hatalara, eksiklere, beceriksizliklere rağmen gücünü devam ettirmesine neden oluyor.
Cumhurbaşkanı toplumda sahip olduğu karizmayı sonuna kadar kullanıyor. Zamanla bu karizma tükenecek ancak bu tükenişi hızlandıracak siyasal rakipler hala ortada olmadığı için toplumda rahatça hareket edebiliyor.
Toplumda sorgulayıcı bakışın daha fazla güçlenmesine ihtiyaç var. Toplumda var olan karizmatik liderlere bağımlılık, hayranlık kolay kolay ortadan kalkmıyor. Toplumda tartışma, sorgulama kültürünün güçsüz olması bu bağımlılıkları daha da güçlendiriyor. Tartışma ve sorgulama kültürünün olmamasının en önemli nedenlerinden birisi de okuma alışkanlığının olmaması. Okumayan bir toplumun sorgulaması oldukça zor. Okuma olmayınca düşünme, fikir üretme olmuyor. Düşünme ve fikir üretme olmayınca sorgulama da olmuyor. Geçmişten bu güne gelen sorgulayıcılığın kötü görülmesi sorgulamama kültürünün güçlenmesine neden oldu. Sorgulamaksızın lidere tabi olma geleneksel bir kabul haline gelince tersi bir alışkanlık kolay kolay gelişmiyor. Bu da karizmatik liderlerin işine geliyor. Kitlelerin duygularına hitap ederek liderliklerini sorgulatmaksızın sürdürüp gidiyorlar. Bu durum belki kişisel olarak karizmatik liderlerin veya taraftarlarının işine geliyor olabilir ancak günümüz dünyasında böyle bir anlayışla gelişebilmek mümkün görünmüyor. Toplumu oluşturan her bir bireyin çabasına, potansiyeline ihtiyaç varken büyük çoğunluğu pasifize etmekle toplumun gelişmesi, ilerlemesi, mümkün değil. Bu durumu toplumun da görmesi gerekiyor.
            Muhalifbakış
                          izmirmuhammedali@gmail.com


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Eğitimde Müfredat Açmazı

Bizde eğitim denilince okullar, okullar deyince sınıflar, sınıflar deyince de dersler akla gelir. Millî Eğitim Bakanlığı güya ders içerikler...