5 Mayıs 2021 Çarşamba

Ne Yapmalı?

Mevcut iktidar 2002 yılında dönemin siyasal iktidarının o güne kadar yaptığı yanlış politikaların sonucu olarak ortaya çıkan toplumsal hoşnutsuzluktan dolayı başa geçti. 2002 yılı sadece o yıldan ibaret bir uygulamayı barındırmıyordu. 2002 yılına gelinceye kadar yapılan yanlış politikalar birike birike bugünkü iktidarın doğumunu hazırladı.

Devleti yöneten hakim zihniyet toplumu güdülecek bir sürü olarak görme geleneğini Cumhuriyetin ilk yıllarından miras almıştı. Her ne kadar Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir düsturunu kendisine ilke edindiğini söylese de Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren millet iradesini tekeline alan iktidardakiler kendilerini seçkin bir zümre olarak her zaman toplumun üstünde, topluma yön veren, toplumu adam edecek olan bir misyona sahip olarak gördüler. Kendilerince ürettikleri projeleri kabul edenlere sahip çıkarken muhalif olarak gördüklerini düşmanlaştırıp sindirmeyi, yok etmeyi hak olarak gördüler. Bu süreçte üretilen rantı da hep kendi amaçları için kullanacak taraftarlara adeta peşkeş çektiler. Bu süreçte oluşan sistem tamamen güvensizlik üzerine oturdu. Devlet topluma güvenmedi, toplumda kendine muhaliflik rolü atfedilen veya tehlikeli, muhalif olarak kategorize edilenler devlete güvenmedi. Ortaya çıkan çatışmacı ortamda herkes karşısındakine karşı güç devşirmenin yollarını aradı. Çatışmada düşmanımın düşmanı dostumdur anlayışı ile oluşan koalisyonlar kadar oluşturulan hayali, ülküsel idealize edilmiş çerçeveler içinde kitleler gruplara ayrıldı. Ortaya çıkan bu ayrışmış, birbirine güvenmeyen ve çatışan toplum grupları uzun bir süre kendilerine çözüm üreteceğini iddia eden kişilerin ve hareketlerin peşinde oradan oraya savruldu. En sonunda 2002 yılındaki iktidar değişimi ortaya çıktı. Bu iktidar bu güne kadar gelen tüm iktidarlardan çok daha büyük bir güce, imkana, avantaja sahip oldu. Bugün aslında ortaya çıkan devasa sorun, yolsuzluk, usulsüzlük ve şikayetin bir nedeni de iktidarın sahip olduğu bu güç, imkan ve avantajın şimdiye kadar hiçbir iktidara nasip olmamış olmasıdır da denebilir. Bugün kadrolaşma konusunda dile getirilen şikayetlere bakıldığında bu dönemdeki kadar yoğun ve güçlü kadrolaşmanın daha önce hiçbir iktidar zamanında olmadığını söyleyenler şunu bilmeli ki, daha önce hiçbir iktidar bu kadar uzun süreli siyasi, sosyal güce sahip olamamıştı. Cumhuriyetin ilk kurulduğu dönemlerde Mustafa Kemal ATATÜRK dahi bu iktidarın kaldığı kadar uzun süre iktidarda kalamamıştı. Ondan sonraki Menderes iktidarlarının süresi de yine bu günkü iktidarın süresine erişememişti. 1960 İhtilali sonrası veya 1980 öncesi ve sonrası dönemlerdeki gelen siyasi iktidarlara da bakıldığında bugünkü iktidarın sahip olduğu uzun süreli ve güçlü siyasi, sosyal güce sahip değildi. Bu nedenle bu kadar büyük güce sahip olan bir iktidarın dönemindeki kadrolaşmanın gücü, kapsamı ve şiddeti garipsenmemeli. Aynı şekilde ortaya çıkan yolsuzluğun boyutları, usulsüzlüğün yoğunluğu ve derinliği de bu güçten kaynaklanıyor.

İktidar sahip olduğu bu gücü belirli bir süre gerektiği gibi kullanmışken bir süre sonra işler rayından çıktı. Ancak işlerin rayından çıktığı andan itibaren yine iktidar sahip olduğu desteği bulmaya devam etti. Bugün hala kamuoyu yoklamalarında iktidar toplum nezdinde birinci parti olarak görünmeye devam ediyor. Bunun nedenini tek başına yandaş medya, korku veya sindirme politikaları ile açıklamak doğru olmaz. Çöküntü devirlerinin en açık ispatı, iktidarın artık idare edemez hale gelmesidir. Bugün iktidarın hemen tüm alanlarda yönetememe sorunu ile karşılaştığını gösteriyor. En büyük destekçiler dahi iktidarın yaptığı hataları artık daha yüksek sesle dile getiriyorlar. Eğitimde, ekonomide, siyasal sistemde, adalet ve emniyet sisteminde yaşanan sorunların çözülebileceğine dair inançlarını kaybetmiş durumdalar. En büyük marka konumundaki Cumhurbaşkanının karizmatik kişiliği dahi artık iş görmez hale gelmiş durumda. O da kendisini sürekli tekrar edip duruyor. Her geçen gün iktidarda yaşadığı yorgunluğun alametleri daha fazla ön plana çıkmaya başlar hale geldi.

Vatandaş geçmişte yaşadığı güvensiz, çatışmacı ve ayrıştırıcı devlet uygulamalarına karşı hala gözü kapalı güvenebileceği birilerini bulabilmiş değil. Anketlerde AKPARTİ/AKP birinci olarak çıkarken CHP ikinci parti olarak görünmektedir. CHP her ne kadar ikinci parti olsa da sırf kendine özgü söylem ve politikaları ile iktidara tek başına gelebilmesi şu an için imkansız görünüyor. CHP’nin geçmişten beri getirdiği bağajlar hala toplumda kendisine karşı duyulan şüphelerin devam etmesine neden oluyor.

CHP’nin üzerine düşen görev sahip olduğu belediyelerdeki uygulamalarla vatandaşın gözünde güven telkin etmek olmalı. Bunun için geçmişte yapılmış yanlış politikaları hatırlatacak uygulamalardan kesinlikle uzak durmalı. Geçmişte sahip çıkılan fakat toplumsal düzeyde karşılığı olmayan laiklik, irtica, din karşıtı, zorla dönüştürmeyi dayatan tektipçi söylem ve politikalara prim vermemeli. İktidarın üretmeye çalıştığı bu tür çatışma noktalarından hassasiyetle ve samimiyetle uzak durmalı. Tersine topluma özgürlükçü, eşit, şeffaf, adaletli kuralların hakim olduğu, hak temelli uygulamaları içeren ve toplumu oluşturan bireylerin karşılaştığı sorunlara onların da faydasına olacak ve katılımcılığı teşvik eden çözümler üreten uygulamalar, politikalar ve sistemler vâdetmeli ve hayata geçirmelidir.

İktidara karşı yürütülecek mücadele sadece en büyük ikinci parti olan CHP’den beklenmemeli. Bu gün iktidarın uygulamalarından dindar da olsa önemli miktarda geçmişte iktidarı desteklemiş gruplar var. Bu kişilerin dışlanması ile bir başarının elde edilebilmesi mümkün değildir. Geçmişte başörtüsü konusunda sorunlar yaşadığı halde bugün iktidarın uyguladığı rantçı, dar siyasi kadroyla sınırlı, kuralları kendine yontan, gerçeklerden uzak iç ve dış politikadan, tek adam yönetimine dayalı yönetim anlayışından ve politikalardan rahatsızlık duyan insanların sayısı hiç de az değil. Ülkede dindarından laikine, sağcısından solcusuna, Kürtçüsünden liberaline iktidara karşı koalisyon kurulmalı. Bu koalisyon ilkeler çerçevesinde bir araya gelmeli. Yapılacak seçimlerde herkesin üzerinde uzlaşacağı bir figür siyasi organın başına geçirilmeli. İlkeler çerçevesinde birleşenlerin yönetime getirdiği idareci/irade derhal kamu kurumlarında denetim ve incelemeler yaparak yolsuzluk ve usulsüzlükleri soruşturmalı. Sorumlular görevden alınmalı. Yeni gelecekler objektif seçme sistemleri ile belirlenmeli. Yönetici yetiştiren merkezi düzeyde eğitim kurumları açılarak tüm yönetim makamlarına bu kurumlardan eğitim alarak çıkanlardan seçimler yapılmalı.  Seçilenler etkin denetlenmeli. Kuralların hakimiyetini hayata geçirmeli. Yasal çerçeve buna göre ilkelerden hareketle belirlenmeli. Şeffaf ve bağımsız medyanın önü açılmalı. Yolsuzluk ve usulsüzlüklerin güçlü şekilde üstüne gidilmeli. Her tür gizli kapaklı beyan, uygulama ve işleyiş düzenleri ortadan kaldırılmalı. Toplumu ilgilendiren her tür bilgi ve beyan halka açık hale getirilmeli.

Bu koalisyon anlayışı ülke içinde kuralların hakimiyetinin geçerli olduğu anlayışını güçlü bir şekilde hayata geçirebilirse o zaman toplumsal adalet duygusu canlanmış olur. Toplumsal adalet duygusunun canlanması birlik ve beraberliği daha fazla güçlendirir. Toplumda geçer akçe kayırmacılıktan ehliyet ve liyakate dönüştüğünde herkes çalıştığının karşılığını alacağına gönül rahatlığı ile inandığı andan itibaren çalışmanın önemi ortaya çıkmış olur. Çalışmanın önemli bir değer olduğu toplumda üretim ve gelişme olur. Dini inanç, siyasal veya milli kimlik, bölgesel milliyetçilik gibi sübjektif değerler devre dışı bırakılabilirse gerçek anlamda ülkesini seven görevini en iyi yapandır anlayışı her yere o zaman hakim olabilir.

 

                  Muhalifbakış

                                                                          izmirmuhammedali@gmail.com

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Eğitimde Müfredat Açmazı

Bizde eğitim denilince okullar, okullar deyince sınıflar, sınıflar deyince de dersler akla gelir. Millî Eğitim Bakanlığı güya ders içerikler...