Toplum içinde dilenen
insanlar sosyal bir sorun. Sosyal sorunlara çözüm bulma görevi kamu-resmi
kurumlara ait. Bu konuda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı en başta gelen
sorumlu. Buna rağmen bu konularda bir çalışma yapıldığını görmek zor. Çoğu
zaman dilenen kişiler belediye zabıtası tarafından toplanıp merkeze götürülür
ve kabahatler kanunu gereği para cezası kesilir, varsa üzerindeki paralara el
konulur ve serbest bırakılır. Bu durumda adı geçen bakanlığa ne ihtiyaç var, bakanlıktaki
yetkililer ne ile uğraşıyor soruları insanın aklına geliyor.
Bakanlıklar olarak
görülen kamu kurumları bürokratik yapılardır. Bürokrasinin toplumun sorunlarını
çözmek için çalışması gerekiyor. Bürokrasinin bu şekilde çalışmasını sağlamak sıradan
bir vatandaşın temin edebilmesi mümkün değildir.
Bürokrasiyi işletecek
bağlı olduğu iradedir. Bu ise en üst düzeydeki yöneticilerin elindedir. En üst
düzeydeki yöneticiler ise siyasi irade tarafından atanıyor. Gerçek sorumlu bu
yönüyle siyasi iradedir denilse yanlış olmaz. Siyasi irade bürokrasiyi
vatandaşın, toplumun sorunlarını çözecek şekilde işletmesi gerekiyor.
Bürokrasinin içinde bulunduğu durumu anlamak için kamu kurumlarında neler
yapıldığına yakından bakmak gerekiyor. Valilikler, kaymakamlıklar ve onlara
bağlı diğer kamu kuruluşları veya merkez ve taşra teşkilat birimlerine yakından
bakılması işleyişi de tanımaya yardımcı olacaktır.
Herhangi bir valilik
binasının önüne gittiğinizde lüks siyah plakalı araçları, araçların başında
bekleyen şoförleri, bina etrafında dolaşan güvenlik görevlilerini görürsünüz.
Sıradan bir vatandaşın elini kolunu sallayarak binalara girebilmesi pek kolay değildir.
Girişte mutlaka bir hesaba çekilirsiniz. Bu şekliyle valilikler saltanat sürülen
yerler gibi bir görüntü vermektedir. Vatandaşa hizmet denilerek oluşturulan
birimler vatandaşın büyük çoğunluğunun sahip olabilmesi mümkün olmayan makam
araçları, şatafat ve gösteriş ile doludur. Odalar, binaların tefrişi ve diğer
düzenlemeler de bunun arkasından gelir. Adı vatandaşa hizmet olan faaliyetlerin
çoğu ise yazı, çizi, imza, belge hazırlamak gibi kırtasiye işlerinden ileri
gitmez. Alınan lüks arabalar güya devletin gücünü, mehabetini göstersin diye
açıklanır. Vatandaşa hizmet adına bu kadarcık bir safahat çok görülmemeli diye
düşünülür ancak bu konuda ülkemizde ipin ucu iyice kaçmıştır. Zira devletin
gücü, mehabeti devletin kendi vatandaşlarına değil yabancılara karşı gösterilecek
bir niteliktir. Bu nedenle yabancı devlet adamları ile girilen diyaloğlarda
kullanılabilecek argümanların devlet dairelerinin her kademesine kadar
indirgenmesi, yaygınlaştırılması çok sağlıklı bir durum değildir.
Hemen tüm kamu
kuruluşları kuruluş amaçlarından başka neredeyse saltanat sürme yerlerine
dönüşmüş durumdadır. Kuruluşların çalışanları arasında amacından sapmış bir
hiyerarşik yapı vardır. Memur-amir arasında aşılması kolay olmayan kapılar
vardır. Amir memuru ile muhatap olmaz. Memur da doğal olarak vatandaşla arasına
aşılması zor kapılar, mesafeler koyar. Vatandaşla muhatap olmak istemez. Herkes
kendi çapında bir saltanat sürmeye çalışır. Bu arada vakit kalırsa veya çok
zorunlu hallerde gelen vatandaşın işini de lütfen bakılır.
Odalardan, binalardan
ve kurumlardan, masa başından kalkıp da toplumun sorunlarını araştırma, iş
çıkarma olarak görüldüğü için ayağına gelmeyen soruna gidilmez. Gelenler de
kağıt üzerinde bir şekilde kapatılır. Sorunla ilgili çözüm bulmak yerine cevap
verilmekle yetinilir. Cevap vermek bürokratik süreci tamamlamak, dosyayı
kapatmak anlamına gelir. Cevap verildiyse dosya kapanmıştır ve iş
tamamlanmıştır. İşlemlerin tümü bir dosyaya konulup arşive kaldırılabilir.
Sorunun varlığı veya devam etmesi çok da önemsenmez. Sorunla ilgili inatçı
takipçiler varsa onlar da zaman içinde kağıt, yazışma, mevzuat karmaşası içinde
boğulur giderler. Bu işleyişe ses çıkaran birileri ne yazık ki yoktur.
Bürokrasinin bu içler acısı işleyişine çare bulması gereken makamlar
da(siyasiler) çok farklı durumda değildir. Bu tür kişilerin işleri düşerse
ayrıcalıklı konumları ile hemen halledilir. Bürokrasi özellikle siyasilerle
ters düşmeyi göze alamayacakları için onlardan gelen talepleri emir telakki
eder. Siyasiler de kurulmuş düzen kendilerine hizmet ettiği için düzeni
değiştirmek istemezler. Bu durumun farkında olan toplumdaki bireyler bu nedenle
işleri düştüğünde çoğu zaman bir siyasinin kapısını çalarlar. Siyasiler de
vatandaşın işini çözüyor görünerek vatandaşa güçlerini gösterir ve ilerde bir
gün işini gördüğü vatandaştan oy isteme hakkı olarak bunu kullanır. Vatandaş da
işini yaptırdığı için siyasiye minnet hisleri besler.
Bu nedenle özellikle
çoğu zaman devlet dairelerinde işi olan insanlar bir tanıdık, bir aracı arama
yoluna giderler. Gerçek anlamda topluma, vatandaşa hizmet eden bir işleyişte
kural, kaide, usul ve esas ne ise o yapılması gerekir. Fakat böylesi bir
işleyiş toplumda gücü elinde bulunduranların işine yaramadığı için kurallar
kağıt üstünde kalır. Kurallara uymamak bir sorumluluk getirmez. Bu başıboşluk
sistemi daha düzensiz bir hale getirir.
Olan memlekete olur.
Bu süreçte basın, yayın, aydınlar da kurulu düzeni değiştirmeyi veya
değiştirmek için mücadeleyi gerekli görmez. Çünkü herkes kurulmuş bu düzenden
bir şekilde nemalanmaktadırlar.
İslami hassasiyetleri
olan bir iktidar döneminde de değişen fazla bir şeyin olmaması ülkenin geleceği
açısından büyük bir kayıp.
Muhalifbakış
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder