Devlet yönetimi, kanunların uygulanması sırasında yapılan yolsuzluklar toplumda devlete, adalete olan güven ve inancı sarsıyor. Mevcut iktidar döneminde yaşanan yirmi yıllık tecrübe bu anlamda yeni bir bakış açısının doğmasına neden olacak gibi görünüyor.
İktidar başta yeterli güce sahip olmadığı için gücünü artırma adına toplumun büyük kesimlerini(kendini yeterince güvenle desteklemeyenleri) kazanma adına girişimlerde bulundu. Geçmişte dile getirdiği vaadleri gerçekleştirme mücadelesi veren bir görüntü oluşturmaya çalıştı. Geçmiş dönemlerde yok sayılan, aşağılanan, ezilen grupların önünü açıcı çalışmalarda bulundu. Bunları yaparken o gün için küçük gibi görünen yolsuzluklara göz yumdu, bu yolsuzlukları bizzat uyguladı. Dindarlık söylemi bu süreçte etkiliydi. Bu aşamada hangi anlayışta olursa olsun gerçek anlamda ehliyet ve liyakati öne alan seçme sistemleri kurulabilseydi uzun vadede toplumda hak, adalet, ehliyet ve liyakat güçlendirilebilirdi. Bu da toplumda hak ve adalet duygusunu güçlendirirdi. Fakat iktidar bunun yerine kapalı kapılar ardında işbirliği yaptığı gruplarla kadrolaşmayı ehliyet ve liyakat esaslarından çıkarıp taraftar referans sistemine, esasına oturttu. Kendilerince güvenilir diye kabul edilen, zarar gelmez diye nitelenen kişi ve gruplar aracılığıyla gelen herkesi kadrolara yerleştirmeye başladılar. Bu süreçte parti teşkilatı ana belirleyici referans merkeziydi. Bununla birlikte parti teşkilatları dışından da özellikle dindar camiadan önemli kadrolaşmalara da en azından göz yumdular.
Bugün FETÖ diye nitelenen grup o dönemlerde hizmet hareketi adıyla iktidarın en yakın işbirliği yaptığı grupların başında geliyordu. Bu grubun sahip olduğu medya araçları, bürokrasinin her kademesinde yıllar boyu süren çalışmalarla yerleşmiş olan kadrolar, toplumun tüm kesimlerine kadar ulaşmış örgütlü ilişkiler ağı, yurt dışı yapılanması ve ilişkileri iktidarla daha fazla içli dışlı olmasına neden oldu. Diğer gruplara göre daha sistemli ve güçlü konuma sahip olan bu grupla girilen işbirliği sayesinde ülke içinde geçmişte önemli bir işlev görmüş askeri ve sivil vesayet odaklarına karşı önemli başarılar elde edildi.
FETÖ grubu iktidarla girdiği işbirliği sayesinde geçmişteki gücüne daha fazla güç katmaya başladı. Öyle ki iktidarın bile önüne geçmeye başlayınca iktidarın referansıyla işgörenler ayaklarının altındaki toprağın kaymaya başladığını, kendileri iktidarda olmalarına karşın FETÖ grubunun kendilerinin önüne geçmeye başladığını görünce doğal olarak tepki göstermek zorunda kaldılar. Bu tepkinin sonunda iktidar-FETÖ çatışması doğdu. İktidarın başında bulunan Recep Tayyip Erdoğan’ın sahip olduğu toplumsal karizma FETÖ grubunun yenilgisini getirdi. Her ne kadar iktidar ile FETÖ arasındaki çatışmayı iktidar kazanmış da olsa bu kazanç iktidar tarafında da pek çok değişimin yaşanmasına neden oldu. Recep Tayyip Erdoğan iktidara geldiği dönemlerde dile getirdiği pek çok söylemi FETÖ ile girilen mücadelede değiştirme yoluna gitti. Bu değişim sürecinde özellikle kendini güçlendirecek bir yapılanmayı oluşturmaya öncelik verdi. Geçmişte üç dönem diye öne çıkarılan söylemler unutuldu. Demokrasi, insan hakları, yolsuzlukla mücadele, garip gurebanın korunması gibi pek çok söylem yerine kendi kişisel iktidarını güçlendirecek bir sistemi kurma yoluna gitti. Bugün hem cumhurbaşkanı, hem siyasi parti lideri sıfatı ile yasamayı, yürütmeyi, yargıyı tek başına dizayn etme gücüne sahip oldu.
En yakınlarının başında bulunduğu veya desteklediği ya da kendine sorgusuz sualsiz bağlı olacak vakıflar, sivil toplum kuruluşları veya medya araçlarını oluşturarak ve kullanarak kendine bağımlı toplum kesimleri oluşturmaya, var olanların da sayılarını arttırmaya çalışıyor.
Bu süreçte yine yolsuzluk örneği uygulamalara aynen devam ediliyor. Parti yine en güçlü referans kaynağı konumunda bulunuyor. Artık partinin üstünde bir güç yok ve partide tek söz sahibi kişi lider. Parti referansı bürokrasinin, sivil toplumun, yerel yönetimin, iş dünyasının, ekonominin, medyanın, kısaca hayatın pek çok alanının içinde etkin bir araç olarak kullanılıyor. Mülakat sınavları parti referansıyla bürokrasideki kadrolaşmaya hizmet ediyor. Özellikle kamu gücünün güdümündeki veya etkisindeki şirketlere iş başvurusunda bulunanlar yine parti referansına göre kabul ediliyor. Yerel yönetimlerde elde bulundurulan makamlar KPSS sınav kriterlerinin etrafından dolanarak devlet kadrolarına geçmenin yolu olarak kullanılıyor. Kamu ihaleleri buna göre veriliyor. Yatırım programlarındaki yatırımların öncelikleri buna göre belirleniyor. Geçici işçi kadroları dahi bu yolla dağıtılıyor, paylaştırılıyor.
Yolsuzluk elbette pek çok alanda yaşanan sorunları daha da büyütüyor. Yolsuzluk politikasızlığı doğurduğu için bugün hemen hiçbir alanda bir politikadan söz edilememektedir. Tarımdaki politikasızlık toplumun günlük hayatını her geçen gün çıkmaza sürüklüyor. Ekonomi başta olmak üzere genel olarak devlet yönetim sistemlerindeki politikasızlık ve sonucunda ortaya çıkan sorunlar oluşturulan sanal dış düşmanlarla perdelenmeye çalışılıyor.
Yolsuzluğun yol
haline geldiği bir sistemde sağlıklı bir toplumun oluşması, hele de dindar
neslin yetiştirilmesi mümkün olamaz. Yaşanan bu iktidar tecrübesi toplumda
dindarlık kavramının erozyona uğramasına neden olurken geçmişten bu güne
dindarlığı bir çözüm olarak gören pek çok kesimler için de hayal kırıklığı
oluşturuyor. Özellikle dindarlığı bir yaşam biçimi olarak görenler için acı da
olsa öğretici bir tecrübeyi yaşamak önemli gibi görünüyor. Bu gün artık
dindarlığı bir kez daha yeniden düşünmek, yeniden sorgulamak, yeniden keşfetmek
gerekiyor.
Muhalifbakış
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder