17 Kasım 2021 Çarşamba

Helalleşmeyi Kim Nasıl Yapmalı?


            Helalleşme kavramının CHP lideri Kemal KILIÇDAROĞLU tarafından dile getirilmesinden sonra toplumda herkes kendine göre söylemler dile getiriyor. Helalleşme kavramında iki taraf vardır. Bir taraf diğer taraftan helallik isterken geçmişte isteyerek veya istemeyerek, bilerek veya bilmeyerek haksızlık yaptığı düşüncesiyle bir yönüyle özür dileme, yaptığı haksızlıklardan dolayı pişmanlık duyarak kırdığını yeniden onarma isteği, hatalarından dönerek ortaya çıkan olumsuzlukları giderme, bir daha tekrar etmeme sözü gibi anlamlar vardır. Helalleşmede bir tavır ve tutum değişikliği, anlaşma vaadi vardır.  

Siyasi partinin helalleşme kavramını kullanması iktidar gücüne sahip olunduğu dönemde gücü istemeden bazı kişi/grup ve yapılar aleyhinde kullanıldığı düşüncesini uyandırırken iktidarda olmayan bir partinin ancak söylem bazında yapılan yanlış uygulamalardan dolayı bir helalleşme isteğini düşündürtmektedir. CHP açısından bu iki olasılıktan hangisi üzerinde odaklanıldığı konusunda bir belirsizlik bulunmaktadır. CHP’nin iktidar yılları tek parti dönemi(1923-1950), 1960 askeri ihtilal dönemi sonrası ve Ecevit iktidarlarının yaşandığı dönemler akla gelir. Söylem bazında yapılanlar olarak ise CHP zihniyetinin Cumhuriyetin ilanından itibaren hemen her dönemde askeri-bürokratik makamlarla işbirliği içinde olduğu söylenebilir. CHP’nin helalleşme söylemi aslında Cumhuriyet tarihinin yeniden gözden geçirilerek tartışılmasını gerektirir.

CHP iktidarda olmadığı için şu aşamada helalleşme ancak söylem düzeyinde olabilir. İktidara geldikten sonra yapılacaklara ilişkin taahhütler, planlar, proje ve stratejiler hazırlanıp sunulabilir. Söylem bazında yapılacaklarda da taahhüt, plan, proje ve stratejilerin hazırlanıp sunulmasında da zamana ihtiyaç var. CHP’nin zamanla ortaya koyacağı siyaset stili helalleşme kavramının ne derece gerçekliğe ulaşabileceğini gösterecektir.

CHP’nin helalleşme söylemi kadar mevcut iktidarın da son yirmi yıla yakın sürede ortaya koyduğu iktidar uygulamaları konusunda bir helalleşmeye veya en azından bir muhasebeye ihtiyacı bulunuyor.

