2 Ağustos 2023 Çarşamba

Milli Eğitimde Politikasızlık Üzerine


 

Devlet toplumsal hayatta düzeni sağlayan yegane tüzel kişiliktir. Devlet ülke sınırları içinde her şeyden sorumludur. Yetkilidir. Devlet tüzel kişilik olması nedeniyle kendi kendine hareket etmez. Tüzel kişilikler ancak yetkilendirilmiş gerçek kişilerin alacağı kararlar doğrultusunda hareket edebilir. Tüzel kişiliklerin işleyiş düzenlerini belirleyen kurallar onların nasıl hareket edeceklerini belirler. Tüzel kişilerin çalışma düzenleri ile ilgili kurallar hiyerarşik bir anlayışla oluşturulur. Hiyerarşik yapıda üstten alta doğru bir yapı oluşturulur. Üsttekiler alttaki işleyiş düzenine yön verme yetki ve sorumluluğuna sahiptir. Hiyerarşik işleyiş düzeninde yetki ve sorumlulukların yerine getirilip getirilmediğinin takip edilmesini sağlayan denetim işlevinin de kurulup işletilmesi gerekir. Tüzel kişilikleri oluşturma yetki ve sorumluluğunda olanların işleyiş düzenini de kendi başına hareket eder halde tutulmasını temin etmeleri gerekir.

Devleti devlet yapan en önemli güç yönetimdir. Yönetimin en önemli yardımcısı ise denetimdir. Denetim olmaksızın bir devlet yönetim sisteminin olması düşünülemez. Devlet denince mutlak surette yönetim ve denetimin varlığı zorunludur. Toplumsal düzenin sağlanması için yönetim ve denetim etkin bir şekilde kurulmalı ve işletilmelidir.

Ülkemizde hemen her alanda büyük bir politikasızlık sorunu yaşanmaktadır. Politika kavramı yönetim kavramının içinde yer alan bir anlama sahiptir. Politikasızlık, yönetim sorunlarının en önemli göstergelerinden birisidir. Politika, herhangi bir işin yapılış sürecinde izlenen genel yol, yöntemdir. Politikanın belirlenmiş olması yöneticilerin davranışlarının çerçevesini oluşturur. Bu nedenle yönetmeyi hırsla isteyen yöneticiler politikayı kendilerine bir ayak bağı gibi görürler. Devlet yönetimi konusunda toplumun üyesi olan sıradan her bir insanın fikir sahibi olması beklenemez. Toplumu oluşturan her bireyin kendine özgü hayalleri, yaşam stili ve bakış açısı vardır. Kendi hayallerini, bakış açısını ve yaşam stilini gerçekleştirenlere karşı bir hayranlık, bir hemhal olma duygusu vardır. İktidar bu yönüyle kişileri cezbeden bir kavramdır.

Toplum yapısı iktidarın şekillenmesine de yansır. Nasıl bir toplum yapısı varsa ona göre bir yönetim sistemi ve diğer toplumsal sistemler de benzer şekilde şekillenir.

Eğitim, topluma yönelik bir hizmet alanıdır. Eğitim faaliyeti tüm yönleri ile kişisel çabaya bağlı olarak başlanıp bitirilebilecek bir faaliyet değildir. Eğitim sürecinin öncesi ile sonrası arasında önemli değişimler söz konusudur. Bu değişimin kendi kendine ortaya çıkarılabilmesi mümkün değildir. Süreç öncesi bilinmeyen, yapılamayan, eksik yapılan bir faaliyet sürecin sonunda bilinir, yapılır hale gelinmesi söz konusudur. Eğitimde bir etkileme-etkilenme, öğrenme-öğretme süreci söz konusudur. Bu sürecin doğru bir şekilde yönetilmesinde bilen, öğreten, yönlendiren, rehberlik yapan bir otorite vardır. Kişinin kendi kendine bir şeyleri öğrenmesi, yapması hele de kısa sürede veya sınırlı bir zaman içinde yapılması mümkün değildir. Eğitim faaliyetlerinin sistemli bir işleyiş düzenine kavuşturulması uzun tarihi bir geçmişin yaşanmasına ihtiyaç duyulmuştur.

Eğitim hizmetinin sunulmasına ilişkin görev icra etmekle görevli eğitim örgütü Milli Eğitim Bakanlığı eğitime dair görev ve sorumluluklarını gerektiği gibi yerine getirmediği sürece eğitim sorunlarının çözülmesi mümkün değildir. Bakanlık eğitime dair yapılması gereken işlere dair kararları eğitim biliminin gösterdiği ilke ve yöntemlere uygun olarak alması gerekir. Bu konularda önemli sorunlar yaşanıyor. Gündemde bir konu olan depreme dair konuşan uzmanlar deprem biliminden, yer biliminden söz ettiklerini herkes duymuştur. Deprem bilimi, yer bilimi ne kadar gerçeklikse eğitim bilimi de aynı derecede bir gerçekliktir. Deprem bilimi, yer bilimi doğa bilimleri arasında sayılırken eğitim bilimleri sosyal/beşeri bilimler arasındadır.

