18 Ocak 2018 Perşembe

Etkin Yönetim Şart...

Ekonomik, sosyal ve yönetsel sorunlar dolaylı olarak ve zamanla o toplumu oluşturan bireylere, onların oluşturduğu sistemlere, kurumlara zarar verir. Toplu halde yaşayan insanlar aralarında iyi işleyen ekonomik, sosyal ve yönetsel ilişkiler kurup geliştirmeleri gerekir. Tek tek insanların bu gelişimi sağlaması zor olabilir hatta mümkün de olmayabilir. Burada işin büyük kısmı birey ve toplum üstü kurumsal yapılara düşer. Bireyler tek tek toplumun genel yararını düşünemeyebilir. Özel yararı genel yarara tercih edebilir. Bu insan teki için, birey için doğal, içgüdüsel bir durumdur. Burada genel yararı gözetme görev ve yetkisine sahip kurumsal yapılara, sistemlere iş düşmektedir. Bu yapı ve sistemler yönetim olarak nitelendirilir. Yönetim genel yararı ortaya çıkarma adına düzenlemeler yapmalı, sistem kurmalı ve sürecin genel yarar lehine işlemesi için gereken kontrol ve denetimi sürdürmesi gerekir.
Genel yarar adına yerleşim düzeni, üretim düzeni, yaşayış düzeni, toplum düzeni yönlendirilmelidir. Son dönemlerde tarım alanındaki sorunların temelinde bu yönlendirmenin yapılmamış olması yatmaktadır. Yönetim yıllar yılı toplum hayatının hemen hiçbir alanını yönlendirme endişesi ile hareket etmediği için tarım alanı başta olmak üzere hemen her alanda sorunlarla karşılaşılır olmuştur.
Çarpık kentleşmenin temelinde de benzer şekilde genel yönlendirme politikası olmaması yatar. Alınan kararlar hayata geçmeyince toplumun hayatında düzensizlikler ortaya çıkar. Güç sahipleri kendi özel yararlarının peşine koşarken kendilerini sınırlayabilecek bir kamu otoritesi ile de karşılaşmayınca istediklerini yapar hale gelmiştir. Bu durum her alanda vardır. Plansız ve başıboşluk gelişi güzelliği getirmektedir. Bu durum da her alanda çarpık işleyişi doğurmaktadır. Bireyler kamu otoritesinin kontrolünden uzak istediğini yapar hale gelmektedir.
Türkiye'de toplumun genel gelişmişlik düzeyi düşüktür. Bu durum kamu otoritesinin daha etkin olmasını gerektirmektedir. Kamu otoritesi yeterince etkin olmayınca toplumsal hayat özel menfaat gruplarının, güç odaklarının elinde oyuncak olmaktadır.

Siyaset ve Bürokrasinin Kusuru Topluma Çıkıyor....