AKPARTİ/AKP iktidarının iktidara geldiği andan itibaren ortaya koyduğu yönetim anlayışının muhasebesini mutlaka yapması gerekiyor. İktidara geldiği ilk andan itibaren toplumun mutluluğunu ön plana alarak bir yönetim ve devlet sistemi kurmak yerine kişisel ve zümre menfaatinin ön plana alınmasının ülkeyi getirdiği yıkım noktasını görmeleri gerekiyor. İktidara geldiği andan itibaren ehliyeti ve liyakati, hak ve adaleti önceleyen bir seçme ve yönetme sistemi kurulabilseydi en başta FETÖ belası bu ülkenin başına açılmazdı. Toplumun tüm kesimlerine açık bir sistem kurulabilseydi herkes kendi çalıştığının karşılığını mutlaka alacakları inancı güçlenebilirdi. Bu inancın güçlenmesi toplumsal birlik ve beraberlik duygusuna büyük bir katkı yapabilirdi. Bürokrasideki yönetim makamlarına gelmek için sendikalar arka bahçe olarak kullanılmasaydı gerçek anlamda bir sendikacılık bu ülkede gelişebilirdi. Toplumda yaşanan ekonomik, siyasal, sosyal, adli, mali her tür sorunlara odaklanılıp bunları çözecek bir yönetim ve devlet sistemi kurulabilseydi halen toplumun büyük bir kesimini oluşturan kayıt dışılık rasyonel bir düzeye inebilirdi. İktidar gücü eline geçirdiği andan itibaren kendine bağlı kişi ve gruplara her yerde yer açma yoluna gitti. İktidarın ilk yıllarında bu politikanın yansıması olarak FETÖ’cülerle işbirliği yaptı. FETÖ’cülerin zamanla iktidarın altındaki koltuğa da göz dikmesiyle birlikte işbirliği kavgaya döndü. Kavganın sonucunda FETÖ’cülerin yerini yeni aktörler yer aldı. Taraftarlara yer açma politikası terk edilmedi. Taraftarlığın en büyük göstergesi ise siyasi parti merkezine veya taşradaki parti merkezlerindeki yetkililere yanaşmaktan geçiyordu. Bu nedenle devletin hemen tüm kademelerinde devletin kural ve kaideleri yerine siyasi aktörlerin talimatları ön plana geçti. Siyasi kadrolar başta olmak üzere devletin tüm kademelerini tek başına eline geçiren cumhurbaşkanı bu devasa sistemi yönetmekten acze düşmüş durumda. Şu an bu acziyetin etkisi her geçen gün artmaya devam ediyor. İktidarın bu konularda acilen kendisini hesaba çekmesi gerekiyor. Bunun olabilmesi şu an için pek de mümkün görünmüyor.

Hem CHP’nin hem de iktidarın yapacaklarını zaman gösterecek. Ancak iktidar açısından yolun sonu çoktan görünmüş gibi bir durum var. Şu an için iktidarın dışındaki siyasi aktörlerin topluma güven verecek politikalar ve söylemler geliştirmesi gerekiyor. CHP’nin helalleşme söylemi aslında bir yönüyle bunun da bir başka boyutu olabilir. Zira mevcut iktidara karşı var olan ittifak içinde en büyük aktör CHP. CHP en büyük ittifak ortağı olmakla birlikte tek başına toplumda güven uyandırmaktan uzak. Bu güven bunalımı aslında CHP’yi helalleşme projesini geliştirmesine neden oluyor.

Topluma önderlik eden siyasi aktörlerin her şeyden önce yirmi yıllık AK PARTİ/AKP iktidarının yaptığı yanlışlardan ders alması gerekiyor. Siyasi projede en başta toplumun tümünü dikkate alan politika ve düzenlemelerin hayata geçirilmesine önem verilmesine gerek var. Herkesin çalıştığının karşılığını alabileceği ehliyet ve liyakati, hak ve adaleti önceleyen bir yönetim ve devlet sisteminin kurulması ve işletilmesi gerekiyor. Hukuk kurallarını ön plana alarak geçmişte yapılan her tür hukuksuzluğun hesabının bir an önce sorulduğu bir devlet işleyiş düzeninin kurulması ve işletilmesi gerekiyor. Devletin hukuk kurallarını koyarken halkı öncelemesi, halkın öncelendiği hukuk kurallarının hayata geçirilmesi için güçlü bir kurum kültürünün oluşturulması gerekiyor. Kuralların hakimiyetini sağlarken her yere müdahil eden tek bir güç yerine güçler arası bir dengenin kurulması gerekiyor. Her yerde geçerli olanın kural ve kaideler olması gerekiyor. Tek adam yönetimi yerine şeffaflık, etkin denetim, güçlü kurumsal bir devlet sistemi, kurallar çerçevesinde işbirliği acilen kurulup işletilmeye başlanması gerekiyor.

 

 

 

                  Muhalifbakış

                                                                          izmirmuhammedali@gmail.com

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Eğitimde Müfredat Açmazı

Bizde eğitim denilince okullar, okullar deyince sınıflar, sınıflar deyince de dersler akla gelir. Millî Eğitim Bakanlığı güya ders içerikler...