10 Mayıs 2025 Cumartesi

Eğitimde Müfredat Açmazı

Bizde eğitim denilince okullar, okullar deyince sınıflar, sınıflar deyince de dersler akla gelir.

Millî Eğitim Bakanlığı güya ders içeriklerini uzmanlardan oluşan komisyonlara hazırlatır. Her komisyonda alan uzmanları, program uzmanları, ölçme uzmanları ve diğer daha akla gelmedik uzmanlar bulunur.

Alan uzmanları her dersin alanına kendi bakış açılarına göre en önemli, hatta hayatın içindeki eğitim faaliyetlerinin içindeki en merkezi, en önemli alanı olarak görür ve ders içeriklerinin de buna göre hazırlanmasını ister. Komisyondaki diğer uzmanlar da alanı bilmemeleri nedeniyle alan ya da zaten aslında uzmanlıkla ilgili olmadıkları halde uzmanmış gibi görünüp ve öyle kabul edilip bu komisyonları birilerinin referansıyla dahil oldukları için azıcık aşım, ağrısız başım, bana ne, ne diye kendine iş çıkarıp da rahatımı bozayım diyerek ses çıkarmazlar ve alan uzmanına gözü kapalı tabi olurlar.

Sonuçta her alan bu anlayışla müfredatı hazırlayınca olan zavallı öğrenciye ve hazırlanan müfredatı uygulama görevini üzerine alan okuldaki öğretmene olur.

Gerçi öğrenci de öğretmen de yaşananlara, sisteme, kültüre adapte oldukları için çok fazla bir strese girmez, kafaya takmaz ve amaan salla gitsin anlayışıyla mış gibi yaparak okula gelir gider, derslere girer çıkar.

Sonuç; nasılsa sınıfta kalma, dersi gerçekten öğrenme gibi bir yükümlülükleri olmadığı için öğrenmek zorunda kalmadan derslerden başarılıymış gibi sınıflarını geçerler. Öğretmenler başarısız görünmemek için çocuklara soruları ve cevapları verirler, notları şişirerek başarısızlığı örterler. Nasıl olsa merkezi sınavlar dışında eğitimde niteliğe dair bir ölçme yapılmıyordur, yapılsa dahi başarı ve başarısızlığın nedenlerine dair kimse sorgulama yapmıyordur. Yapılmak istense dahi kimin sorumlu olduğunu tespit etmek imkansızdır. Devasa pirinç çuvalının içindeki beyaz taşlara kim bakacak.

Ortaya çıkan başarısızlık fotoğrafına bakan Milli Eğitim Bakanlığı da kendi kendine Allah, Allah, yağ var, un var, şeker var, ama bir türlü helva olmuyor, neden acaba diye kendi kendine düşünür diyeceğim ama gerçekten düşündüğünü sanmıyorum. Zira gerçekten düşünüyor olsalardı sistemdeki sorunları, aslında kullanılan yağın bozuk olduğunu, şekerin tarihinin geçmiş olduğunu, unun da küflenmiş, böceklenmiş olduğunu görmemek için ya kör ya da gözünü bilerek kapatmış olmak gerektiği anlaşılır ki, bizde körlük değil, gözlerin kapatılması söz konusudur.

Milli Eğitim Bakanlığı var olan bozuklukları görmek istese en basit bir muhakemeyle dahi yaşananlar görülecektir.

Hazırlanan derslere ilişkin her müfredat sınırlı bir zamanda çocuğa verilmeye çalışılır. Müfredatın muhatabı tek bir öğrencidir. Tek bir öğrenciye sınırlı zamanda ona yakın farklı müfredat yüklenmeye çalışılır. Bu durum insanın doğasına, bilime ve akla uymamaktadır. Bakanlar yıllar yılı müfredatı sadeleştirmeden söz ederken bunu teknik düzeyde ele almaktadırlar. Oysa pedagojik açıdan bu olaya bakılması gerekir. Pedagoji bilimi insana gelişim alanının özelliklerine göre yaklaşılmasından söz ederken bizim eğitim sistemine yön veren akıl sahiplerimiz bu yaklaşımdan habersiz hareket ederler. Eskiden beri babalarından, dedelerinden öğrendiklerinden geleni sorgulamazlar.

İlkokul, ortaokul, lise ve üniversite düzeninin hangisi olursa olsun her düzeyde en gelişmiş insana göre kağıt üzerinde müfredat hazırlamaktan vazgeçmemektedirler.

 

Mehmet Ali DEMİR

Muhalifbakış

izmirmuhammedali@gmail.com

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Eğitimde Müfredat Açmazı

Bizde eğitim denilince okullar, okullar deyince sınıflar, sınıflar deyince de dersler akla gelir. Millî Eğitim Bakanlığı güya ders içerikler...