KİT'lerin verimsizliği, özelleştirilmesi sonrası yaşananlardan ders alınması gerekiyor. Devlete ait kurumlardaki işleyiş ekonomik endişelerle hareket edilmezse, toplumun genel yararı yerine küçük bir azınlığın yararı düşünülerek hareket edilirse kurumlar üretmeden tüketmeye başlar. Özel kesim böyle bir şeyi kabul edemez. Özel kaynaklar hassas birşekilde kullanılmazsa işletmeler iflasa sürüklenir.
Ülke kaynakları kamuya ait işletmelerdeki zararlar nedeniyle yıllarca heba edildi. Bu durum ekonomiyi sarstı. İnsanları toplum olarak tembelliğe alıştırdı.
Yunanistan bugün iflasın eşiğine geldi ise onlarda da aynı anlayış ve uygulamaların kökleşmiş olmasından dolayıdır. Önlem alınmadığı takdirde bizim ülkemizin de sonu aynı olacaktır.
Kamu işletmeleri siyasiler ve bürokrasinin hoyratça uygulamaları, davranışları nedeniyle yıllar yılı işe göre adam anlayışından adama göre iş anlayışıyla yönetilir hale dönüştü. Osmanlı Devletinin dünyaya kendisini kapatması gibi kamu kurumları ve işletmelerinin yönetimleri ve üst sorumluları kendilerini dünyaya kapatarak küçük bir azınlığa hizmet eder duruma geldi. Sonuçta Osmanlı'da yaşanan ekonomik ve yönetsel çöküntünün benzeri işletmeler düzeyinde kamu işletmelerinde ortaya çıktı. Bu durum kısa süreli ve sınırlı refah getirmekle birlikte uzun dönemde ülke bütçesine, ekonomisine zarar verici bir hale dönüştü.
Sonuçta bir kişinin yapacağı işin üç-beş kişi tarafından yapılıyor gibi bir hale dönüşünce ve ortaya çıkan açıklar kapatılamaz hale dönüşünce sistem tıkandı.
Bu durum siyaset ve bürokrasinin bir suçu olarak görülmelidir. Yetkisini kullanarak birilerini işe yerleştirme adına kamu işletmelerinin zarar etmesine göz yummak vatan hainliği ile eş anlamlı görülmesi gerekiyor.

17 Ocak 2018 Çarşamba

Türkiye'nin nabzını iyi tutan birisi Ruşen Çakır

http://medyascope.tv/kategori/videolar/siyaset/rusen-cakir/

İktidar mücadeleleri....

İktidar partisinin 16/01/2018 tarihli grup toplantısında yaşananları televizyonlardan izlemişsinizdir. Toplantıda bakan danışmanları yer tutarak bakanlara koltuk ayırıyorlar. Kimin hangi koltuğa oturacağına dair perde arkasında yapılan mücadeleler gözler önüne serilmiş oldu. Aile Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya İçişleri bakanının danışmanını oturduğu yerden kaldırıp kendisi oturuyor. Bunları izleyince iktidar mevkiinde bulunanlar arasında var olan güç mücadelesini, koltuk kavgalarını, iktidarın başına yakın olma yarışının hangi boyutlarda ve nasıl yaşandığını anlıyoruz. Geçmişte Osmanlı saray bürokrasisi içinde de benzer mücadelelerin varlığıyla kıyaslayınca değişen fazla bir şeyin olmadığı görülüyor. 
Millete hizmet makamı denilerek gelinen yerler saltanat sürme, mevki, makam kapma yarışına dönüşmüş görünüyor. Milletin yaşadığı dertlerle ilgilenmek yerine iktidarın başına nasıl daha yakın olabilirim, liderin gözünde nasıl görünür hale gelebilirimin yollarını arıyorlar ve mücadelesini veriyorlar. 
Gerçek anlamda demokrasinin olmadığı, milletin gerçek söz sahibi olmadığı, milletin, toplumun şuursuz bir kalabalık olduğu yerlerde iktidar, güç kişisel arzulara hizmet eden araçlara dönüşüyor...
Mevcut iktidarı döneminde yapılanları küçümsemek, yok saymak doğru olmayabilir. Ülkenin sorunları öylesine derin ve çoktu ki mevcut iktidarın yaptıkları bu alanda bir kısım sorunları çözdü ancak, bu kadar güçlü bir iktidarın çok daha köklü çözümler geliştirmesi, sağlam bir işleyiş sistemi kurması gerekirdi. Adeta sivrisineklerle mücadele edip kök sorunları ele almaması iktidar açısından en büyük handikap. Yapılanlar eskiden beri var olan köklü sorunları çözmek yerine günü birlik geçici sorunları çözmeyle sınırlı kaldığı gibi bu işleyiş yeni sorunların da kaynağı haline gelmiş durumda.
Önemli sorun alanları;
Devlet kurumlarında etkin bir sistem kurulamadı. Kayırmacılık, rüşvet son sürat devam ediyor. Yapanlar değişti. Yolsuzluk ve rüşvet yapıldığı iddiaları araştırılmıyor. Siyasi saiklerle görmezden geliniyor.
Devlet kurumlarına liyakate dayalı personel seçme sistemleri geliştirilemedi. Belli gruplar kadrolaşmayı ellerine geçirmiş durumdalar.
Yolsuzluk ve yanlışlıkların peşine düşülemedi.
Devletin üst yöneticileri güya erdemli davranış yapanları ön plana çıkararak bu tür davranışların toplum nezdinde yaygınlaşmasını sağlamaya çalışıyor ancak aynı hassasiyeti yolsuzluk ve usulsüzlükler konusunda göstermiyorlar.
Menfaat gruplarının elinden kendilerini kurtaramadılar.
Siyasal sistemi kendilerine hizmet ettiği için toplumun yararına işler hale getirmekten sürekli kaçınıyorlar.
Aşırı güçlü iktidar olmanın verdiği rahatlıkla muhalif düşünceleri yok sayıyorlar.
Üst düzey siyasetçiler arasında toplumun gözü önünde siyasi tartışmalar yapılamıyor. Bu durum toplumun siyasal kültürüne olumsuz katkı yapıyor.
Din bir araç haline getirildi. İmam hatipli sayısını artırma çalışması yerine erdemli insan yetiştiren okul sayısını arttırma yönünde çalışma yapılması gerekir. Geçmişte Atatürkçülük maske olarak kullanılıyordu. Bu dönemde din maske haline gelmiş durumda.
İktidar mevcut sorunlara çözüm üretmek yerine başarısız olamadık itirafı yapıyor. Buna rağmen vatandaş bunu olumlu görüyor.
Şehirleşme alanındaki başarısızlık itiraf edildi.
Eğitim ve kültür alanında başarısızlık itiraf edildi.
Ekonomi konusunda yaşananlar bir yere kadar gelip tıkandı.
Tarım ve hayvancılık konusunda başarısızlık ortada.

