Mış gibi yapma deyimi; bilinçli aldatma, göz bağlama, oyalama, oyun
yaparak karşısındakini harekete geçirme gibi anlamları çağrıştıran bir deyim
olarak olumsuz bir anlam içeriyor dense yanlış olmaz. Bireyde de toplumsal
düzeyde de olumsuz anlamlar yüklendiği söylenebilir. Mış gibi yapmanın nedeni iki
taraflı bir etkileşimde bir tarafın diğer tarafı harekete geçirmek isteği
vardır. Harekete geçirme isteğinin arka planındaki niyet her iki tarafça da
aynı şekilde paylaşılmıyorsa bu durumda karşılıklı bir hareketin yapılması
isteniyorsa ve bunda açık bir zorbalık/güç kullanılmak da istenmiyorsa mış gibi
yaparak her iki taraf karşısındakini açık güç kullanmadan bir harekete teşvik
etmek isteyebilir. Bu durumda bu kavramın içerdiği anlam ortaya çıkar. Bu
kavramın içinde strateji, taktik, her şey vardır. Bir oyun oynanması söz
konusudur.
Mış gibi yapmak deyiminde her zaman iki taraf olmayabilir. Bazen birey
kendi kendine de mış gibi yapabilir. Bunda amaç psikolojik bir rahatlamadır.
Mış gibi yapmada gücün yetmemesi olduğu kadar gücün kullanılmak
istenmemesi de söz konusu olabilir. Her durumda mış gibi yapan kestirme bir
yola sapıyordur. Kestirmeden gidilen yollar her zaman herkes için olumlu,
avantajlı, yararlı ve istendik olmaz.
Mış gibi yapan bir birey yapması gerekeni tam olarak yapmak yerine
gerekeni eksik yaparak bir şeyleri gizler, ancak gizlediğinin de görülmesini
istemez. Kendinden fedakarlık, ödün vermek yerine karşısındakini harekete
geçirerek onun çabasından yarar/avantaj elde etmeye çalışır. Fedakarlığı
karşısındakinin yapmasını umar/bekler.
Mış gibi yapılan her işte herkes aynı düzeyde eşit, adil çalışmaz. Mış
gibi yapanda bir sömürü niyeti vardır. Karşılıklı olursa aksaklık, eksiklik
daha fazla olur. Karşılıklı güven de olmaz. Aldatma söz konusudur.
Birisi çalışırken birisi yatarsa orada denge kurulamaz. Bu kavramın
yoğun bir şekilde kullanıldığı yerlerde sorunların da yoğun olması beklenir.
Doğaldır.
Köklü sorunların var olduğu yerlerde mış gibi yapma davranışı da
yaygındır. Mış gibi yapma kültürü gelişme değil duraklama ve çürümeyi getirir.
Bu nedenle sorun odaklı bir yaklaşımla olaylara yaklaşmak gerekir.
Sorunlara derinlemesine bir bakış geliştirilmelidir. Sorunun nedeni, kaynağı,
üremesine yol açan işleyiş yakından ve doğru olarak tespit edilmelidir. Ama mış
gibi yapmanın yaygın olduğu bir iklimde bu da oldukça zordur. Toplumda
derinlemesine düşünme, sorgulama, tartışma kültürü yoksa böylesi toplumlarda
mış gibi yapma kültürü çok daha fazla gelişmiştir. Mış gibi yapmayı bazıları
köylü kurnazlığı, bazıları şark kurnazlığı olarak da nitelediği söylenebilir.
Bunu yapacak olan etkileşimleri yöneten güç sahipleri, yöneticilerdir. Yönetenlerin
mış gibi yapması sorunları çözmek yerine karmaşıklaştırır.
Mış gibi yapan kişilerin yaptığı pasif direniştir. Pasif direniş ile
mücadele edebilmek oldukça güçtür.
Ülkemiz mış gibi yapmanın adeta kaynağı/cenneti haline gelmiş bir halde
varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. En başta devleti yönetenler yönetiyormuş
gibi yaparak yönetim erkini sorunların çözümünden çok kendi arzularına hizmet
eden bir araç haline getirmişlerdir.
Demokrasiyi kurmuş gibi yaparak yıllarca egemenliğin millete olduğu
söylemiyle kitleler uyutulurken perde arkasında kendi düzenlerini kurup
işletmişlerdir.
Yönetimler mış gibi yaparak kitleleri yıllar boyunca maniple etmişlerdir.
Kamu adına hizmet amacıyla kurulmuş devasa işletmeler yönetiliyormuş gibi yapılırken
kötü yönetim uygulamaları nedeniyle zarar ettirilmiş ve sonuçta bunlar
özelleştirme politikaları ile belirli kişilere adeta peşkeş çekilmiştir.
Üretim yapılıyormuş gibi gösterilerek ülkenin yabancı markaların cennetine
dönüşmesine göz yumulmuştur. Bazıları da yerli milli söylemi ile toplumdaki
bazı hassasiyetlere oynamayı tercih etmişlerdir.
Eğitim sisteminde düzenleme yapılıyormuş gibi gösterilerek sistem her
gün alt üst edilmiş, istikrarlı bir yapı özellikle kurulmamıştır. Özel sektör
eğitim kuralsız bir şekilde teşvik edilmiş, parası veya gücü olan küçük bir
azınlığa ayrıcalıklı eğitim imkanları hazırlanırken büyük yığınlar niteliksiz
eğitime razı olmak zorunda bırakılmıştır.
Üniversitelerin sayısı artırılıyormuş gibi göstererek ihtiyaç olmadığı
halde atıl nüfus yaratılmıştır. Böylece insanlar eğitim görmekle görmemek
arasında farkın olmadığı anlayışının geliştirilmesine yol açılmıştır.
Belediyeler imar düzenlemeleri yapıyormuş gibi gösterilerek yaşanmaz
şehirlerin doğmasına neden olunmuştur. Şehirler beton yığınlarına
döndürülmüştür.
İş alanları sağlanıyormuş gibi gösterilerek devasa çevre
kirliliklerinin denizleri çöplüğe dönüştürülmesine göz yumulmuştur.
Bu devasa boyutlardaki mış gibi yapma kültürü doğal olarak sıradan
insana da riayet etmiştir. Sonuçta öğrenciler okullarda öğrenmiş gibi yaparak
kopya çekmeyi normal bir davranış olarak görür hale gelmiştir. Pazarcılar malın
iyisini öne koyup arkada gizlediği kötü malı çaktırmadan doldurmayı akıllı ve
maharetli ticaret olarak yapmayı hak olarak görür olmuştur. Vergi vermemenin
yollarını bulmak, her türlü kuralın etrafından dolaşmak, yakalanmadığın sürece
her şeyi yapar hale gelmek bu ülkenin temel, sıradan ve doğal günlük rutinleri
haline gelmiştir.
Devlet insanına güvenmeyip dolaylı vergileri sonuna kadar artırırken
vatandaş da kaçmanın/kaçırmanın yollarını arayarak devletin kıskacından kaçmaya
çalışmaktadır. Böyle bir ortamda nitelikli bir hayat, işleyiş, düzen, sistem
ham bir hayaldir.
Mehmet Ali DEMİR |
Muhalifbakış |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder