13 Eylül 2021 Pazartesi

Devlet Yönetimi ve İktidar Çıkmazı


 

Devletin kağıt üzerinde yani teorik/sözde işlevi üzerine söylenen, yazılan ve anlatılanlar arasında ülkeler arasında bir fark yoktur. Fark uygulamada yapılanlarla ortaya çıkar.

Devlet kurumların kurumudur. Devleti oluşturan sayısız tüzel/kurumsal yapı ülke sınırları içinde varlığını sürdürürken sınır dışındaki diğer ülkelerle de iletişim kurması, ilişkiler geliştirmesi gerekir.

Devlet tüzel bir kişilik olmakla kendiliğinden işlevlerini yerine getiremez. Tüzel kişiliğe hayatiyet kazandıran insandır. İnsan unsuru tüzel kişiliğin içine girmedikçe canlılık, hareket, işlev görülemez. Sadece tüzel kişilik değil her türlü araç gereç, malzeme, maddi ve manevi her şey ancak insanın müdahalesi ile harekete geçebilir. Asli unsur insandır.

Devletin içinde yer alan insan unsuru toplumun içindeki sıradan bir insandan farklı niteliklere sahip olması gerekir.

Devlet tüzel kişiliğinin ortaya çıkması ile birlikte yöneten-yönetilen sınıfının doğması bir zorunluluk haline gelmiştir.

Yöneten-yönetilen ilişkisi tarih boyunca her toplumda, coğrafyada, kültürde farklı şekillerde gelişip şekillenmiştir. Toplu halde yaşayan insanlar doğal olarak iş bölümü yapmak zorundadır. Ortaya çıkan işbölümünde yönetenler organize etme güç ve yeteneğine göre daha ileride olanların içinden çıkmıştır.

Yönetim faaliyeti karmaşık bir bilgi birikiminin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Aslında toplu halde yaşama süreciyle birlikte bu bilgi birikiminin ortaya çıktığını söylemek daha doğru olur.

İçinde yaşadığımız toplumun yöneten-yönetilen sınıfların ilişkisinde tek kalemde bir açıklama, değerlendirme yapabilmek oldukça güçtür. Zira tarih boyunca farklı coğrafyalarda farklı kültürlerle girilen etkileşimin sonucu olarak tek tip bir olgudan/ oluşumdan/ şekillenmeden söz edilemez.

İçinde bulunduğumuz toplum farklı zamanlarda pek çok farklı yerde, farklı sürelerde, farklı kültürlerle farklı şekillerde etkileşim içinde olmuştur.

Geçmişten bu güne Türkiye Devletini oluşturan Türk ve diğer toplulukların tarihsel genetik yapısına/yaşam şekillerine/değişim ve gelişim sürecine bakıldığında açık, kesin, tartışmasız olgulardan söz etmek güçtür. Bu durum yöneten-yönetilen ilişkisine ilişkin kesin açıklamalar yapılmışını da güçleştirir.

Aslında konusu toplum/insan ve tarih olan her alanda bu belirsizlik vardır. Olması da doğaldır. Bununla birlikte yine de genel çerçeveye ilişkin bazı olguların varlığını da kabul etmek gerekir. Bu toplum sürekli olarak sabit bir coğrafyada kalmamıştır. Yani göçebe bir toplum yapısı söz konusudur. Bilinen tarihi itibariyle bakıldığında orta Asya kalkış noktasıdır. Gelinen noktada Anadolu ve Avrupa’ya doğru bir akış/göç/hareket vardır. Yazılı kültür/eser oluşturma seviyesi düşüktür. Yaşayış şekli günübirliktir. Uzun dönemli ve süreli, planlı hareketler yerine olayların zorlamasına göre yön çizmek yaygın bir anlayıştır. Toplumların hayatında İslam dini önemli bir değer olarak görülür ama din konusunda güçlü bir bilgilenme/düşünme/uygulama kültürü yoktur. Büyük çaplı ekonomik faaliyetlere girişme konusunda bireysel inisiyatif yok gibidir. Yöneticilere/büyüklere/güçlüye itaat kültürü çok güçlüdür. Toplumsal değişmeye dair bireyden başlayan bir inisiyatif hoş görülmez. Yöneten-yönetilen ilişkisinde sorgulama, şüphe, açık tartışma hoş görülmez. Fitne olarak nitelenerek kötülenir.

Toplumsal yapımıza yöneten-yönetilen iletişimine dair genel çerçeveyi betimleyici nitelikte daha pek çok farklı olgudan söz ederek liste uzatılabilir. Bu listeye genel olarak bakıldığında yönetenlerin dominant/baskın bir konumda olduğu görülür. Bu durumda değişim sürecindeki şekillenmede sorumluluk da yönetenlerdedir. Var olan sorunların sebebi de yine sorumlu olan yönetici sınıftadır. Güce sahip olanın sorumluluğa da sahip olması doğaldır.

Bu gün her alanda yaşanan sorunlarda sorumluluk sahibi olan yöneten sınıfın sorumluluklarının gereğini yapmadıkça sorunların çözümünün mümkün olduğunu söylemek zor.