Eğitim bakanlığının eğitim bilimlerine uygun hareket edip etmediğine dair değerlendirme yaparken sadece söylemlere, yazılanlara bakarak hareket etmek yanıltıcı olur. Toplumsal hayatın içinde söylenenlerden çok yapılanlar gerçekliği yansıtır. Eğitim alanında eğitim bilimine uygun karar, uygulama ve düzenlemelerin yapılıp yapılmadığına dair değerlendirme yaparken eğitim sistemine yakından bakmak gereği ortaya çıkmaktadır.

Milli Eğiti Bakanı Yusuf TEKİN göreve geldiği günden beri Öğretmenler Odası Buluşmaları adı altında toplantılar yaparak eğitim sisteminin sorunları konusunda görüş alışverişinde bulunduğunu iddia ederek sosyal medyada paylaşımlarda bulunmaktadır. Bu toplantılarda öğretmenleri dinleyerek eğitime dair politika geliştirme çalışmalarında katılımcı bir anlayışla bakanlığı yönettiği imajı oluşturmaya çalışmaktadır.

Bu toplantılara yönelik paylaşımların altına bakıldığında mesajların büyük çoğunluğunun aile bütünlüğü, alan değişikliği, öğretmen atama sayısının artırılması gibi konuların ağırlık kazandığı görülüyor. Öğretmenlik mesleği eğitim sisteminde önemli bir görev basamağı olmakla birlikte politika üretim konusunda istenen katkıyı sunmaktan uzaktır. Öğretmenlik mesleği branşlar bazında özel alan bilgisine yönelik çalışmaları öncelerken eğitim sistemine bütüncül bakışa sahip olduğunu söylemek zordur. Öğretmenlik eğitiminin içeriğine bakıldığında nitelikli bir yetiştirme düzenin olmadığı konusunda neredeyse fikir birliği vardır denebilir. Öğretmenlik mesleği meslek öncesi yetişme döneminden çok meslek içinde öğrenilmektedir. Eğitim sistemi öğretmenlerin özel alan bilgi çerçevesini çok aşan bilgi birikimine ihtiyaç duyar. Milli Eğitim Bakanlığı gerçek anlamda bir yönetişim anlayışı geliştirmek istiyorsa eğitim sisteminin işleyiş düzenine hakim olan meslek gruplarından daha fazla yararlanmayı düşünmelidir.

Eğitim sisteminde okul müdürlükleri, müfettişlik, şube müdürlüğü gibi alanlar eğitim sisteminde daha köklü bakış açısına sahiptir. Buna rağmen bakan beyin bu güne kadar bu alanlarda görev yapanlara yönelik bir fikir alışverişinde bulunma çabası içinde olduğu görülmüş değil.

Öğretmenlik mesleğindeki çalışan sayısı eğitim sisteminin içinde en büyük sayısal çoğunluğa sahip gruptur. Buna rağmen bu büyük sayısal çoğunluğun eğitim sistemine hakimiyet düzeyi oldukça düşüktür. Bakan beyin bu konudan haberdar olmadığını söylemek istemiyorum. Bununla birlikte siyasi bir kişilik olan bakan bey büyük bir sayısal grup olan öğretmenlere öncelik vermesi siyasal endişelerle hareket ettiğini düşündürtüyor. Eğitim sistemi konusunda bilgi, beceri, tutum ve anlayış düzeyi yeterince gelişmemiş gruplarla her ay görüşürken, eğitim sisteminin en yetkin gruplarına yönelik hiçbir girişimde bulunmaması öğretmenlere şirin görünme endişesi taşıdığını gösteriyor.

Ne yazık ki geçmişten bu yana eğitim bakanları eğitime hep siyasal iktidarın genel hedefleri çerçevesinde yaklaşmışlardır. Siyasal iktidarlar da en kolay eğitimden vazgeçmeyi tercih etmişlerdir. Bu durum eğitim politikalarının geliştirilememesinin en büyük nedenlerinden başta gelenidir. Toplumda eğitime yeterli değer verilmeyince siyasal iktidarlar da doğal olarak toplumda tercih edilen önceliklere değer verir hale gelmektedir. Oysa bireyler kendi kişisel hayat süreleri içinde kişisel hedeflere odaklanırken kurumsal bakış kişilerin hedeflerini de aşan uzun erimli hedeflere odaklanması gerekir.

 

 

 

 

Eğitimde Müfredat Açmazı

Bizde eğitim denilince okullar, okullar deyince sınıflar, sınıflar deyince de dersler akla gelir. Millî Eğitim Bakanlığı güya ders içerikler...