Hukuk devleti olmanın göstergesi...

ABD, Almanya, İtalya ve İsrail gibi ülkelerde devlet yöneticileri iktidarda iken işledikleri iddia edilen suçlamalarla ilgili olarak yargılanabiliyor, sorgulanabiliyorlar. Yaptıklarından hesap sorulabiliyor. Türkiye'de ise milletvekilliği bir koruma kalkanı olarak kullanılıyor. Bu durum siyasal sistemin, hukuk sisteminin, yargı sisteminin gelişmişliğinin en güzel göstergelerinden birisi.
Toplum bu konularda yeterince hassas değil. Toplumun aydınları ise bu konuda büyük sorumluluk taşıyorlar. Gerçek anlamda aydın olanlar bunun mücadelesini vermesi gerekiyor. Eeeey aydınlar nerdesiniz...

İçe Doğanlar....

Cumhurbaşkanı FETÖ yargılamalarındakileri kast ederek akıllı olanlar yurt dışına kaçtı, akılsızlar burada kaldı. Şimdi yargılanıyorlar diyerek alaycı bir üslupla eleştiri yapıyor. Aynı kişiler tarafından kendisi de aldatıldığını söyleyerek halktan özür diledi. İktidarda olanlar özür dileyerek kendilerini temize çıkarıp dışarıda tutarken güçsüz olanlar veya gücün yanında yer alanları akılsız diye eleştirmek ne kadar doğru, vicdani tarih bunun kararını verecek...

Saltanat kayığının yolcuları değişiyor...

https://youtu.be/IJZ6R2p2uY0
https://youtu.be/A2zfBI-Udt0

Eğitimde Müfredat Açmazı

Bizde eğitim denilince okullar, okullar deyince sınıflar, sınıflar deyince de dersler akla gelir. Millî Eğitim Bakanlığı güya ders içerikler...