4 Şubat 2018 Pazar

Saltanat Kayığının Yolcuları Değişir….

Toplum içinde dilenen insanlar sosyal bir sorun. Sosyal sorunlara çözüm bulma görevi kamu-resmi kurumlara ait. Bu konuda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı en başta gelen sorumlu. Buna rağmen bu konularda bir çalışma yapıldığını görmek zor. Çoğu zaman dilenen kişiler belediye zabıtası tarafından toplanıp merkeze götürülür ve kabahatler kanunu gereği para cezası kesilir, varsa üzerindeki paralara el konulur ve serbest bırakılır. Bu durumda adı geçen bakanlığa ne ihtiyaç var, bakanlıktaki yetkililer ne ile uğraşıyor soruları insanın aklına geliyor.
Bakanlıklar olarak görülen kamu kurumları bürokratik yapılardır. Bürokrasinin toplumun sorunlarını çözmek için çalışması gerekiyor. Bürokrasinin bu şekilde çalışmasını sağlamak sıradan bir vatandaşın temin edebilmesi mümkün değildir.
Bürokrasiyi işletecek bağlı olduğu iradedir. Bu ise en üst düzeydeki yöneticilerin elindedir. En üst düzeydeki yöneticiler ise siyasi irade tarafından atanıyor. Gerçek sorumlu bu yönüyle siyasi iradedir denilse yanlış olmaz. Siyasi irade bürokrasiyi vatandaşın, toplumun sorunlarını çözecek şekilde işletmesi gerekiyor. Bürokrasinin içinde bulunduğu durumu anlamak için kamu kurumlarında neler yapıldığına yakından bakmak gerekiyor. Valilikler, kaymakamlıklar ve onlara bağlı diğer kamu kuruluşları veya merkez ve taşra teşkilat birimlerine yakından bakılması işleyişi de tanımaya yardımcı olacaktır.
Herhangi bir valilik binasının önüne gittiğinizde lüks siyah plakalı araçları, araçların başında bekleyen şoförleri, bina etrafında dolaşan güvenlik görevlilerini görürsünüz. Sıradan bir vatandaşın elini kolunu sallayarak binalara girebilmesi pek kolay değildir. Girişte mutlaka bir hesaba çekilirsiniz. Bu şekliyle valilikler saltanat sürülen yerler gibi bir görüntü vermektedir. Vatandaşa hizmet denilerek oluşturulan birimler vatandaşın büyük çoğunluğunun sahip olabilmesi mümkün olmayan makam araçları, şatafat ve gösteriş ile doludur. Odalar, binaların tefrişi ve diğer düzenlemeler de bunun arkasından gelir. Adı vatandaşa hizmet olan faaliyetlerin çoğu ise yazı, çizi, imza, belge hazırlamak gibi kırtasiye işlerinden ileri gitmez. Alınan lüks arabalar güya devletin gücünü, mehabetini göstersin diye açıklanır. Vatandaşa hizmet adına bu kadarcık bir safahat çok görülmemeli diye düşünülür ancak bu konuda ülkemizde ipin ucu iyice kaçmıştır. Zira devletin gücü, mehabeti devletin kendi vatandaşlarına değil yabancılara karşı gösterilecek bir niteliktir. Bu nedenle yabancı devlet adamları ile girilen diyaloğlarda kullanılabilecek argümanların devlet dairelerinin her kademesine kadar indirgenmesi, yaygınlaştırılması çok sağlıklı bir durum değildir.
Hemen tüm kamu kuruluşları kuruluş amaçlarından başka neredeyse saltanat sürme yerlerine dönüşmüş durumdadır. Kuruluşların çalışanları arasında amacından sapmış bir hiyerarşik yapı vardır. Memur-amir arasında aşılması kolay olmayan kapılar vardır. Amir memuru ile muhatap olmaz. Memur da doğal olarak vatandaşla arasına aşılması zor kapılar, mesafeler koyar. Vatandaşla muhatap olmak istemez. Herkes kendi çapında bir saltanat sürmeye çalışır. Bu arada vakit kalırsa veya çok zorunlu hallerde gelen vatandaşın işini de lütfen bakılır.
Odalardan, binalardan ve kurumlardan, masa başından kalkıp da toplumun sorunlarını araştırma, iş çıkarma olarak görüldüğü için ayağına gelmeyen soruna gidilmez. Gelenler de kağıt üzerinde bir şekilde kapatılır. Sorunla ilgili çözüm bulmak yerine cevap verilmekle yetinilir. Cevap vermek bürokratik süreci tamamlamak, dosyayı kapatmak anlamına gelir. Cevap verildiyse dosya kapanmıştır ve iş tamamlanmıştır. İşlemlerin tümü bir dosyaya konulup arşive kaldırılabilir. Sorunun varlığı veya devam etmesi çok da önemsenmez. Sorunla ilgili inatçı takipçiler varsa onlar da zaman içinde kağıt, yazışma, mevzuat karmaşası içinde boğulur giderler. Bu işleyişe ses çıkaran birileri ne yazık ki yoktur. Bürokrasinin bu içler acısı işleyişine çare bulması gereken makamlar da(siyasiler) çok farklı durumda değildir. Bu tür kişilerin işleri düşerse ayrıcalıklı konumları ile hemen halledilir. Bürokrasi özellikle siyasilerle ters düşmeyi göze alamayacakları için onlardan gelen talepleri emir telakki eder. Siyasiler de kurulmuş düzen kendilerine hizmet ettiği için düzeni değiştirmek istemezler. Bu durumun farkında olan toplumdaki bireyler bu nedenle işleri düştüğünde çoğu zaman bir siyasinin kapısını çalarlar. Siyasiler de vatandaşın işini çözüyor görünerek vatandaşa güçlerini gösterir ve ilerde bir gün işini gördüğü vatandaştan oy isteme hakkı olarak bunu kullanır. Vatandaş da işini yaptırdığı için siyasiye minnet hisleri besler.
Bu nedenle özellikle çoğu zaman devlet dairelerinde işi olan insanlar bir tanıdık, bir aracı arama yoluna giderler. Gerçek anlamda topluma, vatandaşa hizmet eden bir işleyişte kural, kaide, usul ve esas ne ise o yapılması gerekir. Fakat böylesi bir işleyiş toplumda gücü elinde bulunduranların işine yaramadığı için kurallar kağıt üstünde kalır. Kurallara uymamak bir sorumluluk getirmez. Bu başıboşluk sistemi daha düzensiz bir hale getirir.
Olan memlekete olur. Bu süreçte basın, yayın, aydınlar da kurulu düzeni değiştirmeyi veya değiştirmek için mücadeleyi gerekli görmez. Çünkü herkes kurulmuş bu düzenden bir şekilde nemalanmaktadırlar.
İslami hassasiyetleri olan bir iktidar döneminde de değişen fazla bir şeyin olmaması ülkenin geleceği açısından büyük bir kayıp.

                           Muhalifbakış

                                                       izmirmuhammedali@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Eğitimde Müfredat Açmazı

Bizde eğitim denilince okullar, okullar deyince sınıflar, sınıflar deyince de dersler akla gelir. Millî Eğitim Bakanlığı güya ders içerikler...