2 Mart 2021 Salı

İnsan Hakları Eylem Planı Üzerine


 

Adı plan, yani kağıt üzerinde geleceğe dair karar. Türkiye’de Cumhuriyet öncesi ve Cumhuriyet dönemi boyunca planların hayata geçmesi konusunda önemli sorunların olduğu bir gerçek. Osmanlı döneminde yenileşme hareketlerine ilişkin sayısız raporlar, fermanlar, kararlar ve planlar yapılmış, ancak hemen hepsi kağıt üzerinde kalmış olduğu rahatça görülecektir.

Osmanlı yenileşme hareketlerindeki uygulamalara bakıldığında mülkiye, askeriye, maliye, eğitim gibi alanlarda geçmişte var olan düzenlerin bozulması sonrası ehliyetsiz, liyakatsiz ve yiyicilerin çoğaldığından ve bunun da devletin ve milletin can, mal ve namus emniyetini ortadan kaldırdığından söz edilip tekrar esenlik günlerindeki düzen ve intizamının sağlanması için yapılması gerekenlere dair planlar hazırlandığı görülür. Buna karşın planlar hayata geçirilirken yapılması gerekenlerin tam olarak yerine getirilmediği, taahhüt edilen düzenin kurulması sürecinde devletin başında bulunanların kendi güç ve saltanatlarından vazgeçmedikleri, getirileceği söylenen yeni düzenin güç ve kudreti olmayan sıradan vatandaşlara uygulanmaya çalışıldığı, sonuçta adaletsizliğin ve bozulmanın aynen ve hatta gittikçe kötüleşerek devam ettiği tarihe ilgi duyanlara malumdur.

Tarihimizde senedi ittifaklar, Tanzimatlar, Meşrutiyetler hep bu minval üzere yaşanmış ve sonuçta imparatorluk tarih sahnesinden silinip gitmiştir.

Çağdaş bir devlet ve toplum yaratma/oluşturma iddiasıyla ortaya çıkan Cumhuriyet rejiminde de değişen fazla bir şey olmamıştır. Değişen deyimin tam anlamıyla saltanat kayığının yolcuları olmuştur. Büyük iddialarla getirilen yeni rejim kendi elitlerini yaratmış ve onlar da kendilerine dokunulmaz alanlar oluşturup bu alanın dışındakilere kural, karar ve planlar dayatmışlardır. Bu konuda da cumhuriyet dönemine yönelik her türlü hatıra, kanuni düzenleme, tek parti genel kurul toplantı tutanaklarına, şuralara, DPT(Devlet Planlama Teşkilatı) tarafından hazırlanan beş yıllık planlara, hükümet ve parti programlarına ve devlet icraatlarına bakılabilir.

Bugün İnsan Hakları Eylem Planı hazırlayan iktidarın başlangıcından bu güne geçirdiği iktidar etme sürecinde yapılacak genel bir gözlem ve inceleme değerlendirmede de geçmiştekinden farklı bir işleyişin olmadığı görülecektir. Bu iktidar da mazlumların, garip gurebanın hakkını savunacağım, millete hükmetme değil hizmet etmek için geldik söylemleriyle geldikleri koltuklarda kendi elitlerini, dokunulmaz/korunmuş alanlarını oluşturdular. Bu iktidarın en önemli şahsiyetlerinden birisi olan Bülent ARINÇ ve daha önce başkalarınca da söylenmiş olan mücahitlikten müteahhitliğe evrilme sürecinde iktidarın sağladığı rantı kendi taraftarlarına, kural, kaide, mevzuat ve dayatmaları başkalarına dayatır hale geldiler.

Şimdi şaşaalı eylem planı açıklama törenleri ile geleceğe dair ümit çiçeklerinin tohumlarını saçmaya çalışıyorlar. Bunları yaparken de herkesi şahit olmaya davet ediyorlar. Bu kalabalık davetliler arasında yabancı diplomatik temsilcilerini de çağırıyorlar. Yabancı diplomatik temsilcileri bu daveti alınca yüzlerindeki istihzalı gülüşü görür gibi oluyorum. Zira çok değil yaklaşık 150 yıl önce de onların ataları olan diplomatlar benzer toplantılarla Tanzimat’ın, meşrutiyetin ilan edildiğine şahit olmuşlardı. Geçen sürede bu ülkede fazla bir şey değişmedi. Hala elitler ve elitlere özgü korunmuş alanlarla sıradan vatandaşın gördüğü muamele farklı. Değişen saltanat kayığının yolcuları.

Hatırlayanlar olacaktır. ABD Başkanı Barack Obama Beyaz Saray’da döneminin önemli komedyen stand-up programcılarından bir televizyoncuyu davet etmiş ve konuşmaları sırasında Beyaz Sarayın önündeki parkta bir kahve içme senaryosu planlamışlardı. İkisi bir araca binip kapıdan çıkmak istediklerinde kapıdaki güvenlik personeli başkan Obama’ya “Efendim, başkan korumaları ve ilgili personel olmadan Beyaz Saray’dan ayrılamaz” diyerek kendisini uyarması sonrası Obama ilgili kişiden özür dileyip “Görüyorsun ki izin vermiyorlar” deyip geri dönmüşlerdi. Bu olay bir senaryo olsa dahi buradaki mesaj önemli. Bir kural varsa buna önce en baştaki kişi uyacak. Gerçek anlamda hukuk devleti bunu gerektirir.

Bu gün ülkemizde yaşanan pandemi sürecinde çok yakın zamanda yaşanan iktidar partisinin il/ilçe kongreleri herkesin zihninde çok canlı. Bunun dışında herhangi bir devlet dairesinde işi olan bir şahsın ilk düşüncesi tanıdık birilerini bulmaktır. Herhangi bir yere iş başvurusu yapacak kişi referans aramadan iş başvurusu yapmaz. Mülakat garibesi bir başka örnek. Mahkemelerde tanıdıkların dosyaları hızla işlem görürken sıradan vatandaşın vay haline. Kişiye özel yasal düzenlemelere hiç bakmıyorum. Yani kısaca bu ülkenin yürütmesi, yasaması ve yargısı yani devleti oluşturan temel işlevlerdeki işleyiş düzeninde durum bu. Trenin lokomotifinde durum böyle ise arkadaki katarı yani sistemin altındaki parçalara bakmaya gerek yok.

Elitçi yönetim kültürünün hakim olduğu bir toplumda gemisini kurtaran kaptan anlayışı yoğu biçimde yaygındır. Elitçi yönetim kültürü toplumun tüm katmanlarına yayılır. Herkes imkanına, gücüne ve çapına göre kendince korunmuş alanlar oluşturma gayretine giriyor. Bu durum doğal olarak güç mücadelesini doğuruyor. Zaten hukuk kurallarının işlevsiz olduğu her yerde orman kanunu da denen güç mücadelelerinin görülmesi doğal. Resmi veya özel herkes bulunduğu konumu, imkanı, yetkiyi kendince değerli gördüğü, menfaat beklediği durum ve kişiler için kullanılan ayrımcı/elitçi/seçkinci bir anlayışla hareket ediyor. Toplumdaki bu tutumun kökleri genel yönetim anlayışından kaynaklanıyor.

Toplumun yönlendiricisi konumundaki yönetim anlayışında ve oradan başlayıp toplumda en küçük bireye kadar uzanan anlayışı etkileyecek işleyiş düzeninde değişim olmadığı sürece hazırlanan planların hayata geçmesini boş yere beklememek gerekiyor. Bu işleyiş düzeninin ise kısa sürede değişmesi mümkün görünmüyor. Mevcut iktidar yirmi yıllık dönem içinde gittikçe güçlenen bir rant sistemi kurmuş bulunuyor. Bu rant sisteminden menfaat elde etmeye alışmış gruplar kendiliğinden kısa sürede menfaatlerinden vaz geçmeyeceklerdir. Kurulmuş rant sisteminden menfaat sağlayan gruplara ilişkin toplumda oluşmuş güçlü bir algı, duyarlılık, rahatsızlık da yok. Yaşanan sorunlar henüz patlama noktasına gelmiş değil. Uzun vadede iktidar kaybettiği zemini geri kazanmaya çalışıyor. Ancak bu sırada iktidarın başından beri elde ettikleri avantajları kaybetmeyi göze alamıyor. Zaten kendi isteğiyle de elde ettiği avantajları bırakacağını beklemek çok gerçekçi değil. Hazırlanan planın zaman kazandırma işlevi dışında bir görev icra edeceğini zannetmiyorum. Bu nedenle yeni plandan fazla bir şey beklememek gerekiyor.

 

                                                                            Muhalifbakış

                                                                          izmirmuhammedali@gmail.com

 

Eğitimde Müfredat Açmazı

Bizde eğitim denilince okullar, okullar deyince sınıflar, sınıflar deyince de dersler akla gelir. Millî Eğitim Bakanlığı güya ders içerikler...