9 Nisan 2025 Çarşamba

Mış Gibi Yapmak...


 

Mış gibi yapma deyimi; bilinçli aldatma, göz bağlama, oyalama, oyun yaparak karşısındakini harekete geçirme gibi anlamları çağrıştıran bir deyim olarak olumsuz bir anlam içeriyor dense yanlış olmaz. Bireyde de toplumsal düzeyde de olumsuz anlamlar yüklendiği söylenebilir. Mış gibi yapmanın nedeni iki taraflı bir etkileşimde bir tarafın diğer tarafı harekete geçirmek isteği vardır. Harekete geçirme isteğinin arka planındaki niyet her iki tarafça da aynı şekilde paylaşılmıyorsa bu durumda karşılıklı bir hareketin yapılması isteniyorsa ve bunda açık bir zorbalık/güç kullanılmak da istenmiyorsa mış gibi yaparak her iki taraf karşısındakini açık güç kullanmadan bir harekete teşvik etmek isteyebilir. Bu durumda bu kavramın içerdiği anlam ortaya çıkar. Bu kavramın içinde strateji, taktik, her şey vardır. Bir oyun oynanması söz konusudur.

Mış gibi yapmak deyiminde her zaman iki taraf olmayabilir. Bazen birey kendi kendine de mış gibi yapabilir. Bunda amaç psikolojik bir rahatlamadır.

Mış gibi yapmada gücün yetmemesi olduğu kadar gücün kullanılmak istenmemesi de söz konusu olabilir. Her durumda mış gibi yapan kestirme bir yola sapıyordur. Kestirmeden gidilen yollar her zaman herkes için olumlu, avantajlı, yararlı ve istendik olmaz.

Mış gibi yapan bir birey yapması gerekeni tam olarak yapmak yerine gerekeni eksik yaparak bir şeyleri gizler, ancak gizlediğinin de görülmesini istemez. Kendinden fedakarlık, ödün vermek yerine karşısındakini harekete geçirerek onun çabasından yarar/avantaj elde etmeye çalışır. Fedakarlığı karşısındakinin yapmasını umar/bekler.

Mış gibi yapılan her işte herkes aynı düzeyde eşit, adil çalışmaz. Mış gibi yapanda bir sömürü niyeti vardır. Karşılıklı olursa aksaklık, eksiklik daha fazla olur. Karşılıklı güven de olmaz. Aldatma söz konusudur.

Birisi çalışırken birisi yatarsa orada denge kurulamaz. Bu kavramın yoğun bir şekilde kullanıldığı yerlerde sorunların da yoğun olması beklenir. Doğaldır.

Köklü sorunların var olduğu yerlerde mış gibi yapma davranışı da yaygındır. Mış gibi yapma kültürü gelişme değil duraklama ve çürümeyi getirir.

Bu nedenle sorun odaklı bir yaklaşımla olaylara yaklaşmak gerekir. Sorunlara derinlemesine bir bakış geliştirilmelidir. Sorunun nedeni, kaynağı, üremesine yol açan işleyiş yakından ve doğru olarak tespit edilmelidir. Ama mış gibi yapmanın yaygın olduğu bir iklimde bu da oldukça zordur. Toplumda derinlemesine düşünme, sorgulama, tartışma kültürü yoksa böylesi toplumlarda mış gibi yapma kültürü çok daha fazla gelişmiştir. Mış gibi yapmayı bazıları köylü kurnazlığı, bazıları şark kurnazlığı olarak da nitelediği söylenebilir.

Bunu yapacak olan etkileşimleri yöneten güç sahipleri, yöneticilerdir. Yönetenlerin mış gibi yapması sorunları çözmek yerine karmaşıklaştırır.

Mış gibi yapan kişilerin yaptığı pasif direniştir. Pasif direniş ile mücadele edebilmek oldukça güçtür.

Ülkemiz mış gibi yapmanın adeta kaynağı/cenneti haline gelmiş bir halde varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. En başta devleti yönetenler yönetiyormuş gibi yaparak yönetim erkini sorunların çözümünden çok kendi arzularına hizmet eden bir araç haline getirmişlerdir.

Demokrasiyi kurmuş gibi yaparak yıllarca egemenliğin millete olduğu söylemiyle kitleler uyutulurken perde arkasında kendi düzenlerini kurup işletmişlerdir.

Yönetimler mış gibi yaparak kitleleri yıllar boyunca maniple etmişlerdir. Kamu adına hizmet amacıyla kurulmuş devasa işletmeler yönetiliyormuş gibi yapılırken kötü yönetim uygulamaları nedeniyle zarar ettirilmiş ve sonuçta bunlar özelleştirme politikaları ile belirli kişilere adeta peşkeş çekilmiştir.

Üretim yapılıyormuş gibi gösterilerek ülkenin yabancı markaların cennetine dönüşmesine göz yumulmuştur. Bazıları da yerli milli söylemi ile toplumdaki bazı hassasiyetlere oynamayı tercih etmişlerdir.

Eğitim sisteminde düzenleme yapılıyormuş gibi gösterilerek sistem her gün alt üst edilmiş, istikrarlı bir yapı özellikle kurulmamıştır. Özel sektör eğitim kuralsız bir şekilde teşvik edilmiş, parası veya gücü olan küçük bir azınlığa ayrıcalıklı eğitim imkanları hazırlanırken büyük yığınlar niteliksiz eğitime razı olmak zorunda bırakılmıştır.

Üniversitelerin sayısı artırılıyormuş gibi göstererek ihtiyaç olmadığı halde atıl nüfus yaratılmıştır. Böylece insanlar eğitim görmekle görmemek arasında farkın olmadığı anlayışının geliştirilmesine yol açılmıştır.  

Belediyeler imar düzenlemeleri yapıyormuş gibi gösterilerek yaşanmaz şehirlerin doğmasına neden olunmuştur. Şehirler beton yığınlarına döndürülmüştür.

İş alanları sağlanıyormuş gibi gösterilerek devasa çevre kirliliklerinin denizleri çöplüğe dönüştürülmesine göz yumulmuştur.

Bu devasa boyutlardaki mış gibi yapma kültürü doğal olarak sıradan insana da riayet etmiştir. Sonuçta öğrenciler okullarda öğrenmiş gibi yaparak kopya çekmeyi normal bir davranış olarak görür hale gelmiştir. Pazarcılar malın iyisini öne koyup arkada gizlediği kötü malı çaktırmadan doldurmayı akıllı ve maharetli ticaret olarak yapmayı hak olarak görür olmuştur. Vergi vermemenin yollarını bulmak, her türlü kuralın etrafından dolaşmak, yakalanmadığın sürece her şeyi yapar hale gelmek bu ülkenin temel, sıradan ve doğal günlük rutinleri haline gelmiştir.

Devlet insanına güvenmeyip dolaylı vergileri sonuna kadar artırırken vatandaş da kaçmanın/kaçırmanın yollarını arayarak devletin kıskacından kaçmaya çalışmaktadır. Böyle bir ortamda nitelikli bir hayat, işleyiş, düzen, sistem ham bir hayaldir.

 

 

Mehmet Ali DEMİR

Muhalifbakış

izmirmuhammedali@gmail.com

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Eğitimde Müfredat Açmazı

Bizde eğitim denilince okullar, okullar deyince sınıflar, sınıflar deyince de dersler akla gelir. Millî Eğitim Bakanlığı güya ders içerikler...