Yaşadığımız toplumda tarihten gelen her tür kültürel öğenin ürettiği karmaşık yapı devasa bir bilgi yığını ortaya çıkarmıştır. Bu karmaşık bilgi yığını içinden kolayca anlaşılır bir gerekçe, çözüm önerisi geliştirme oldukça zordur.

Yönetenlerin öncelikle var olan sorunları çözme istek ve iradesinin olması gerekiyor. Tıpkı devlet kavramı gibi yönetim kavramı da soyut bir içeriğe sahiptir. Yönetim de yine insan eliyle işlerlik kazanır. Yöneten iradenin, sorunları sorun olarak görüp çözme isteğini ortaya koyması halinde sorunlar mutlaka kolayca çözülebilir. Buradaki kritik nokta yöneten iradenin sorunları çözme isteğinin olmasıdır.

Devlet tüzel bir kişilik olarak insanla hayatiyet kazandığına göre kritik öğe olan insanın davranışlarını şekillendirecek sistemin kurulması önem arz eder. Bir arabadaki mevcut sistemlerin tümü nasıl kurulan ana sistemle uyumlu çalıştığı sürece sağlıklı bir işleyiş ortaya çıkıyorsa aynı anlayışla devlet sisteminin de dizayn edilmesi gerekir.

Devlet sistemini oluşturan tüm parçalar kendisi için belirlenen çerçevede hareket edecek şekilde yapılandırılmalıdır.

Yönetmek yönetenlere sorumluluk yüklüyor da olsa pek çok alanda yetki, hak, güç ve imkan da verir. Sorumlu bir yönetici yetki ile sorumluluk arasında dengeli bir davranış sergilemesi gerekir. Güç, yetki, imkan ve söz sahibi olmak insana psikolojik olarak doyum sağlar. Doyum sağlama duygusal bir haz verir. İnsan doğası gereği hazza karşı bağımlıdır. Yönetim mekanizması farklı güç odaklarının karşılıklı etkileşimine dayanmadığı durumlarda yönetim gücünü eline geçiren kişi/zümre veya gruplar kolay kolay bu gücü bırakmak istemez. Ülkemizde 2018’den beri uygulanan cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi tam da bu tür bir sistemin doğmasına neden olmuştur. Ülkede var olduğu söylenen yasama, yürütme ve yargı erkleri cumhurbaşkanının tekeline geçmiş durumdadır. Bu durum karşılıklı güç odaklarının dengesini ortadan kaldırmıştır. Devletler için karşılıklı güç odaklarının dengesi kurumsal işleyişle sağlanabilir. Oysa ülkemizde kurumsal işleyiş kültürü yok denecek düzeydedir. Binlerce yıllık devlet yönetim geleneğine sahiplikten söz edilse de bu hamasetten öte gitmeyen bir söylemdir. Çağdaş anlamda bir devlet mekanizması halen ülkemizde kurulabilmiş değildir. Çağdaş anlamda bir devlet mekanizması kurulamadığı için de geçmişten bugüne gelen çağdışı yönetim kültürüne ilişkin uygulamalar olduğu gibi devam ediyor. Torpil, adam kayırmacılığı, güçlü adama yaslanma isteği, kuralların kolayca görmezden gelinmesi, kuralların etrafından kolayca dolanılabilmesi, kuralların keyfe göre değiştirilmesi gibi uygulamalar bu devamlılığın göstergeleridir.

Devlet yönetim gücünü ele geçiren mevcut iktidar yönetmenin verdiği hazzın tadını aldıkları için geçmişten bugüne gelen uygulamaları değiştirmek yerine bunlardan yararlanmayı tercih ediyor. Bu durum iktidar ve çevresindekiler için bir avantaj gibi görünse de uzun soluklu bir işleyiş değildir. Çağdaş olmayan devlet mekanizması toplumun çoğuna hizmet etmek yerine küçük bir azınlığa hizmet eder hale geldiği andan itibaren toplumun büyük çoğunluğu bundan zarar görmeye başlar. Nitekim şu an ülkemizde bunun örnekleri her alanda görülüyor. En üst düzeyde cumhurbaşkanı uzun bir süre inkar ettiği gerçeklere karşı gözlerini açmak zorunda kalmış durumda. Artık bir eksiğimiz varsa yine bir düzeltmek için gereğini yaparız düzeyine gelmiş durumda. Fakat artık mevcut iktidarın bir şeyleri değiştirmesi oldukça zor görünüyor. Oluşturduğu yapı kendini de tüketmeye başladı. Yeni bir yapının kurulması için ne güç, ne zaman ne de ekip yok. İktidarın en büyük avantajı topluma ümit verecek elle tutulur bir alternatif muhalefetin olmaması. Muhalefet durumundaki gruplar topluma gerektiği kadar güven veremiyor. Bu güvensizlik iktidarın halen bir kısım kesimler için ümit olmasına neden oluyor. Muhalefetin de bu konularda bir şeyler yapması gerekiyor.  

                  Muhalifbakış

                                                                          izmirmuhammedali@gmail.com

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Eğitimde Müfredat Açmazı

Bizde eğitim denilince okullar, okullar deyince sınıflar, sınıflar deyince de dersler akla gelir. Millî Eğitim Bakanlığı güya ders içerikler...